Özgür kadın güzeldir

          “ Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde/Hak’kın yarattığı her şey yerli yerinde/Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok/Noksanlıkla eksiklik, senin görüşlerinde” deyişiyle ne güzel ifade etmiş Hacı Bektaş…

          

         Türk Milleti; üzerinde yaşadığımız coğrafyanın vatan olmasında, cinsiyet gözetmeksizin mücadele vermiştir. Bağrından Nene Hatun, Kara Fatma, Nazik Gelin, Kağnıcı Elif gibi kahramanlarını çıkardığı gibi, sayısız isimsiz kadın yiğitleri yetiştirmiştir. Cephede olduğu gibi, her alanda nice lider kadınlar yaşamda görev üstlenmiştir ama günümüzde erkeğin egemen olduğu toplumda ne yazık ki kadın, hep arka planda kalmaya zorlanmıştır.

        

8 Mart Dünya Kadınlar Günü tarihçesini kısaca irdelediğimizde: Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği mücadelenin temsili başlangıcı 8 Mart 1857 yılında olmuştur. Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yapması olarak kabul edilmektedir. Bu olaydan elli iki yıl sonra Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenen Kadın Sosyalist Enternasyonal toplantısında kadın haklarının kazanılması ve kadınların birlikteliği mücadelesinin her yıl 8 Mart’ta Kadınlar Günü olarak kutlanmasına karar verilmiştir.

Eskiden kentte kadın olmak daha kolaydı. Kadınlar sadece evde olur, yemek yapar, çocuk bakarlardı. Eşinin geliri düşükse kadın çalışırdı ve ona acınırdı. Kadının evine bakamayacağı düşünülürdü zaten. Bekârken çalışıyorsa bile, evlenince evinin kadını olurdu. 90'lı yıllara gelindiğinde kadın artık evde olmak istemedi; ekonomik olarak özgürleşmek istiyordu çünkü. Önce üniversite okudu, sonra ekmeğini kazanmanın yollarını aradı ve kadın, hiçbir zaman erkeğin gerisinde, onun emrinde olamazdı, olmamalıydı; kadınlar da erkekler gibi tüm haklardan eşit yararlanmalıydı. Kadın, ekonomik güç eşitlenince güçlenir ve erkek-kadın arasındaki uçurum o zaman ortadan kalkar ancak.

 

Söz konusu konu geniş irdelendiğinde, çoğu kadın çocukken, genç kızlığında veya yaşamının herhangi bir evresinde, evde, sokakta ya da işyerinde tacize uğruyor. Tacizin pek çok çeşidi var. Yalnızca sözle, bakışlarla ya da dokunarak gerçekleşmiyor, hatta fiziksel olması bile gerekmiyor. Duygusal, ekonomik ve psikolojik türleri de bulunuyor. Sözle ve bakışlarla olan tacizi kanıksadık artık.

         Avrupa’da kadınların en az yüzde 50’si ve her 10 erkekten biri yaşamlarının bir döneminde sözle tacizden tecavüze kadar birçok cinsel saldırıya uğruyor. Türkiye de bu durum vahim. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü’ nün sayısal verilerine göre; Türkiye genelinde 1990 yılı itibariyle 16 bin, 1994 yılı itibariyle de 14 bin tecavüz, küçükleri baştan çıkarma ve iffet davası açılmış. Bu vakaların yüzde 95’inin faili erkektir. Bunlar yargıya yansıyanlar. Ülkemizde tacize uğrayan kadınların çoğu bunu söylemekten utanıyor,  kaçınıyor. Yine araştırmalara göre, kadın nüfusunun yarısından fazlası çocukken cinsel tacize uğruyor. Cinsel tacizin en dehşet veren kısmı, evlerdeki küçük kız çocuklarına yönelik gerçekleşiyor. Cinsel tacizlerin büyük bir bölümünün üstü örtüldüğünden, büyük bir bölümü gizli kalıyor. Ancak sivil toplum örgütleri ve kadın koruma kuruluşlarına gelen vakalardan belirlenenler ciddi sonuçlara işaret ediyor. Mor Çatı Vakfı’ndan edinilen bilgilere göre, çocukluk çağı cinsel istismarı, büyük oranda aile içinde ya da çocuğun tanıdığı kişiler tarafından gerçekleştiriliyor. Cinsel tacize uğrayanların yüzde 26’ı “ensest” yani aile içi cinsel şiddet mağduru.

         Bu bağlamda hangi yaşta ve hangi konumda olursa olsun cinsel taciz, ruhu yıpratır ve kişiye kötü bir şiddet duygusu yaşatır. Namus cinayetleri de Türkiye’deki cinsel tacizin diğer boyutunu oluşturuyor. Yeni yasada cinsel suçlar karşısında evli kadınla bakireleri farklı korumaya alan düzenlemelerden cayıldı. Önceki yasada evli kadın, bekâr kadına oranla daha çok kayrılmaktaydı. Bu ayrıcalıklı koruma ne yazık ki bireye değil, evlilik kurumunaydı. Yeni Türk Ceza Yasası’nda kadınları ilgilendiren hükümler yönünden önemli ölçüde iyileştirme görülüyor. Elbette eksiklikler var. Gün gelecek her şey daha da düzelecek. Çünkü Türkiye’de cinsel tacizle mücadele eden ve bu konuda sorun yaşayan kadınlara, kız çocuklarına yardım ederek; haklarını ve yasal yollarını gösteren bazı sivil toplum örgütleri var. Bunlar “Kadın Dayanışma Merkezi” olarak görev yapıyorlar.

         Bilindiği üzere ülkemizde çocuklara yönelik taciz fazlalaştı. Gelişen olayları göz önünde bulunduran TBMM’si bu konu üzerinde de çalıştı, yeni yasa düzenlemeleri kapsamında “Bilişim Suçları Yasa Tasarısı”yla hareket edilerek “İnternet Takip Merkezi” oluşumu yaşama geçti.

 

         Yıllardır çoğu kadın, yasaların yetersiz olmasından kaynaklanan acıları birebir yaşadı. Kadınlar evlerinde, iş yerlerinde, çeşitli yayın organlarında insan haklarına dayalı bir ceza yasası için sesini yükseltti. Kadınların kanayan yaraları o denli çok ki anlatmakla tükenmez. Belleğimin karanlığında şöyle dolaştığımda, geçtiğimiz yıllarda (hep hatırlatacağım) Antalya Sosyal Hizmetler İl Müdürü Ramazan Özen, sokakta yaşayan kadınlar için; “onları en iyisi mi kısırlaştıralım” diyecek kadar küstahlaşmıştı. Böylesi örümcekleşmiş düşünce yapısındakilere göre namusun rengi karaydı çünkü.

 

         Sonsözüm kıssadan hisse     

        

         Harun Reşit, savaşta esir aldığı düşman generale 'Hayatını bağışlarım ama bir şartım var: Kadınlar hayatta en çok ne ister, budur bilmek istediğim. Bu sorunun yanıtını getir; kurtar kelleni.'der. General sorar soruşturur, bu çetin sorunun yanıtını arar ve Kafdağı'ndaki bir cadının bunu bildiğini öğrenir. Günlerce gecelerce at koşturur, cadıyı arar bulur ve sorar ' Kadınlar hayatta en çok ne ister?' Korkunç cadının, yanıt için öyle bir şart ileri sürer ki yenilir yutulur değil. 'Evlen benimle, o zaman öğrenirsin istediğini.'Bu ölümcül teklifi kabul eder general ve doğru yanıtı alır almaz koşar Harun Reşid'e:

         “Kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek ister. 'Harun Reşit bizimkinin hayatını bağışlar ya; cadıyla evlenmek için de söz verilmiştir. Evlenirler. O ilk gece; general bir bakar ki o korkunç cadı, dünyalar güzeli bir afete dönüşmüş, karanlık odada. Konuşur cadı: 'Benim kaderim böyle; günün sadece yarısı güzel olabilirim, diğer yarısı ise çirkinim. Ne dersin geceleri seninleyken mi, yoksa gündüzleri dışarıdayken mi güzel olayım? General düşünür ve 'Sen bilirsin, kararını kendin ver' der; işte o andan itibaren korkunç cadı sonsuza dek çok güzel bir kadın olarak kalır.'

         Kısacası: Özgür iradesiyle hareket eden bir kadın, her zaman güzeldir.

 

Yayın Tarihi
08.03.2013
Bu makale 9672 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Kadınlar gününde böyle güzel bir yazı için Afife hanımı tebrik ediyorum Hele şu günlerde yapılan şiddet eylemlerini kınıyorum ve diyorumki şair diliyle... GÜLBAHÇE MANİLERİNDEN Kadınlar nadide çiçek gibidir Nazik çiçeklere şiddet olurmu Üflediğin nefes ona tipidir Koklanan güllere şiddet olurmu GÜLBAHÇEDEN

salim gülbahçe 09.03.2013

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!