Bir başka heykel öyküsü

     Nazım Hikmet’in, Mehmet Aksoy tarafından yapılan heykeli törenle açıldı. Törenle yetinilmedi ve coşkulu anma etkinlikleri de düzenlendi. Ülkemizin önde gelen sanatçıları bir aradaydı. Uzaktan izledim.

     Öncelikle değerli sanatçı Mehmet Aksoy’un Nazım Hikmet’in heykelini yapacağı ve heykelin, önemli sanatçılarımızın da katılacağı anma etkinliğiyle dikileceği haberini duyunca “Nereden nereye” demekten kendimi alamadım.

     Yıl 1975. Antalya Festivali sorumlusuyum. Festivalin sanat dallarının çoğunu içermesini istiyoruz. Sanatçı dostlar coşkulu bir destek veriyorlar. Heykel sanatçısı Kuzgun Acar en büyük destek verenlerin başında. Bu arada sanıyorum o yıllarda yurtdışından yeni gelmişti; Mehmet Aksoy da vardı. Belediye yönetimi belediye binasının önüne Vali Haşim İşcan’ın heykelinin yapılmasını istemişti. Kuzgun Acar valiyi yakından tanıyordu. Bana söylediği şuydu:

     “Haşim İşcan fizik olarak güzel bir adam değildi ama, çok çalışkan bir insandı.Elinin başparmağı ile serçe parmağını birbirine sürterek çalışkanlığı simgelerdi.İzin verin ben Haşim İşcan’ın heykelini değil,elinin heykelini yapayım.” Büyük tartışmalar sonunda Kuzgun Acar’ın dediği oldu ve Haşim İşcan’ın el heykeli belediye binasının önünde törenle açıldı.

     Az önce söylediğim gibi değerli sanatçı Mehmet Aksoy da Antalya’daydı.O da bir İşçi heykeli yapmayı önerdi ve kabul edildi.Sayın Aksoy anımsayacaktır.Daha heykel yapılırken saldırıya uğradı.Ama Aksoy yılmadı,heykeli yaptı ve onu da belediye binasının önünde törenle yerleştirdik. Heykel bir işçi ve kucağında bir çocuktan oluşuyordu.Adı da İŞÇİ VE ÇOCUĞU”ydu.Her iki heykel de saldırılara karşı koruma altındaydı.

     Ve 12 Eylül gerici darbesi geldi.

     Heykeller bu iki heykelden oluşmuyordu.Kent içinde yerli yabancı heykel sanatçıları birçok heykel yapmışlardı.Ressam sanatçı dostlar da Cadde üzerindeki pek çok binanın duvarlarına “Duvar resimleri” yapmışlardı.Antalya’ya gelen yerli ve yabancı konuklar Antalya’nın bir sanat kenti yolunda adım adım ilerlediğini görüyorlardı.

     12 Eylül yönetiminin ilk işi duvar resimleriyle bazı heykelleri kaldırmak oldu.Öncelikle Mehmet Aksoy’un İşçi ve Çocuğu heykeli denize atılmak istendi.Belediye başkanı E.General’le telefon ettiğimi ve “Paşam siz o heykeli denize atarsanız bu halk da size denize atar” dediğimi çok iyi anımsıyorum.Bu Emekli paşa heykeli Yine aynı parkın,Karaalioğlu parkının içinde,çamların arasında görünmez bir yere koymuştu.(Acaba o heykel çam ağaçlarının arasında duruyor mu? Sayın Aksoy bunu gördü mü gerçekten merak ediyorum)

     Bununla bitmedi.Kuzgun Acar’ın El Heykeli de ANAP’lı belediye başkanı tarafından kaldırılıp bir yerlere atılacaktı.Haberim yoktu.,Kuzgun Acar’ı eşi telefonda çığlık çığlığa bağırıyordu.”Güngör biliyor musun,Antalya belediye başkanı KUZGUN’UN heykelini kaldırıyor.Bir yerlere atacakmış galiba” diyordu.Hemen belediye başkanına gittim.Avukattı belediye başkanı ve çağdaş bir görünümü vardı.Ya da biz öyle değerlendirmiştik.Sanata karşı düşmanlığın hiçbir iktidara yarar sağlamadığını anlatmaya çalıştım.Başkan “Biz onu başka bir yere atmayacağız Konyaaltı parkına koyup denizden gelenlere el sallar gibi yapacağız” diyordu.Ve Haşim İşcan’ın heykeli hiç olmazsa bir parka yerleştirilmiş oldu.

   O nedenle Nazım Hikmet heykelinin yapılacağını,hele çok değerli sanatçı Mehmet Aksoy’un yapacağını duyunca “Nereden Nereye?” demekten kendimi alamadım.

     Yapanlara,yaptıranlara,katılan değerli sanatçı dostlara selam….

 

Yayın Tarihi
06.06.2010
Bu makale 17985 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Bu yazı kime aittir? Uluslararası belgesel yapan birisiyim. Heykellerle ilgili projem var. azıyı kaleme alan kişiyi bulmak istiyorum. Tabii ki hala hayatta ise. Daha önce uzun bir mail atmıştım, şimdi buradan yazıyorum umarım buradan geri dönüş olur.

Lütfen Cevap Verir Misiniz? 04.07.2023

Ülkemizin içinde bulunduğu bu duruma, yakıştğını düşündüğüm bir heykel geldi aklıma.Tüküren adam.

savaş KARSAN 25.12.2010

Selam Dost. Yazılarını hep okuyorum. Her okuyuşumda da, sizlerden sonra görevi devir aldığım dönemleri ve 12 Eylül sonrası yaşanan heykel ve promete resminin korunması çabalarımı ve sizlerin katkılarınızı anımsıyorum. Eski Belediye şimdi Vakıf İşhanı olan binanın kuzey-batı köşesinde Orhan Taylan'ın sözünü ettiğin duvar resmi ve İşçi heykel için K.Evren tarafından yok edilme talimatı verilmişti. Belediye Başkanı Teoman Paşa idi. Bir sabah belediyeye geldiğimde İşçi heykeli olarak tanınan heykeli yerinden alıp, parçalayım atmak üzere belediye iş makinaları hazırlık yapıyordu. Kenan Evren tarafından yok edlme talimatı verildiği söylendi. Teoman Paşa'ya çıktım ve bunun yanlış olduğunu söyledim, bana KçEvren'in kesin talimatı o kominist heykel yok edilecek dedi. Paşam siz bilirsiniz ama, bu konuda ulusal ve dış basında çok büyük eleştiriler alabilirsiniz" dedim. Bir olumsuzluk yaşamaktan korkuyordu, çünkü o makama ikinc kez Kenan Evren'e yalvararak gelmişti. Antalya'yı seviyordu. Durdu ve "ne yapacağız peki" dedi. Kalmasında ısrar etmek anlamsızdı, "isterseniz fazla dikkat çekmeyen bir başka nakladelim" dedim ve yine parkın içinde orta miradora yakın bir yerde sık ağaçlıklı bir yere naklettik. Bekir Kumbul'un başkanlığına kadar da orada kaldı. Onun döneminde benim ısrarlarımla ve gazetedki yazılarımla orta miradora taşınarak özgürlüğüne kavuştu. Haşim işcan'ın eli heykeli de Anap döneminde konyaaltı kayalıklarına atılmıştı. Bekir Kumbul döneminde ısrarlarımla, Konyaaltı kayalıklarından alınarak şimdi Nazım heykel'inin bulunduğu yere taşınmıştı. Bu konuyu köşemde daha detaylı aktaracağım. Senin ve diğer dostların katkıları çok önemliydi. Anap döneminde tüm kavşaklardaki geçmiş yıllarda yapılan tüm heykeller toplanım depolara atılarak çürümeye terkedildi.

Akın Önen 27.06.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!