Anadolu’da bizler kartopunu bedavaya oynar, kardanadamı elbirliğiyle yaparız; kızakta kaymanın ve göz alabildiğince beyazda yürümenin hazzı kelimelerle ifade edilemez. Buraların kışı, nerdeyse yedi ay kadar sürer. Yere düşen her tane bereket sayılır. İlk yağışın altında dilek tutulması sevenler için türbeye gitmekle eştir.
Atların kuyruklarından oluşan tuzaklarıysa hiç sormayın. Ağaçların dibine yığılan kar, onları üşütsün de yalancı bahara kanmasın diyedir, aynı sevdalı yüreklerin kalleşlere kanmaması gibi! Erken uyanan ağaç, tez yeten cerene benzer, onun zalim avcısı çok olur ve vakitsiz açan goncaya yaban eller erkenden uzanır. Bundan dolayıdır ki her fidana canmışçasına bakılır. Bir de ağaçların dibine yığılan kar, sahte bahara çabuk uyanmaması dualarını içerir. Kızağı bilmeyene ya da çığıra sığmayana ayıplamak bir yana, gülümseyerek bakılır. Anadolu’da tipide kalanın bedenine, belki kötü gözler ısırmıştır diyerek at fışkısı sararlar donarak ölmesin çabasıyla. Sözün kısası, bizim kışımız bedellidir, sevdalarımız da öyle.
Bazılarınız gibi on beşinci katlarda şömine yak(a)madık, sayısız yıldızlı otellerin restoranlarında havyar tat(a)madık, bilmem ne dağına sürekli gezi bahanesiyle hovardalığa gidemedik, bizleri anlatan ifadelerce yaşa(ya)madık ama hep yaşayacağız. Bu coğrafyanın sevdalısıyız çünkü. Konu vatan, istiklal, aşk, namus olunca dedelerimizin serden geçmesi gibi ölümüne sıraya gireriz Allah için. Her ocaktan bir değil bin “Tozkoparan İskender” çıkarırız ama şimdi emeklettiniz beyler, emekli olduk işte. Fakat toprağımız söz konusu olunca işe yaramaz diye üç kuruşa kenara ayırdığınız ellilikler-altmışlıklar binlerce Mehmetçik oluruz!
Hani bir mesel vardır, çoğunuz belki de duymuşsunuzdur:
İki dul evlenmiş, ayrı kişilerden olma çocuklarıyla birlikte bir yuva kurmuşlar. Sonra ikisinin bir oğlu olmuş. Kadın camdan bakarken, kocasına seslenmiş: “Yetiş herif, seninkiyle benimki bir olmuş bizimkini öldürüyorlar.”
Keşke ATAM sağ olsaydı.
Biri ötekileri
Biri yanar biri her dem yakınır
Gül bülbüle bağbana kalmaz
Ömür boyu birbirinden sakınır
Koyun kurda kalmaz çobana kalmaz
Birisi ustadır birisi yamak
Birinde diş vardır birinde damak
Birisi ciğer yer biri madımak
Bu düzen tavana tabana kalmaz
Birisi iş yapar birisi tatil
Birisi ter döker birisi hatıl
Birisi toprağa salarken şitil
Bu tarla koç ile sabana kalmaz
Birisi kovalar birisi kaçar
Birisi pürneşe birisi naçar
Birisi Mevla’ya elini açar
Bu ören yerliye yabana kalmaz