BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Kocatepe’de Helalleşme…

Tarihin kaydettiği tek örnek savaş olan Türk İstiklal = Hürriyet Savaşının zaferle taçlandığı Büyük Taarruzun ilk emri Kocatepe’de verildi.
Tarih 26 Ağustos, 1922, sabaha karşı saat 4.30…

Başkomutan Mustafa Kemal son kez komutanlarıyla plan üzerinde görüşür. Kocatepe hakkındaki ilk ifadesi ilginçtir; “Düşmanı yenmek için Kocatepe Allahın bize bir lütfüdür. Hep birlikte bu savaşı kazanacağız, başka çaremiz yoktur.” Der… Ve si...

per olarak hazırlanmış gözetleme çukurunda ellerini açarak şu duayı yapar; “Ya Rabbi... Eğer bu zaferi kazanamayacaksam bana o günü gösterme... Beni kahret... Gök kubbeyi başıma yık... Beni helâk et... O acıyı bana yaşatma ya Rabbi...” diyerek Allah’a sığınır…
Başkumandan Gazi Mareşal Mustafa Kemal’in büyük Türk taarruzunu başlatacağı dakikalarda arkadaşlarına döner tekrar; “Hakkınızı helâl edin, kazanız mübarek olsun…” diyerek gözlerinden akan damlalar halindeki yürek yıkayan yaşlar, aslında Türk milletine olan güveninin ve zafere, kurtuluşa, galibiyete olan inancın duygusal boyutuydu…
Bu manzaraya şahit olan İsmet Paşa, Fevzi Paşa, Yakup Şevki Paşa, Nurettin Paşa, Fahrettin Paşa, İzzettin Paşa, Sami Paşa, Kazım Paşa (Orbay), Salih Paşa’lar… Suskunluk içinde dinlediler Gazi’yi… Böylesine tarihi bir ana şahit oldukları için hepsi çok heyecanlıydı…
Artık herkes ne denli önemli bir taarruza hazır olduğunu anlıyordu böylece… “Ya istiklal ya ölüm” temel parolaydı…

**
Başkomutan Mustafa Kemal’in bir milletin var olma-yok olma kararını verdiği andaki ruh hali işte bu kadar manevi değerlerle yüklüydü. Anadolu insanı top-yekûn seferberliğe tabi tutulmuş, Anadolu köylüsünde-kentlisinde maddi ve manevi neyi varsa vatanın kurtuluşu için seferber edilmişti…
Ülkenin gücünün son damlasına kadar harcanarak düzenli bir ordu oluşturulmuş… Silah ve insan gücü itibarıyla çok üstün olan düşmanın arkasındaki emperyalist güçleri de hesaba kattığımızda, böyle bir kararın ne denli “risk” taşıdığı anlaşılır...

Hedef aynı zamanda emperyalist Batı dünyasını da yenmektir.
Başkomutan Mustafa Kemal’in arkadaşlarına söylediği şu ifade çok önemlidir; “Gittiğimiz yol bir iman yoludur. İmanı olmayan buraya gelip savaşmaz. İmansız olanlara saflarımızda yer yoktur. Vakıa biz on milyonluk yorgun bir milletiz. Düşmanlarımız ise pek çok ve kavidir. Riyazi (matematiksel) düşünecek olursak Garb’ın çelik zırhlara büründüğü muazzam düşman kuvvetlerine galebe çalmamız şüphelidir. Fakat, bizde olan şeyler onlarda yoktur. Bizim imanımız vardır. Ve biz düşmanlarımızın bin türlü kuvvetine rağmen galip geleceğiz…”

**
Başkomutan Mustafa Kemal’in bu zafer duasının ardında gözyaşlarını elinin tersiyle silip, Allah’ına yalvarması, sahip olduğu samimi iman ve inançla ancak bu kadar ifade edilebilir. Bu duanın ve helalleşmenin ardından büyük taarruz emrini veriyordu Mustafa Kemal…
O günden sonra Mehmetçiklerin gür seslerinde yankılanan şu kahramanlık dizeleri de dilden dile dolaşıyordu:

“Tekbir ile hücûm sesleri gök kubbeyi buldu,
Hür Ankara’nın savleti Afyon’da duyuldu.
Ulu Serdar ile ardındaki imanlı ordu
Allah diye avaz ederek cenge koyuldu.”

**
“Türk ordusu saldır hedefin Akdeniz olsun
Yunan denilen sıska hareminde boğulsun
Tarihi kül olsun, o lain (*) bayrağı sönsün,
Şanlar dolu tarihime bin menkıbe (**) dolsun...”
**
(*) lanetlenmiş; (**) kahramanlık destanı

**
Kocatepe’den verilen “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri” emrinin kahramanlık destanları Dumlupınar’da, Sakarya’da, Sincan’da, İnönü’de devam ediyordu… Bunları haber alan Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy aynen şunları yazıyordu: “Artık bizde ne düşünecek, ne de yazacak takat kalmıştı... Ordu bizzat yazıyordu…”
Ordunun ne yazdığını yine bir şair olan Yusuf Ziya mısralarla anlatıyordu. İşte o mısralar:

“26 Ağustos gece sabaha karşı,
Topların çelik ağzı çaldı bir hücum marşı
Bu ölüm musikisi içinde yandı dağlar
Altüst oldu siperler, eridi çelik dağlar
Rüzgârlardan yeleli, yıldırımdan kanatlı
Alevlerin içinden geçti binlerce atlı
Rüzgârlarla at-başı yarış etti bu akın,
Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın...” (Yusuf Ziya)

**
26 Ağustosta başlayan ilk taarruz her gün yeni kahramanlıklarla taçlanıyordu. 30 Ağustos günü ise düşmanın kısmen yok edildiği, kalanların da İzmir’e doğru kaçtıkları gün olması hesabıyla “Zafer Bayramı” olarak ilan edilmiş ve kutlanmaktadır. Bayramın, çeşitli bahanelerle kutlanmasına karşı çıkan zihniyetin gerçek yüzü görülmüş, takke düşmüş kel görünmüştür. Hoş, biz o “kelin” ne kadar “fodul” olduğunu yılar öncesinden beri biliyor ve yazıyoruz…

Türk milletinin kükreyişi, Türk askerinin şahlanışı, vatan-bayrak-hürriyet-iffet değerleri uğruna feda edilmeyecek hiçbir canın ve kanın olmayacağını ispat ediyordu Türk kahramanları…

Tarihte örneği olmayan bu meydan muharebesinin sonunda Yunan palikaryasının istila ordusu ve onun destekçisi olan Türk düşmanı Batı emperyalizmi Anadolu topraklarında dersini alıyordu… Denize gömülen sadece Yunan işgalcileri değildi, Batı emperyalizmiydi de…

**
Sonuç olarak, Mustafa Kemal’in verdiği ilk emirle devam eden 30 Ağustos zaferi ve devamındaki yedikleri tokadı, unutmadı Türk düşmanı emperyalist Batılılar… Kinlendiler, bilendiler…

Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlıkları devam ediyor; sezdirmeden, kuzu postuna bürünmüş kurt olarak, saman altından su yürüterek, içerden hainler, kuklalar yetiştirip iş başına getirerek devam ettiriyorlar düşmanlığı…
İşin garibi Türk halkının bunun farkında olmayışıdır…
Umalım ki köleleşmeden uyanır bu halk…  www.r-demir.com)

NOT: Resimde, kağnıyla top tüfek taşıyan Fatma Bacı...

 

 

Yayın Tarihi
10.09.2012
Bu makale 10322 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!