CHP lideri ekonomiyi değerlendirdi

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dün Ekonomi Muhabirleri Derneği’ne konuk oldu, üye gazetecilerle buluştu. Ana muhalefet lideri olarak güncel  bilgi, temas, gezi, toplantı ve vatandaş yakınmalarından edindiği ülke izlenimlerini anlatırken şöyle bir eskiz çizdi:

Bir tarafta çocuğunu okutamayan baba, saman ithal eden Türkiye, elektrik faturasını ödeyemeyen besici; diğer tarafta Japonya’da 22, Türkiye’de 43 dolar milyarderi.

Dahi ressam Pablo Picasso’nun (1881-1973) kübizmini andıran eskiz,

Türkiye ekonomisinin sosyal yapıyla birlikte içerdiği “yamukluğu” yansıtıyordu. Barındırdığı asimetrik soru şuydu:

Nasıl oluyordu da “gelişme yolundaki” Türkiye “sanayi ötesine” geçmiş Japonya’dan 1 kat fazla dolar milyarderi çıkarabiliyordu? Hangi sanayi, hangi üretim, hangi teknoloji, hangi ihracat, hangi gelir dağılımı adaleti v.s. ile başarıyordu bu işi?

Sonra AKP iktidarını eleştirdi: Ekonomi politikası yoktu. Ekonomi  küresel gelişmelere terk edilmişti. Buna teslimiyet denirdi. Ekonomi yönetiminde bakanlar arasında ciddi tavır farkları ve çelişkiler vardı. Küresel krize karşı “gaza basalım-frene basalım” tartışmaları buna örnekti.

Kılıçdaroğlu, Türkiye ekonomisinin küresel etkilere “kaçınılmaz” açıklığını vurgularken, ABD Merkez Bankası (FED) nın Amerika ekonomisinin çıkarları için aldığı son kararlara değindi. Mayıs-Eylül 2013 ayları arasında bu kararlar reel sektör ve finans dahil ekonominin tüm alanlarına toplam 157,5 milyar dolarlık zarara yol açmıştı.

CHP lideri, destekleyici verilerle birlikte Türkiye ekonomisinin en kırılgan ve en sorunlu dönemini yaşadığını belirtir; politika ve yönetsel sorunlara değinirken, bir soru üzerine, önümüzdeki kısa dönemde ekonomiyi olumlu veya olumsuz etkileyebilecek faktörleri şöyle sıraladı: ABD’nin ulusal çıkarları doğrultusunda alacağı kararlar. Bu Kararların küresel ölçekte yaratacağı etkiler, Türkiye’nin güçlü bir üretim ekonomisine geçip geçmeyeceği.          

Ekonomiye merkezi yönetim

Ana muhalefet partisinin lideri olarak Kılıçdaroğlu, ekonomik durumu ve AKP iktidarını, siyasi konum ve sorumluluğunun doğal ve tartışılmaz yetkisini kullanarak, enine boyuna denebilecek ölçüde eleştirdi. Tamam. Peki, partisi iktidara geldiği takdirde bu sorunları çözecek bir program mevcut muydu? Ne yapacaklardı?

Merkez Bankası’nın tam bağımsızlığı; düzenleyici ve denetleyici kurumların tam özerkliği sağlanacaktı. Tek ekonomi-tek gelir yönetimi diye özetlenebilecek yeni bir yapılanmaya gidilecekti. Sanayide bölgesel, sektörel değil, katma değer odaklı teşvik politikası yürürlüğe konulacaktı. Gelir dağılımı bir anda çözülecek bir sorun değildi, yılların birikimiydi. Bu nedenle iç tasarruf kabiliyeti, vergi sistemi, asgari ücretten başlayan düzeltici bir müdahale süreci başlatılacaktı.

Kılıçdaroğlu’nun önemli vurgularından biri üniversitelerle ilgiliydi. Türkiye’yi bilgi toplumuna geçirecek bir program uygulayacaklardı. Programın ekonomi boyutunda  üniversite-sanayi işbirliği vardı; işbirliği sanayi için bilgi üretimine dönüştürülecek; bu amaçla özel teşvik sistemi getirilecekti. Organize sanayi bölgelerine dayalı meslek eğitimi projesi de programa dahildi. Okullar, bölgenin üretim yapı ve ihtiyaçlarıyla uyumlu olarak kurulacak, tüm yönetim yetkisi de o yöredeki OSB’lere bırakılacaktı.

Son not olarak şunu belirteyim: CHP lideri ana muhalefet olarak medyanın ambargocu tutumundan yakınıyor. Haklı olabilir. Ama, parti olarak konvansiyonel gazete ve TV mecraları dışında, hızla gelişen sosyal medya alanı neden kullanılmıyor? Özgür iletişim ortamı orası, vatandaşlarla doğrudan iletişim kurulabilecek milyonluk tiraj potansiyeli orada…

Yayın Tarihi
01.10.2013
Bu makale 8342 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!