Limonata gibi haziran ayını geride
bıraktık çok şükür. Önümüzdeki temmuz ile ağustos bizlere ne sürprizler
hazırlayacak bakalım. Gerçi temmuz ayı yangın ayıdır, otuz yedi canın
fırınlandığı, rüzgârın yanık et, kemik, saç kokusu taşıdığı, âdeta aydınların
soykırım ayıdır. Tam yirmi yıl öncesini, 2 Temmuz Madımak Otelinde yaşananları
hafızalardan silmek mümkün değildir, çünkü yangın içimizde sürmektedir ve her
temmuzda yeniden alazlanmaktadır.
Belgelerden ve tanıkların anlatımlarından anlaşıldığı gibi, Sivas
katliamı tahrik sonucu değil, örgütlü, planlı gerçekleştirilmiştir. Büyük Usta
Nazım Hikmet, memleket için yanmak yolunu seçenlere “Kerem Gibi” adlı şirinden
şu dizelerle sesleniyor: “Ben diyorum ki
ona: -Kül olayım Kerem gibi yana yana. Ben yanmasam, sen yanmasan, o yanmasa,
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” ve “….yandıklarına mı, yakıldıklarına mı,
yoksa yakılmaya bırakıldıklarına mı yanmalıyız” diyor şair.
Evet,
ne yazık ki tarihimizdeki en büyük yüz kızartıcı olaylar içinde yer alıyor
Sivas Katliamı. Olayları kısaca anımsarsak:
Cuma namazından sonra camilerinden çıkan
yüzlerce kişi, vilayet binasına doğru yürüyüşe geçmişti. Vilayet önünde
bekleşen kalabalığın sayısı bir süre sonra beş bine ulaşmıştı. Kalabalık,
buradan Kültür Merkezinin önüne gelerek, bir gün önce etkinlikler çerçevesinde
alana dikilen Ozanlar Anıtını ve binayı "Allahu Ekber!" tekbirleriyle
tahrip etmişti. Grup daha sonra Madımak Oteli’ne doğru yönelmiş, burada kısa
zamanda sayıları on beş bini bulmuştu. Gerisi herkesçe biliniyor. Aydınlanmacı,
cumhuriyetçi, laik güçlerin yok edilmesi girişimi. Artık açıkça anlaşıldı ki,
“kökü dışarıda” bir saldırıydı bu. Ki, uzantılarını Ortadoğu’da görmek
mümkündür. Olaylardan sonra
açıklama yapan siyasilerimiz aşağıdaki cümleleri kurdular:
2 Temmuz
1993
“Fevkalade
hassas bir konu. Devlet güçleriyle halk karşı karşıya getirilmemelidir.”
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel (üstüne üstlük otel şeriatçı kuşatma
altındayken)
“Sivas’ta
bazı üzücü olaylar olmuştur, devlet oradadır. (...) otelin etrafını saran
vatandaşlarımıza hiçbir biçimiyle zarar gelmemiştir.” Başbakan Tansu Çiller
(olaydan sonraki ilk açıklamaydı bu)
“Cuma
namazından sonra saat 13.00 dolayında, yaklaşık 500 kişilik bir kalabalık,
hükümet binası önünde, vali ve Aziz Nesin aleyhine, şeriat lehine gösteri
yapmışlardır. Göstericiler, “ Şeytan Aziz”, “ vali – hükümet istifa”, “
İslamiyet’i ezdirmeyeceğiz” sloganları atmışlardır.” Devlet Bakanı ve hükümet
sözcüsü Yıldırım Aktuna
3 Temmuz
“Olaylar
sırasında, güvenlik güçlerinin özverisi sayesinde itfaiyeye yol açılmış ve
vatandaşlarımızın daha fazla zarar görmemesi sağlanmıştır.” Başbakan Yardımcısı
Erdal İnönü
“Yangın,
önceden planlanmış bir olay değil, topluluk psikolojisi ile ortaya çıkmıştır.”
İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu
“Fikir
özgürlüğüne bizden daha saygılı bir zümre görmüyorum ama fikir özgürlüğünün,
halkımızın mukaddes değerleri için kullanılmasına hiçbir şekilde kayıtsız
kalamayız.” Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz
“...
özellikle 12 Eylül’den sonra askeri rejimin uyguladığı, Özal ve Demirel
hükümetlerinin sürdürdüğü laiklik ve halk düşmanı politikanın bedelini
ödüyoruz...” İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek
4 Temmuz” Örneklerine
ancak ortaçağ’ın karanlık dönemlerinde rastlanan bu alçakça saldırıyı
gerçekleştirenler, demokrasi, özgürlük ve laikliği içlerine sindiremeyen,
düşünceye karşı yine düşünceyle tepki gösterebilme olgunluğundan yoksun, ilkel
insanlardır.(...) aralarında sanat ve düşün adamlarımızın da bulunduğu 36
yurttaşımızın hayatlarını yitirmeleri, çağdaş demokratik ve laik bir Türkiye
düşüncesini savunan herkesi utanç ve acıya boğmuştur. Türkiye; aydın, sanatçı
ve düşün adamlarını bu denli sorumsuzca ve hoyratça harcama lüksüne sahip
değildir.” Kültür Bakanı Fikri Sağlar
“ ....
bunları yapanlar gene bulunmaz. Çünkü arkasından CİA çıkar. Tıpkı Uğur Mumcu
cinayetinde olduğu gibi, katilleri bulamazlar.” Refah Partisi Genel Başkanı
Necmettin Erbakan
“Bir
toplumda herkes aynı biçimde düşünmek zorunda değildir. Bu düşünceler çok “
tahrik edici” bir biçimde de ifade edilmiş olabilir...” CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal
“Fikir
hürriyetine saygılı olmalı, tahriklere kapılmamalıyız…” MHP Genel Başkanı
Alpaslan Türkeş
5 Temmuz
“ ...
Türkiye’de ve yurtdışında, sözleri ile büyük tepkilere yol açan Aziz Nesin’i
Sivas gibi hassas bir ilimize getirerek zehrini kusmasına sebep olanlar,
olayların birinci derecede sorumlusudur. Halkımız kışkırtılmış, tahrik
edilmiştir. Olayların başsorumlusu, görevini kötüye kullanan, tahrik
unsurlarına yardımcı olan kültür müdürü ve vali’dir, Kültür Bakanlığı’dır.” BBP
Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu
“Hangi
gerekçeyle olursa olsun, insan kanın akıtılmasına gönlümüz razı değildir, hiç
kimsenin de olmamalıdır. Kavga ve gürültü, Müslüman’ın işi değildir.
Müslüman’ın yolu sevgi, müsamaha ve barıştır.” Diyanet İşleri Başkanı Mehmet
Nuri Yılmaz
Ve bir genç,
başını önüne eğerek bana şöyle dedi: “2 Temmuz doğum günümü kutlamak
istemiyorum ve o günden çok utanıyorum...”
Doğru söze ne den(il)ebilir ki! Çünkü insan
olmak, Müslüman olmaktan daha önemlidir…