Fenikeliler ‘Deniz insanları (mı)’

Anadolu’daki varlığı Kalkolitik çağ sonu/MÖ 3000 gibi başlayıp MÖ 2000-1800 gibi Kültepe ile öne çıka(rtıla)n, Anadolu’nun ilk büyük imparatorluğu olan -ismi için Hitit kandırmacası tanımlaması yapılsa da, olması gereken ismiyle- Hatti İmparatorluğu; MÖ 1200 gibi ‘tarih sahnesi’nden çekiliyor, böylece de bir çağ daha kapanıyordu.

Avrupamerkezci görüş, ‘Sahte Tarih Modeli’nin izahta zorlandığı konularda ileri sürdüğü bilimdışılıklardan biri olan Hint-Avrupalı masalını, Hattiler’in sonu olan yaklaşık MÖ 1200 yılı için de tarih sahnesi’ne sürüyor; bu sözde ulus, ‘Balkanlardan ya da ‘Ege Göçleri’ denilerek getirtiliyor (!), bütün Hatti şehirlerinin yakılıp yıkılma işi, Deniz kavimleri’ denilerek onlara yaptırtılıyor. “M.Ö.XIII. üncü asrın sonlarında, Balkanlarda ve Karadeniz’in kuzeyinde, büyük kavimler hareketi vukubulmuştur. Yunanistan, Ege Adaları, Anadolu, Suriye ve hatta Libya bu kavimlerin istilasına uğramış…bu kavimlerin göçleri, Orta Anadolu’da Hatti siyasi mevcudiyetinin ortadan kalkmasına sebep olmuştur…Mısır, doğu kuzeyden ve Libya cihetinden olmak üzere, Deniz Kavimleri’nin hücumuna maruz kalmıştır.” deniliyor (1).

Mısır’a, kuzeydoğudan ve Libya (-batı) cihetinden saldırıldığının ifadesi, Mısır’a göre bu yönlerdeki Fenike ve  batıdaki yerleşimi Kartaca şehrinin birlikte Mısır’a saldırdığını gösteriyor. “..Firavun Merneptah (MÖ 1229-1220) Libyalıların (-Kartaca) Deniz Kavimleriyle birleşerek Mısır’a taarruzlarını anlatırken, Deniz Kavimleri arasında Aqaivaşa’ları, Luka’ları, Şerdana’ları Şakarruşa’lar ve Turşa’ları zikretmektedir…III.Ramses tahta çıktığı zaman (MÖ 1232-1168), Deniz Kavimleri hareketi erimiş değildi. Bu firavun…mezarının kitabelerinde ve kabartmalarında bu devrin olaylarını şöyle anlatmaktadır: Adalar üzerindeki kavimler göç etmişlerdi. Bunların ordularından hiç kimse kurtulamadı. Hitit (-Hatti) memleketlerinden Kode (Kadeş), Kargamiş (Cerablus), Arwad (-o dönemlerde Suriye’nin kuzeyinde hakim Amurru’ların; Babil Krallığı idari yapısı kapsamında) ve Alaşya (Kıbrıs) tahrip edildiler. Bunlar Amurru’da yerleştiler ve bu havaliyi ve ahalisini tamamen imha ettiler.  Önlerinde bir ateşle Mısır’a doğru yürümeğe başladılar. Bunların kuvvetleri Filistler (-Girit adasına yerleşenlerin Filistinlilerin göçmesi), Şakalaşalar, Danuna’lar, Vaşvaş’lardan mürekkepti. Bu kavimler Mısır’a ve dünyanın öbür ucundaki memleketlere kadar ellerini uzatıyorlardı.” açıklaması (2), Deniz Kavimleri saldırılarının birdenbire vukubulmadığı, yaklaşık 40-50 yıl kadar da sürdüğünü, MÖ.12. asrın ilk çeyreği (M.Ö.1200-1175) en şiddetli şeklini aldığı anlaşılabilmasi yanında, saldıranlar arasında Filistler’den sözedilmesi, yani Girit adasına yerleşen Fenikelilerin, Mısır’a saldırılarda bulunduğunun ifadesi; ‘adalar üzerindeki kavimler’ denilenlerin, Fenike yerleşmelerinin ortak-birleşik saldırısı olduğunu açıklar nitelikte oluyor. 

‘Deniz insanları’nın, Merneptah ve II.Ramses dönemlerinde Mısır’a saldırmalarından sözeden bir başka kaynak ise, bu olayı şu şekilde;  “Kültepe, Alişar, Alacahöyük ve Boğazköy gibi önemli Hitit (-Hatti) İmparatorluğu şehirlerinde yapılan arkeolojik kazılarda, 1200 yılına ait yerleşim ve kültür tabakaları üzerinde kalın bir kül tabakası, onun altında çok şiddetli bir yangının yıkıntıları ortaya çıkıyor. Bu yangın yerlerindeki bazı yabancı izler ve komşu ülkelerden Mısır, Assur, Babil’in yazılı kaynakları, bu ülkeye doğudan ve batıdan saldıran, hatta büyük kütleler halinde Boğazları, sınırları zorlayıp içeri giren, şehirleri yağmalayan, yıkıp yakan bir ‘Deniz İnsanları/Deniz Kavimleri Göçü’nden söz ediyorlar..Mısır’da bulunan, MÖ 1220 tarihine ait bir yazılı belgede, Hitit ülkesinin barış içinde olduğu anlatılırken, II.Ramses’e ait daha sonraki (MÖ 1205-1174) bir yazıtta, ‘Deniz insanları Büyük Hatti Krallarının ülkesine saldırdı. Hatti ülkesi kralları bu saldırıya karşı duramadı. Kadeş, Kargamış, Arzawa ve Alaşia yakılıp yıkıldı…Hattuşa’nın işgali ve talan edilmesi, MÖ 1180 yıllarında olmuştur.” şeklinde anlatıyor (3). Yapılan bu açıklama, ‘Deniz İnsanları’ hadisesini anlatmasının ötesinde; II.Ramses’e ait belgeden/yazıttan gelen haberdeki, Hitit denilen dönemin sonuna doğru bile Hitit kralı değil de, ‘Hatti ülkesi’ ve ‘Hatti Kralıtanımlaması yapılması; Hititler’in yaşamadığını, yaşayanın Hattiler olduğu gerçeğini gösteriyor.

Deniz İnsanları’ saldırısından sözeden başka bir kaynaktan yapacağımız şimdiki alıntıda; “Yeterince üzerinde durulmayan bir nokta ‘Deniz kavimlerinin’ krizde oynadıkları role ilişkin tek kaynağın Mısırlıların iki seferinin kayıtları olmasıdır. Biri, Merneptah’ın hükümdarlığının beşinci yılında (1220-1209) Batı Deltası’na sızmaya çalışan Libyalılardan oluşan koalisyon gücüne karşı  çarpıştığı bir savaşın –karnak’taki bir yazıtta yer alan- tasviridir. Libyalı güçler arasında ‘dört bir yandan gelen kuzeyliler’ ve ‘deniz ülkelerinden gelenler’ gibi değişik adlar verilen halklar vardı. Günümüz bilim adamları da onları kısaca ‘Deniz Kavimleri’ olarak adlandırmışlardı…Kırk (ya da otuz yılı) aşkın bir süre sonra (1176), III.Ramses, hükümdarlığının sekizinci yılında, deniz ve karadan Suriye’den güneye (-Mısır’a) ilerleyen halkların saldırısına karşı savaştı…Tüm bu insanların Mısırlılarca bazen denizde ve/veya adalarla ilişkilendirilen ‘kuzeyliler’ olarak düşünüldüğü gerçeğinden başka vurgulanacak ilk nokta, onların (Deniz Kavimleri’nin) Mısırlılara hiç de yabancı olmadığıdır.” açıklamasında yer alan (4); ‘dört bir yandan gelen kuzeyliler’ ve ‘deniz ülkelerinden gelenler’ ve de ‘Mısırlılara hiç de yabancı olmadıkları’ ve de ‘deniz ve karadan Suriye’den güneye ilerleyen halklar” tanımlamaları; Mısır’a göre kuzeyde olan ve onlara yabancı da olmayan Fenikeliler ile, onların ‘deniz ülkeleri’ diyebileceğimiz ‘ilk yerleşme/şehir kurdukları adalarıdaki güçleri’ ve de Mısır’ın batı’sında olan Libya tarafından, Kartaca ile de saldırdıklarını gösteriyor. O dönemlerde sözkonusu edilen saldırıları yapanlar için, ‘başka bir adaydan’ da gösterilemeyeceği, ama asıl da Fenikeliler olduğu görülebilmesine rağmen de, Sami olan bu ulusun ‘tarihte yer almamaları!!’ gerektiğinden (!), bu hakları da ellerinden çalınıp, ‘Deniz Kavimleri’ olarak adlandırılıyor.

Deniz Kavimleri’ uydurma ismi değil, olması gereken tanımla, ‘Deniz İnsanları’ olan Fenikeliler’in, esasta Doğu Akdeniz kıyı şeridinde, ama Türkiye’nın güneyi Klikya’da vb.. ile, şehirler kurduğu adalarda da bulunması, Mısır’a saldırılmasının dışında, Hattileri yıkanlar olduğunu da gösteriyor.  İlk başlardaki saldırılarının da Hattileri/Anadolu’yu hedeflediği açık oluyor: “…firavun Merneptah (MÖ 1229-1220 veya MÖ 1224-1214) zamanında vukubulmuş göçlerin daha ziyade Anadolu’yu istihdaf ettiği (-hedeflemişti) ve bu göçlere Lukka’larla, Danuna’ların iştirak ettikleri, III.Ramses (MÖ 1232-1168 veya MÖ 1194-1163) zamanındaki göçlere ise, daha ziyade deniz yolu ile gelen Etrüsk’ler, Sardunya’lılar ve Filist’lerin katıldığı anlaşılmaktadır.” açıklamasında (5), Filist’lerden sözedilmesi de adalardaki’ Fenike gerçeğini gösteriyor.  Ayrıca da, Hattilere/Anadolu’ya yapılan ilk saldırıların daha çok karasal, sonraki saldırıların ise, kara’dan da ama, daha çok denizden yapıldığını da anlaşılır kılıyor.

Büyük kütleler halinde Boğazları geçip içeri (yani Karadeniz’e) giren ya da kuzeyden ya da kuzeydeki denizden gelen halkların göçü olarak nitelenen ve Hatti ülkesi/Anadolu’nun olumsuz etkilendiği ‘Ege göçleri’ denilen de olayın; Fenike güçleri’nin; belki de denizden, Kilikya’yadaki (Adana, Mersin, Osmaniye, Hatay illerini içine alan bölgedeki) Ura limanına inip, sonrası Orta Anadolu’ya, Hatti merkezine doğru güneyden kuzeye; Anadolu içlerine doğru yürüyüşe geçmesi, bu döneme kadar pek liman görülmeyen Ege Bölgesinden; Girit adası ve Akdeniz’deki diğer adalardaki güçlerinin gemileriyle birlikte bu bölgeye gelip, güçlerinin bir kısmını, Ege’de karaya çıkartıp, Anadolu’nun Batısından Hatti merkezinin bulunduğu Orta Anadolu’ya; batıdan doğuya doğru karadan yürüyüş gücü  ilerletirlerken; yine gemileriyle kuzeye doğru da çıkıp da Boğazlardan içeri, Karadeniz’e girip, sahillerinde (karadan ilk Hattiler’in ulaşmasından sonra) kurdukları şehirlerden biri olan Sinop’ta karaya çıkıp, bu defa Sinop’tan Orta Anadolu’ya; Kızılırmak havzasına doğru kuzeyden güneye, Hatti ülkesine doğru ordu gücü ilerleyişi yaptırtmaları gibi; Anadolu’ya, hemen dört bir tarafından yapılan ‘bu tür ortak saldırılar’ ile Hatti şehirlerinin yakılıp yıkılmasını gerçekleştirmiş olmaları  muhtemel görünüyor.

Anadolu’nun Akdeniz kıyısındaki Fenike yerleşkesinde bulunan karasal güçlerinin veya bu ‘koloniye’ çıkartma yapacak gemilerden inenlerin Hatti merkezine doğru başlatacağı kara saldırısı  ya da Amanos Dağları üzerindeki Pylai Syriai (Suriye Kapıları=Belen Boğazı)  üzerinden başlatılmış kara saldırısı, bugünkü Çukurova/Tarsus’a, antik adıyla Kilikya Kapısı (Gülek Boğazı) geçidi, Pozantı’dan Kültepe/Kayseri/ye, oradan da Yozgat’a; Hattiler’in başşehri Hattuşaş’a ya da yine Akdeniz kıyısından, ama bu defa Pozantı üzerinden değil de, Kozan/Adana üzerinden Develi/Kayseri hattıyla yine Hattiler’in merkezine ulaşılıp kara saldırısı yapılması da sözkonusu olabiliyor. Ya da bu iki güzergahı tersinden  işleterek; kuzeyden güneye doğru ifade edersek; Sinop-Osmancık-Hattuşaş/Yozgat-Kültepe-Gülek Boğazı üzerinden Akdeniz kıyılarına kadar boydan boya ya da Sinop-Samsun-Hattuşaş/Yozgat-Develi/Kayseri-Kozan-Adana-Çukurova’dan Akdeniz kıyılarına, kuzey-güney yönünde inen/çıkan karayolu güzergahı ile Orta Anadolu'yu merkez yapmış Hattiler’in, başta başkenti Hattuşaş olmak üzere her bir şehrinin, yapılacak tanımladığımız şekildeki saldırılarla yıkılıp yakılması anlaşılabilir oluyor.

Hatti şehirlerini yağmalayıp yıkan Deniz İnsanları’nın sözkonusu edildiği dönemin, Fenikeliler’in tarih sahnesinde parıldadıkları MÖ 1200 olması, bu dönemdeki Anadolu’nun yıkılıp yakılma işinin Fenikelilerle ilişkili olabileceğini; hayali/icat olan ‘Hint Avrupalı halkları’ denilenlerin bunu yapamayacağı için de, bu dönemde Anadolu yarımadası ve çevresini etkileyen ‘Deniz İnsanları’ olarak tanımlanan insanların Fenikeliler olabilecekleri görüşümüz, aynı zamanda, yeni bir ilk’imiz de oluyor.

Ülkemizde yayınlanmış Fenikelileri anlatan, tek kitap olma özelliği taşıyan, Sabatino Mascori’nin eserinde; bu insanları anlatmaya başlarken, MÖ 1200 dönemini, yani ‘Deniz insnaları’nın istilalarını ele alarak başlaması da (6) bu düşüncemizi anlaşılabilir kılabiliyor. “Asıl Fenike bölgesinin kuzeyindeki ve güneyindeki bölge göz önüne alındığında, kuzeyde Zincirli ve Karatepe yazıtları sırasıyla dokuzuncu ve sekizinci yüzyıllarda Fenike dil ve kültürünün Güney Anadolu’ya dek yayıldığını gösterir…Kıbrıs’ta, muhtemelen ikinci binyıldan itibaren Fenike yerleşmeleri bulunmaktaydı.”  açıklamaları da zaten (7), Fenikelilerin  karada, adalarda, denizlerde bulunmalarını gösteriyor. “…Karadeniz bölgesinden gelen Deniz halkları…arasında Şekeleş (daha sonra Sicilya’da görünürler), Luka (Likyalılar) ve Turşa (belki de Etrüskler!!) halkları da vardır. Kuzeyden gelen bu savaşçı halklar, çoluk çocuk göçen Libya kabileleriyle 1208 ilkbaharında birleşerek Mısır’a ortak bir saldırı düzenlerler...1200 civarında, deniz halklarının Hitit (-Hatit) Krallığı, Ugarit, Amurru (o dönemdeki Babil Krallığı; ona bağlı Kuzey Suriye’yi) ve Kıbrıs’ı istila etti…Asya kıyısı Hayfo’dan Akka’ya kadar Deniz Halkları tarafından tahrip edilir ve yağmalanır, ancak görünüşe bakılırsa Mısır’ın eski üssü Biblos bundan etkilenmemiştir...İki düşman gücün bu kez ayrı ayrı saldırması büyük şanstır. Mısırlılar batıdan saldıran Libyalıları, 1182 ve 1176’da ağır bir yenilgiye uğratır, Filistinliler, Teukroslar ve başka yeni kabilelerin de katılmasıyla güçlenen, toprağa aç Deniz Halkları 1179’da Nil’in delta ağızlarında yokedilir, karadan yapılan saldırıların Suriye ya da Kuzey Filistin’de önüne geçilir.” açıklamasında yer alan (8), ‘(Mısır’a göre) kuzeyden gelen halklar’ ile tanımı ile ‘(karasal toprağı pek bulunmadığı’ için) toprağa aç deniz halkları’ tanımlamalarının yanında, ‘Biblos bundan etkilenmemiştir’ açıklaması; Biblos’un, Lübnan'ın Beyrut kentinin kuzeyinde yer alan antik bir Fenike liman kenti olmasını da gözönüne aldığımızda, ‘Deniz Halkları-İnsanları’ denilenlerin, Phoenicia da denilen Fenikeliler olduğunu gösteriyor.

Fenikeliler’in dünyaya yayılmaları, ‘Deniz halkları/İnsanları’ denilen unsurun gelişi olan yaklaşık MÖ 1200 tarihine denk düşmesi, Mascori’nin; “…Fenikelilerin Akdeniz’deki yayılmalarının M.Ö.1100 civarında ya da hatta daha da erken başladığı sonucuna varabiliriz…Yunan geleneğine göre Fenikelilerin ada’ya (Rodos) Troya savaşı -1190- civarında…yerleşmiş…Strabon, Fenikelilerin Troya savaşından sonra Herakles Sutünlarının (Cebelitarık Boğazı) ötesine yelken açarak buralarda kentler kurduklarını iddia eder.” açıklaması da (9), Denizlerin Keşif Erleri’ olan Fenikeliler’in, ‘Deniz insanları olabileceği şeklindeki düşüncemizi kesinleştiriyor.

Bulgularına sıkı sıkıya tutunan ‘bu bakış açım’, nereden geldikleri ve kim oldukları konusunda hiçbir belge içermeyen, ‘Balkanlar’dan getirtilen (!) Deniz kavimleri-Hint Avrupalı halklar’ iddiasından gelen ‘bakış açısına göre’, çok daha kabul edilebilir, bilimsel de duruyor.

Fenikeliler, ‘Deniz İnsanları’ olsun olmasın da, neredeyse girmedikleri deniz bulunmamasına rağmen de Karadeniz’e (neden) sokulmuyor!

Tarihçiyim diyenlerin de öğrenecekleri o kadar çok şey var ki!..

 

http://www.ahmetmusaoglu.org

 

Yayın Tarihi
22.10.2013
Bu makale 11240 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!