Hayal büyük, zihniyet küçük!

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılı olan 2023’teki turizm projeksiyonunda öngörülen turist sayısı 40 milyon…
Bunun yaklaşık 20-25 milyonunun Antalya bölgesine gelmesi bekleniyor.
13 yıl var önümüzde…
13 yıl önce 1997’de 8 milyon turist geliyordu ülkeye…
Bunun yaklaşık 3-4 milyonu Antalya’ya, gerisi diğer bölgelere dağılıyordu.
13 yılda 8 milyonu 20 milyon yaptık.
Antalya, 10 milyonu buldu.
13 yıl sonra 10 milyonun 20-25 milyon olması asla hayal değil…
Ancak…
Turizm sektörünün sevk ve idaresinde, planlama ve projeksiyonda, genel ve yerel yönetimlerin bakış açılarında çok ciddi sorunlar var hala daha…
1980’lerde Özal gelene kadar, turizmi, “barcı, pavyoncu, meyhaneci” işi gibi gören zihniyet hala işbaşında…
Gelişme yok değil, elbette var.
Gelişmenin olması demek, zihniyetin değiştiği anlamına gelmiyor ki…
Sektörü geliştiren, büyüten ve dünyada söz sahibi haline getiren unsurlar, sektörün kendi içindeki lokal dinamiklerden başkaları değil…
Ya büyük düşünenler olmasaydı.
Vural Öger gibi…
Talha Görgülü gibi…
Fettah Tamince gibi…
Hüseyin Baraner gibi bir vizyonerler mesela…
Onların omuzlarında geldi bugünlere sektör…
Devletin ve hükümetlerin, turizmi bir devlet politikası olarak benimsememiş olmalarına rağmen…
Turizm yöreleri hala daha sahipsiz.
Devletin gözünde, (Niğde) Ulukışla ne ise, Alanya da o…
Aynı ödenek, aynı şefkat, aynı opsiyon…
Oysa, devletin, taa 1990’lardan başlayarak turizm yörelerini, “özerk” ve “özel” bir yönetim modeline kavuşturması gerekirdi.
Devletin kasasına, -ihracat gibi kemikli değil-, “kemiksiz”  milyar dolarları her yıl koyan, milyonlarca insanımıza ekmek veren bu sektör, “el yordamıyla” değil, “el birliğiyle” ve “planlı” olarak büyüyebilseydi keşke…
Geçenlerde Hıncal Uluç bir yazı yazdı, “Bodrum Anakent olmalı” diye…
Bu yazının bir benzerini ben 1995’te yazmıştım.
“Büyükşehir Alanya” diye…
O tarihte, Antalya bile büyükşehir değildi.
Antalya bölgesinde biri doğuda (Alanya), diğeri batıda (Antalya) iki büyükşehir belediyesinin oluşması gerektiğini söylemiştim.
Turizm sektörünün girdabıyla ortaya çıkan imar ve çevre rezaletlerinin önüne geçmenin başka türlü mümkün olamayacağını vurgulamıştım.
Küçük belediyelerin turizm adına işledikleri katliamların önüne geçmek zorunda olduğumuzu anlatmaya çalışmıştım.
Turizm yörelerinde telafisi ve geri dönüşü mümkün olmayan hatalar yapılırken, bunların engellenmesi, planlı ve programlı gelişmenin ve sürdürülebilir turizmin devamı adına, “güçlü yerel yönetim” modelinin yaşama geçirilmesi gerektiğini ifade etmiştim.
Yazdın da n’oldu diyeceksiniz!
Güldüler bana…
“Alanya daha İL bile değil, adama bak ya, büyükşehirden bahsediyor” dediler.
Hayalciydim ben; bu doğru…
Tıpkı, 2023 projeksiyonunu yapanların hayalci olduğu gibi…
Peki, Antalya’ya 20-25 milyon turist nasıl gelecek?
Havayoluyla…
Hadi geldi diyelim, otellere nasıl transfer edilecekler?
Karayoluyla…
İşte, tam bu noktada, sorulması gereken soru şu:
Hangi havalimanı, hangi karayolu?
10 milyon turist gelirken uzun kuyrukların oluştuğu Antalya Havalimanı mı?
10 milyon turist gelirken, uzun araç kuyruklarının oluştuğu D 400 karayolu mu?
20-25 milyon turist ağırlayacaksak eğer, bırakınız “karşı çıkılan” Alanya-Gazipaşa Havalimanı’nı, batıda Demre’de de bir havalimanı şart…
Mevcut karayoluna ilave olarak, acilen bir otoyol yapılmalı, Antalya’nın doğusunu batısıyla birleştiren…
Ve tabi, raylı sistem; hızlı tren olmalı…
Alanya il olmalı…
Yetmez; büyükşehir olmalı…
Antalya’nın doğusu Alanya’dan, batısı Antalya’dan sorulmalı…
Aksi halde, 2023 hedefi hayalden öteye gitmez.

 

Yayın Tarihi
01.10.2010
Bu makale 11072 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!