Dolunay Gecelerinin öyküsü 1987 yılına kadar uzanır. İlk 1987 yılının Aralık ayında Kayseri’de kutlandı. Sonra her dolunay bağlarıyla meşhur Erkilet’te buluşulup şiirler okunup türküler eşliğinde kutlanmaya devam edildi. Dolunay Geceleri 1993 yılında Antalya’ya taşındı. O zaman tanıdıklarımla kutlanan dolunaylar, “Dolunayda Şiir ve Müzik Gecesi” olarak 1997 yılının Temmuz ayında TODOSK(Toroslar Doğa Sporları Kulübü) nün bir etkinliği olarak ANSAN’dan Cahit Çakcıl ve Neşe Karel’in katılımlarıyla Çıralı’da yapıldı. 1998 yılından 2007 sonuna kadar ANSAN’ın bir etkinliği olarak aralıksız her dolunayda devam etti. 2008 yılının Ocak ayından bu yana Dolunayda Şiir ve Müzik geceleri ANSAN’dan bağımsız olarak yürütülmektedir.
Şair Ahmet Turan Kul’un onur konuğu olduğu buluşmada Dolunay gecesinin on ikinci doğum günü 100 kişiden fazla katılımcıyla kutlandı.
19 Temmuz 1997 de ilki kutlanan Dolunayda Şiir gecesi için o tarihte yazar Neşe Karel bir makale yazmıştı. O makaleyi olduğu gibi sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Bin dokuz yüz doksan yedi yılı Temmuzun on dokuzuncu gecesi Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla, TODOSK ve ANSAN üyeleri, dolunayın sihirli ışığıyla aydınlattığı Chimaira/Yanartaş’a şiir okumaya çıktılar.
Binlerce yıldan beri varlığı bilinen Çıralı diye adlandırılan bu kutsal yer, Olympos Antik Kenti’nin kuzey doğusunda denizden 250 mt yükseklikteydi. Gençlerin 25 dakikalık bir yürüyüşle ulaşabildiği kalkerli kayalardan ve spanten araziden oluşan bu doğa, Luwi Beyi Kahraman Glaukos’un oğlu Bellerophon, Tanrıça Athena’nın kendisine hediye ettiği sihirdi altın dizgini, dostluğunu kazandığı efsane at, Pegasos’un başına geçirip, onunla birlikte uçarak çıkmış. Bu dağın tepesinde yaşayan Chiamaira adındaki aslan başlı, keçi vücutlu, yılan kuyruklu canavarı öldürerek dağın içine atmış. Bu korkunç yaratık, ağzından ateşler saçarak çevresindeki köy ve kentleri yakıp yıkıyormuş. Canavar ölmüş olsa da ağzından fışkıran alevler o günden bu güne hiç sönmemiş. Olympos Dağı’nda yanan ateşin sırrı buymuş. Efsaneye göre, canavardan kurtulan halk dağın etrafında şenlikler düzenlermiş. Bu olay olimpiyatların başlangıcıymış. Olimpiyat meşalesinin ateşlendiği yer de burasıymış.
Dolunayın tüm görkemiyle Akdeniz’i yakamozladığı on dokuz temmuz gecesi, yaşları 8-80 arasında olan bu topluluğun delikanlı katılımcıları, Olympos’a tırmanırken dünyanın her yanından gelen gezginlerle ve Pinokyoyla karşılaştılar. Aşağı yukarı kırk dakikada tamamlanan tırmanışın sonunda tepedeki kutsal ateşle ve dolunayla buluştular. Ateş tanrıları en görkemli, en güzel dans gösterilerini sundu konuklarına. Şiirler, şarkılarla yarıştı. Ay ışığı eşliğinde söylenen şarkılar, tepelerde yankılandı. Her şey çok güzeldi. İnsanlar günlük stresten arınmışlar, mutluluk içinde geceyle kucaklaşmışlardı. Yakamoz gözden kayboldu. Dolunay yükseldi. Zaman ilerlemişti. Dolunayda şiir etkinliğine katılanlar, seneye yine buluşalım, çalalım, söyleyelim diyerek Chimaira’yla ve dağın dibindeki canavarla vedalaştılar. Dönüş daha çabuk gerçekleşti. Dağın eteğinde bekleyen otobüslere binmeden önce, halay çekerek, oyunlar oynadılar. Ertesi sabah başka bir dağa tırmanacak olan dağcıları kampinge bıraktılar. Özel arabalarıyla katılanlarla birlikte yetmiş beş kişiydiler. Çoğunluk, ay ışığında caretta-caretta’ların yumurtadan çıkışını izlemek, yüce Işık Ana’nın/Gök Ana’nın kutsal su kaynağına ulaşmak için orada kaldılar.
Dönmek zorunda olanlarla otobüsler yola çıktı. Antalya’ya yaklaşıldığında polis kontrolü vardı. “Nereden geliyorsunuz?” diyen polisi “ANSAN, TODOSK ve Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliğiyle Çıralı’ya şiir okumaya gitmiştik, dönüyoruz” diye yanıtladı grup adına söz söyleyen TODOSK başkanı Faik ARDAHAN.
“Şiir mi okudunuz?”
“Şiir okuduk”
“Devam edin”
Bu tatlı öfkeli şaşkınlık, uykusu gelenlerin uykusunu açmıştı. Keyiflendiler. Kolay atlatmışlardı doğrusu. “Niye şiir okudunuz? İnin bakalım. Birazda burada okuyun” diyebilirlerdi. Aslında başkan eksik ifade vermişti. “Önce kampinge yerleştik. Denize girdik. Sonra Yanartaş’a tırmandık. Yemek yedik, rakılar, şaraplar, biralar içtik. Şarkılar söyledik, şiir okuduk. Güldük oynadık. Yaşadığımız bunalımlı yaşam diliminden birazcık mutluluk aşırdık. Ölmezsek seneye dolunayın büyüsü altında yeniden buluşacağız.” demeliydi. Neyse olur o kadar. Her şeyin bir ilki acemiliği vardır.
Uluslararası boyutlu bir şiirli dolunaylarda buluşmak umuduyla.
Neşe Karel
Yazar ve ANSAN Üyesi”