İnsanların günleri ikiye ayrılır. İyi günler ve kötü günler. Tabi ki bu günlerin boyutu da vardır çok kötü bir gün ya da mükemmel bir gün diye.
Her yaşanan günün izleri bir sonraki güne taşınır, yarınlara, nasıl ki bugünde dünün izi varsa. Tüm izlerin tamamı ise bir portre oluşturur yaşamda, istesen de silemediğin çoğu zaman… Bazen de silmekten korktuğun, ya da silmek istemediklerin de vardır aralarında.
Ben olmanın verdiği özelliklerdir bu izler. Yaşamın çizdiği, yaşanan ve yaşatılanların adını koyduğu çizgiler. Her sabah aynaya baktığında bir yenisini keşfeder insan. Var olanlara ilave gelir, ya da olanlar derinleşir. Hüzünlenir ilk etapta, yaşamdan bir gün daha geçti der. Sonra kısaca bir değerlendirme yapar, saniyelik bir süreçtir bu. Yeniden yaklaşır aynaya, biraz daha yakından irdeler. Beyninden yüzlerce düşünce geçer, “bugün farklı olacağım, yaşama dört elle sarılacağım” gibisi bunlardan biridir.
Sonra döner arkasını ve güne başlar. Henüz ayağını ayakkabıya sokmadan unutmuştur aldığı kararı, yaşama verdiği sözü. Böyledir insanoğlu çoğu zaman. Balık hafızası, unutmayı, ya da ertelemeyi ne de çok sever. Günler geçer, nasıl ve hangi hızla geçtiğini anlamadan. Stres olmanın âlemi ne? Çözüm kolay. Hemen adı çok iyi duyulmuş bir Plastik Cerrah ayarlarsınız, ameliyatta yaşamın altını çizdiği gerçekleri inkâr etme yoluna gidersiniz. Buraya kadar çözüm çok kolay. Keseniz biraz dolu ise, yaşananları görüntü de silmek zor olmasa gerek. Ancak…
Yaşamın görünmeyen kısmında gelişen, ilerleyen izler vardır. Zaman zaman kendi kendinize attığınız, ya da etrafınızdakilerin neden olduğu. En derin izlerse en yakınlarınızın bıraktıkları olur. Ne olduğunu bile anlamadan aldığınız bir yara, ruhunuza kazınır. Çok uzun bir süreç ister onarılması, hatta bazen onarılması imkânsız olanları da vardır. Bu izler insanı olgunlaştıran izlerdir. Acıdır, kalıcıdır, belki de gerekliliktir, her şeye rağmen yaşananlar acıtsa da ders alınandır. Pişmanlık duyulmaz, yaşanması gerekirmiş, yaşanılmıştır denilendir. Yüzünüzdeki çizgiler, ruhunuzdaki izler sadece kişiyi ilgilendirenlerdir. Cerrahi ve psikolojik müdahale çözüm olabilir. Ancak…
Bir de çizgiler vardır ki, insanı insan olmaktan çıkarır. Ne acı ki bu çizgilerin varlığını kişiden çok çevresi algılar, lakin etkilenen onlardır kişiden çok. Her gün renk değiştiren, her gün yön değiştiren çizgiler, her gün sizi kendinizin bile fark etmeden size yabancılaştıran çizgiler. Bunlar öyle zalimce hatlardır ki, şekil değiştirdiğinizi ancak sizinle sizi yaşayanlar algılarlar. Her sabah aynaya baktığınızda aynı çizgileri görür, her gece yatağınıza uzandığınızda aynı çizgilerde düşünürsünüz. Üzerinize ağ gibi örmekte olduğunuz gömleğin farkında olmazsınız. Bu çizgiler karakterinize işlenen çizgilerdir. Bunların üzerinde kolayca oynar, kolayca çizer, yön, renk değiştirirsiniz. Sürekli değişen kişiliğinizi sizden önce çevreniz algılar. Örneklemek gerekirse:
Elinize verilen kocaman bir yumak,( YETKİ), sade renklerden oluşan, kalite içeren bir torba iplik, (ELEMAN). Örmeyi bilen kişilerden alınacak dersler( DENEYİM), yazılı kılavuzlar, örnek motifler (YAŞANAN EMSALLER) dururken, siz kendiniz denemelere başlarsınız. Ne tığ tutmayı bilen parmaklarınız (YETENEK), ne de hayatında iplik görmemiş gözleriniz( AT GÖZLÜĞÜ), motif üretmemiş beyniniz (HAZIRCI DÜŞÜNCE), heyecana kapılırsınız (PANİK). Bilmezliğin ret edilişinde, etraftan ustalardan destek almak varken, gurur yaparak, tam aksine kendiniz gibi acemilere yönelirsiniz. Birlikte örmeye başlarsınız, bir sağ, bir sol derken ipin ucunu kaçırır, ilmek atlar, boşluklara ve hatalara neden olursunuz ve farkına varsanız da, yine bu duruma getirenlerden, ya da onların yakınından yardım beklersiniz. Hata yaptım, bilen birine müracaat diyemezsiniz. Kendi çizgilerinizi oluşturmaya çalışırsınız. İpler birbirine karıştıkça çıkmaza girersiniz. Çaresizlik sizi hırçın yapar, çaresizlik sizi çirkin yapar. Hırslandıkça siz siz olmaktan çıkar, bambaşka birisi oluverirsiniz. O ana kadar oturmuş sandığınız kişiliğinize size yakışmayan derin çizgiler attığınızın farkına varamazsınız. Bu çizgilere ne bir Cerrah, ne de bir Psikolog yardım edebilir.
Bu karmaşık ve defolu ağ sadece elinizdeki örgüyü değil, beyninize de uzanır yavaş yavaş . Farkına varmadan bir gömlek giyersiniz, sizi, düşüncelerinizi, işlerinizi, üretiminizi sarmış sarmalamış. Karmakarışık çizgilerden oluşan, olumsuz etkilenen kişiliğiniz görüntüdedir. Bu çizgiler sadece size zarar verse, kimse önemsemez, bu çizgiler sadece sizi etkilese yine kimse önemsemez. Fakat bilinçli ya da bilinçsiz örülen bu ağa kişinin kendisi gibi,çevresideki birçok insan yapışıp kalır, tuzağa düşen böcek gibi, sinek gibi. Her gün biraz biraz içleri boşalır, kurumaya başlarlar.
Ancak…