Şeytan üçgeni

         14 Şubat “Sevgililer Günü” vatana sahip çıkma günüdür, toprağında ilk gözümüzü açtığımız sevgilimize vefa günüdür. Cumhuriyet mirasını yalayıp yuttuğumuzun geri ödemesi gelmiştir artık. Ayrıca sevgi hesap kitap işi değildir, yaşarken sevgi olup olmadığını hissederiz zaten. İşte tüketim hedefli günlerden biri daha allanıp pullanıp yine çıktı karşımıza. Günlere anlam yüklemekteki amaç ortadadır. Söz konusu benzer günler dünyaca belirleniyor ama Türk zekâsı kıvraktır, kapitalizmin getirisi olarak bence elde kalanları bitirmek, ekonomiyi canlandırmak, bunu yaparken de tüketiciyi kazıklamak için daha yüzlerce gün uydurulabilir. Söz gelimi: “Amcalar, dayılar, halalar, teyzeler, enişteler, baldızlar günü” filan ilan edilsin bari çünkü onların ne eksiği, ne günahı var! Gerçi her şekilde hepimiz bu zincirin halkasıyız. Ticari patlamaların yaşandığı, gül fiyatlarının on kat arttırıldığı, dayatmacı, şartlandırılmış, tek günle duyguları sınırlandıran sevgi günü yani! Aslında insanlık yararına gerçekleştirilen toplumsal davranışı her an kutlamak en doğrusudur.

Görüldüğü üzere günlerin bolluğu nedeniyle gün paylaştırmakta zorlanmıyoruz hiç. Hem sevgi diye bir kavram mı kaldı, fiyatı var, alınıp satılıyor çünkü. Sevgili değince 17-18 yaşlarında yaşanan temiz, çıkarsız yürek çarpıntıları, ateş basmaları, heyecandan buza kesmiş eller, kızarmış yanaklar geliyor aklıma. Ne yazık ki yıllar ve tecrübeyle birlikte duruluk ortadan kalkıyor, yerini çıkar ve amaca bırakıyor.

Sözümün özü, tezden geçelim bu gözboyamaları, aldatmacaları. Ülkemin güzel insanları, derin uykudan kalktı artık, çünkü bu bir Şeytan Üçgeni.

Rahmetli Aziz Nesin Türk halkı için “aptal” dedi diye kıyametler kopmuştu bir zamanlar. Aptal değiliz belki ama cahiliz ya da aptallık derecesinde iyi niyetliyiz. Sayısal verilere göre: Ülkemin %46,7’si çok cahil. Böyle olmasaydık eğer, 2014’de 1300 yıllara geri dönmek ister miydik hiç?

         Daha önce de söylemiştim yenilemek gereği duydum, son günlerde ülkemiz üzerine oynanan oyunlardan sadece endişeleniyorum ama asla korkmuyorum: Çünkü korku insanın ruhunu bedeninden ayıran çok aşağılayıcı bir duygudur.

O ki, ülkemin saf, temiz, namuslu, haram yemeyen, başkasının malında gözü olmayan, dinin Allah ile kul arasında kalmasını isteyen, ibadetini göstermelik yapmayan birçok vatandaşımız da, onların bu oyunlarına ruhen zayıf olduklarında düşüyorlar. Cumhuriyetimizin tüm anayasal kurum ve kuruluşları bu oyunların farkındadır ve yasalar çerçevesinde mücadele vermektedir ama sadece bir bölümü!

Böylesi maksatlar için düşüncelerimi aktardıktan sonra, yine de günün hatırına Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Sevi Şiiri”ni sizlerle paylaşmak istiyorum.    

“Ben senin en çok sesini sevdim/ Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi/ Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren/Bana her zaman dost, her zaman sevgili...
         Ben senin en çok ellerini sevdim/Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak/Nice güzellikler gördüm yeryüzünde/En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak...
         Ben senin en çok gözlerini sevdim/Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil/Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar/Hiçbiri gözlerin kadar anlamlı değil....
         Ben senin en çok gülüşünü sevdim/Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran/Unutturur bana birden acıları, güçlükleri/Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman...
         Ben senin en çok davranışlarını sevdim/Güçsüze merhametini, zalime direnişini/Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında/Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini...
         Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim/Tüm çocuklara kanat geren anneliğini/Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada/ Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini...
         Ben senin en çok bana yansımanı sevdim/Bende yeniden varolmanı, benimle bütünleşmeni/Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim/ Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...”

Kısacası “Seni seviyorum” sözcüğünün cimrisi olmayalım, sevdiklerimize her gün bunu çekinmeden ve usanmadan onlarca kez haykıralım. “Ben sevgimi içimde yaşarım” demek kurtarmaz, yalandır, sevgi paylaştıkça çoğalır çünkü. Ayrıca kişi duymayı özlediği gibi görmeyi de ister. Velhasıl çıkar yol çok, sevdiğimizi söyleyemiyorsak göstereceğiz o zaman.

Yine de tutumumuzu doğruymuşçasına varsayarsak eğer, duygularımızın bizimle birlikte mezara gitmesi hiçbir işimize yaramaz inanın buna.

                                                                                    

Yayın Tarihi
15.02.2014
Bu makale 8619 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!