BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Türklerin İslamiyet’i Kabulü

 

Yazının başlığı, öyle sanıyorum ki, pek çok insanın merakı olmuştur. Araştırdık, bazı bilgileri derleyip uyumlu konuma getirdik. Bunları sizinle paylaşalım… İslamiyet’i ilk kabul eden Türk, Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Handır. Türkler İslamiyet’i kolay kabul edip bütünleşmiş oldular. Bunun sebebi, Arap kültürünü çok sevdiklerinden, ya da o kültüre, geleneklerine hayran olduklarından değil, imrenilecek bir kültür olduğundan da değil, Türklerin İslamiyet’i kolay kabullenmelerinin ana sebeplerinden biri, İslam’dan önce de Türklerin “Tek Tanrı” ya inanıyor olmalarıdır. İslam dininde de tek tanrı inancı vardı ve Arap yarımadasında, devrinin en yenilikçi bir inanç sistemi idi. Bundan dolayı da Türklerin benzer inanç sistemine sahip olmaları nedeniyle kabullenme sürecini kolaylaştırmıştır.
**
Satuk Buğra Han, Hz. Muhammed’in ölümünden yaklaşık 370 yıl sonra, Milâdi (902) yılında, Doğu Türkistan'ın Kaşgar şehrinde doğdu. Satuk altı yaşına gelince, babası, Tengri Kadir Buğra Han Buhara'ya karşı yaptığı bir seferde vefat etti. Dul kalan annesi, Satuk ile birlikte amcasıyla yaşamaya başladılar.
Babasının bıraktığı tahta oturması için bir süre Harun Buğra Han'ın yönetiminde kaldı. Gençliğini bilinçli yaşadığı yıllarda, 23 yaşında, 924 yılında Karahanlı tahtına oturdu. Buğra Han için yepyeni bir devir başlıyordu; önce kendisi İslam’ı kabul etti ve sonra da çevresine telkine başladı.
Bugün çoğu Çin esaretinde olan Türkistan'da İslam'ın yayılması için görev üstlendi. İslam’ın Orta Asya’da yayılmasını sağlayan ilk Türk hükümdarı olma onurunu taşıdı. Yaş kemale ermeden, genç yaşta sayılacak bir yaşta, 955 yılında Kaşgar'da, geride Müslüman bir toplum bırakarak, hayata gözlerini yumdu. Doğduğu şehir olan Kaşgar’a gömüldü, türbesi buradadır. İlginç olan ise, Çin tarafında işgal altındaki Türkistan’ın Kaşgar şehri “Yasak kent” ilan edildiği için Türkistanlılar Satuk Buğra Han’ın türbesini ziyaret edememektedir.
**
İstiklal Savaşında İngiliz mandasını isteyen, “İngiliz Muhipler Cemiyeti” kurucusu, üyesi ve Kuvva-ı Milliye karşıtı İskilipli Atıf Efendi’ye kalınsaydı, Türkiye Cumhuriyeti diye bir Devlet olmazdı. Belki bugün ortalığı toz dumana boğan din tüccarları da olmazdı, ama yine de esaret altındaki bir Türkistan olmadığımız için şükrediyoruz…
**
İslamiyet’in Türkler tarafından kabulünden sonra yayılarak yükselişinden şüphesi olan yoktur… Özellikle inanç sisteminde "örnek inan” temsilcileri oldu Türkler… İyi işler yapan insan oldular; sadık, doğru, adil kul oldular… Bu değerler inanç sistemi içinde kurumsallaştırdılar…
Zaman içinde bu inanç sisteminden Türk Milleti zarar görmeye başladı, birçok iftiralara da uğradı, zarar gördü, buna rağmen insanlığın yaradılış esprisine ters gelen iddiaların ortalıkta dolaşmasına Türk halkı taraftar-aracı olmadı…
Kur’an’a karşı saygılı oldu, kutsal kelamın ortaya koyduğu tavra, sosyal hayat için vaaz ettiği emirlerle bazen ters de düştü, bu terslik Türk milletinin kusuru değildi, sonradan İslam’a monte edilen Emevi Arap gelenekleriydi, yani uydurulan dinin Türk halkına yamama isteğiydi, tehlikeli olan da buydu... Halkımız bundan çok zarar gördü ve halen de görüyor…
**
İslam adına kurulan düzen aldatmacaydı, uydurma dinde… Sosyal hayatın kurallarına, insan haysiyeti ve aklın hürriyetine taraf oldu Türk milleti… Uydurma din bunları ret ediyor, yasak ve korku üretiyor… Türk halkı, ruhun egemen gücü vicdan varlığının denge terazisi, tartı aleti oldu… Zira Türk’ün vicdanına Yüce Yaratan’ın nazarı, sesi nüksetti…
Din tüccarlarının kararmış, ışıktan mahrum vicdanların verdiği zararlara Türk halkı çok dayandı, sabretti… Şimdilerde ise temelden zarar vermek için sinsice strateji uyguluyorlar; İslam’ı Türk milletine karşı “silah olarak” kullanıyorlar, açıkçası "kökten zarar" veriyorlar….
Toplumda egemen kılınan din anlayışı Türk milletenin ilk kez kabullendiği İslam değil, Satuk Buğra Han’ın kabul edip Türk dünyasında yaydığı İslam değil!... Kur’an’la indirilen İslam da değildir…
Uydurulmuş, menfaat aracılı Emevi zihniyetli Araplaştırılmış din… Halkımız bundan çok zarar görüyor. Farkında olmadan da Emevi zihniyete, Ehli Beyt katili Maviye’ye, Yezid’e hizmet ediyorlar… Bunun farkına varmalı Türk milleti… İşin sonu felakettir…
Birileri Muaviye’den, Yezit’den görevi devraldılar… Surat-ı haktan görünüp halkı kandırıyorlar, Allaha şirk koşuyorlar… Alet olan da yardım eden de, destek veren de günah çukuruna yuvarlanıyor… Haberleri olsun…
**
Bugün, cumhuriyetin nimetleri ve kazanımları sayesinde muktedir olan muhteremler, minnet duymaları gereken cumhuriyetin simge harflerini ve onu kuran iradenin liderinin portresinin yer aldığı “Devlet madalya” türlerinde kaldırdılar. 90 yıldan beri cumhuriyete ve Mustafa Kemal Atatürk’e karşı biriktirilen nefretin, kinin eseri olduğunu söyleyenler var! Bu doğru mu!?
Yeni bir esaret rejiminin adını sözde “İleri demokrasi” koyarak, Türk halkını kandırmaya devam ediyorlar. Eğer bu millet hâlâ uyanmıyorsa, uyumaya devam ediyorsa, “köle” olmaya razı ise, “…” olma madalyasına layık görüyorsa kendini, söylenecek sözüm olamaz!
Hayır diyorsa, rüştünü ispat etmeli yeniden, şahlanmalı ve 2014 mahalli seçimlerinde en büyük ve etkili silahı olan OY ’unu isabetli, doğru yere vererek göstermelidir…

Yayın Tarihi
18.11.2013
Bu makale 7146 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!