Gündem Takası

"Kimseden korkmayan kişi, herkesi korkutan kişi kadar güçlüdür."-Shiller-


İlkbahar, yaz, sonbahar derken kış geldi kapıya dayandı. Kış ayının gelmesiyle birlikte gündeme bomba gibi düşen domuz gribi vakasıyla sarsıldı Türkiye. Bir kişinin yaşamını yitirmesiyle bu gökten zembil gibi inen illet konusunda Türkiye Sağlık Bakanlığı alarma geçti ve vatandaşları domuz gribi konusunda uyarmaya başladı. Ardından ikinci ölümün yaşanmasıyla konu hakkındaki ciddiyet herkesi tedirgin etmeye yetti.
Yüksek ateş, göz çukurlarında da hissedilen şiddetli baş ağrısı, boğaz ağrısı, öksürük, genel vücut ağrısı, halsizlik, bitkinlik ve üşüme şeklinde ortaya çıkan domuz gribi vakalarında kusma ve ishalin, ağır vakalarda solunum yetmezliği ve bazen ölümün de görülebildiği vurgulanıyor uzmanlarca.


NASIL BULAŞIYOR?
Solunum yoluyla yaygın olarak bulaşan bu hastalığı taşıyan kişi öksürüp hapşırırsa, 4 metreye kadar hiç ona temas etmeseniz bile size bulaşabiliyor. Havada bir müddet kalabilen virüs bu havanın solunmasıyla size de geçebiliyor ve bu yolla kitleleri dolaşabiliyor.
NELER YAPACAKSINIZ?
Bu hastalığa yakalanmamak için yapmanız gerekenler artık hayatınızdan bir parça olacak. Öksürük ve hapşırık sırasında mikrobun göz mukozasına yerleşmesi de hastalığa davetiye. Bunun için eller, yakın temas çok önemli. Bu nedenle hasta kişilerin mutlaka izole edilmesi, toplu bulunulan yerlerden uzak durması, maske takması gerekiyor. Bunun dışında hemen hemen her an ellerimizi yıkamak da etkili bir çözüm.
Uzmanların uyarıları arasında tokalaşmamak, öpüşmeye ara vermek de en başta yer alıyor. Hastalık riski taşıyan ve bu riski almak istemeyen kişilerin öpüşmekten, tokalaşmaktan alabildiğince uzak durmaları ve öksürüp aksırırken mendil kullanmanın alışkanlık haline getirilmesi gerekiyor.
DOMUZ GRİBİNE YAKALANINCA HANGİ İLAÇLAR ALINACAK?
Virüsü almış kişilerde ilk 36 saat içinde tamiflu veya muadili ilaç 5 gün süreyle sabah akşam kullanılabilir, ya da hastalığın görüldüğü yerlerde bulunulduğunda, koruyucu ilaçlar alınabilir. Ama bunlar ithal olduğu için pahalı ilaçlar, herkesin kullanmasına imkan yok. 65 yaş üzerindekilere, kalp akciğer rahatsızlığı, astımı olanlara, romatizmal hastalıklar nedeniyle kortizon kullananlara, kanser tedavisi görenlere, küçük çocuklara öncelik tanımalı.
ATEŞİ DÜŞÜRMEYİN
Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Klinik Bakteriyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Münir Büke, yaşlı ve çocuklar dışında ateşin düşürülmemesini öneriyor. Şöyle diyor; '*65 yaş üzerindeki kalp akciğer rahatsızlığı olan kişilerde, küçük çocuklarda, hamile kadınlarda ateşi düşürelim. Ama sağlıklı olup grip olanlarda ateşi düşürmememiz lazım. Ateş insana rahatsızlık veriyor, metabolizmayı hızlandırıyor, kalp atışlarını artırıyor, ama bunun yanında virüslerin ölümüne yol açıyor ve vücudun direncinde önemli işlev görüyor, bir çeşit savunma mekanizması gibi işliyor.
*Vücut 41 dereceye kadar dayanır, 4 saat kadar 42 dereceye dayanır. Mesela ben grip olduğumda ateşimi daha da yükseltirim ve 5-6 saat içinde bu iş biter. Eskilerin hastayı ''terletme'' metodunun mantığı da budur zaten.
ANTALYADAKİ TEDBİRLER
Domuz gribinin hayatımıza kâbus gibi girmesiyle Antalya Sağlık Müdürlüğü de bu konuda alarma geçti. Öncelikli olarak okulları ele alan kurum vatandaşların toplu yolculuk ettiği otobüs, dolmuş gibi yerlerde de çalışmalar başlattı. Yeterli çalışma yapılıyor mu, yapılan çalışmaların ne kadar tatmin edici olduğunu şu anda kestirmek zor, fakat Pazartesi gününe kadar hummalı bir çalışma yapılacağını, bu konudaki çalışmaların hastalığın yayılmaması konusunda caydırıcı olmasını umduğumu söylemek isterim.
Evet dostlar, ne kadar korkarsak o kadar cesaretsiz oluruz. Bu illetin nasıl bir anda hayatımıza girdiği konusunda çok fazla yorum yapmayacağım ve gündemin neden bu kadar hızlı değiştiğinin yorumunu size bırakacağım. Ancak sağlığımız söz konusu olunca tüm iyi niyetimizi kullanarak bu konudaki tedbirleri almalı ve alanlara yardımcı olmalıyız. Çünkü sebep ne olursa olsun hayatımız söz konusu ve bundan prim yapanlarla tartışacak durumumuz yok.
Yazımı noktalamadan önce aklıma gelen bir Hint masalıyla sizleri baş başa bırakmak istiyorum. "…Kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri; fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkân yok. Onu eski haline döndürür. Ve der ki;
 ‘Sen cesaretsiz ve korkak birisin.
Sende sadece bir farenin yüreği var.
O yüzden ben sana yardım edemem.'…"
 
Hayatınızdaki yaşam hücrelerine mikrop bulaştırmamanız, soğan ve sarımsağa bu günlerde daha sıkı sarılmanız, c vitaminleriyle neredeyse kardeş olmanız ve merdiven altı soyguncularının ürettiği ve satışa sunduğu vurgun mallarına itibar etmemenizi rica ediyorum. Sağlıklı, mutlu bir hayat sürmeniz temennisiyle sevgiler sunuyorum tüm okuyucularıma.

Yayın Tarihi
29.10.2009
Bu makale 1461 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!