2010’nun son günündeyiz, bir yıl daha geçti. Yılların akıp geçmesi doğal, ancak her geçen yılın içeriği önemli, onu anlamlı veya anlamsız kılan da bu. Bazen insan için koca bir yılı anlatan; bir görüntüdür, bir fotoğraftır. Belki de gözümüzde canlanan bir öfke-sevinç-gülümseme-hüzün anıdır…
Bir an düşünelim, 2010 yılında belleğimize kendimizle ilgili yani bireysel, ulusal ve evrensel konularla ilgili olarak ne kadar olumlu ve ne kadar olumsuz yaşantı kaydettik. Aslında bu şekilde düşündüğümüzde sepetimizdeki yumurtaların ne kadarının sağlam, ne kadarının çatlak ve ne kadarının bozuk ve çürük olduğunu da fark etmiş oluyoruz… İşte kısaca buna deneyim deniyor, hayat tecrübesi deniyor, hayat üniversitesini okumak deniyor. Ve bu; okulda, sokakta, çarşıda bulunmuyor, bakkalda, süpermarkette satılmıyor, ancak yaşanarak elde ediliyor. O nedenle deneyimler çok değerli ve aslında değeri maliyetinin yüksekliğinden geliyor. Çünkü “zaman, erdem ve irade” gibi paha biçilemeyecek, geri kazanılamayacak, sonradan elde edilemeyecek kıymetlerden alıyor, değerini.
2010’da neler oldu? küçük bir test?
Bir süre düşünelim, bireysel, ulusal ve evrensel düzeyde neler oldu? Özellikle 2010 yılını düşünüp, karar vermeye çalışalım. Bu 3 alandaki değerlendirmelerimizi bir beyaz kağıda yazalım! Ve yazdıklarımızı yakın birkaç arkadaşımızla paylaşalım. Değerlendirmelerimiz ne kadar birbirine yakın bakalım. Karşılaştıralım ve hangi ölçüde bardağın yarısının dolu olduğunun farkında olduğuna karar verelim!
İlk soru kendimizle ilgili olsun ve şöyle bir soru soralım kendimize:
- 2010 yılında beni en çok ne etkiledi?
- Son 5 yılda yılda beni en çok ne etkiledi?
- Son 10 yılda beni en çok ne etkiledi?
- Son 15 veya son 20 yılda beni en çok ne etkiledi?
Aynı soruları bu kez ülkemiz ve dünyamız için soralım:
- 2010 yılında Türkiyemi ve dünyayı en çok ne etkiledi?
- Son 5 yılda yılda Türkiyemi ve dünyayı en çok ne etkiledi?
- Son 10 yılda Türkiyemi ve dünyayı en çok ne etkiledi?
- Son 20 veya son 50 yılda Türkiyemi ve dünyayı en çok ne etkiledi?
Genel olarak değerlendirmemizin sonucu OLUMSUZ yada OLUMLU olabilir. Ya da ortalarda bir değer de çıkabilir veya normal dağılım olduğu varsayılırsa 5’e yakın değerlerin çıkması da beklenebilir. Bu; bir bakıma bardağın yarısının boş olduğu kadar, aynı zamanda dolu olduğu gerçeğiyle de ilişkilidir. Bu durumda kendimiz, ülkemiz ve dünyamız için bu değerlendirmeyi 10 üzerinden yapalım. Beş ne iyi ne kötü olsun, 1’e yaklaştıkça “çok daha çok çalışmak gerektiği yönünde bir sonuca ulaşılabileceği gibi, 10’a yaklaşıldığında mevcut durumu korumak için yine çok çalışmak gerektiği sonucuna da ulaşılabilir. Yani; “anahtar sözcük çalışmak ama çok çalışmaktır.” Durum iyi de olsa, kötü olsa da çalışmak gerekiyor. Fakat önemli olan geçen yıl ve yılların muhasebesinden somut sonuçlar çıkarmaktır.
2010 nasıl bir yıldı?
Bu kapsamda örneğin kendim için de sonuçlarını burada paylaşmayacağım bir değerlendirme yaptım. Ancak 2010 yılında ülkemde ne olup bitti! diye merak ettim ve internet üzerinden bir yolculuğa çıktım. En az 5 farklı e-medya grubunun sitesini veya haber portalını inceledim. Sonuç düşündürücü 1’e yakın veya 2 düzeyinde.
2010 yılında olumlu hiçbir şey olmamış gibi, değerlendirmeler bulunuyor. Soruşturmalar, eylemler, saldırılar, depremler, dış ilişkilerde çatışmalar, bombalar, wikileaksler, yumurtalı yumurtasız protestolar vs.vs. Oysaki kolektif spor dallarından basketbolda ilk kez 12 Dev Adam ülkeye dünya ikinciliğini getirmiş olmasına rağmen, bu başarı bile önemli konular içinde yer alamamıştır. Görüldüğü gibi konu yoruma açıktır…
Medyanın gündemimize taşıdığı fotoğraf, bu. Ve bu durum şöyle değerlendirilebilir;
· ya ülkede her şey berbat ve olumsuzluklar sarmalamış etrafımızı;
· ya da olumlu konular da var, ancak gündeme gelemiyor. Yani “kötü, iyiyi kovar konusu”.
Aynı çerçevede dünyada olup biteni değerlendirdiğimizde de farklı bir durum yok; küresel ısınma, ekonomik krizler, küçülen ve batan ekonomiler, depremler, doğal afetler, açlık, yoksulluk vs. vs. Yani önemli ölçüde olumsuzluklar…
Bardak gerçekten boş mu?
Bu bilgiler bardağın yarısının hatta tamamının boş olduğuna yönelik düşünceler sunuyor, bize. Ve bu bilgiler özellikle görsel medya aracılığıyla ulaştığına göre acaba medyanın mı bir kusuru var, yoksa gerçekler hep mi acı!
Ne olursa olsun, en azından “bardağın yarısının dolu olduğunu görenler, görmek isteyenler” olarak bizler; medyadan “iyi haberleri de gündeme getirmesini”, talep edebiliriz. Böylece hiç olmazsa 2011’i değerlendirdiğimizde skoru eşitleyebilir veya 5’e yaklaştırabiliriz.
Bu, bizler ve bu ülkede yaşayan herkes için olduğu kadar, özellikle genç kuşaklara ümit vermek, onların yaşama daha güçlü sarılmalarını sağlamak bakımından da önemli…
Bu yılın son yazısını; 2010’daki bireysel, ulusal ve evrensel düzeydeki olumsuzlukların hatırlanamayacağı kadar güzel, bir yeni yılı yaşamak ve 2011 yılının sağlıklı ve olumsuzluklardan arınmış coşkulu ve yüksek başarılarla dolu bir yıl olması dileklerimle ve anlam yüklü pek çok şiirden bir kaçıyla tamamlıyorum.
Saygı ve sevgiyle...
------------------------
Alacak
yol kenarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım.
Sunay Akın
------------------------
Akıl
Akıl akıl olsaydı
adı gönül olurdu
Gönül gönlü bulsaydı
bozkırlar gül olurdu..
Necip Fazıl Kısakürek
-------------------------
Adım Sonbahar
nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar
Attila İlhan
-------------------------
Bulut
Yüce dağın bulutu yaman olur
Sevgi telinin sesi keman olur
Uzanacak bir el derman olur
beklerim bulutlar dağılsın diye
İbrahim Baktır
------------------------
Zerdalim
soluk bir bakışla
ince bir yağmur düşürür yanaklarından
oynaşır kırlangıçların kanatlarında
yeni bir gündür
yeni bir yıldır
açan yapraklarında yağmur
Ayhan Çıkın
-------------------------
Denize At
Karşılaştığın her insana
iyilik yapmak, katkı sağlamak
desteklemek,
iyi şeyler söylemek üzere
programlanmışsın.
Ve hepsini
bir şey beklemeden yapmış,
yakın ve uzak denizlere atmışsın.
Lakin yanılmışsın!
Yok. yok anladın ki,
Yanılmamışsın.