Koltuk icat oldu mertlik bozuldu

             Tabandakileri harcayan, tabansızları baş tacı eden CHP, seçmenleri ile üyelerini üzüyor. Yanılmıyorsam eğer, 14 yıl öncesi filan delege seçimlerinde, bin altı yüz kişinin üyeliğini hasıraltı eden CHP’ liyim ne yazık ki, küskünlükten öte kızgınım, öfkeliyim, çünkü o üyelerden biri de bendim. Bir daha da üyelik yenilemeye kalkışmadım, kendi partim içinde beni eritiyorlarsa olay bitmiştir, güvenim sarsıldı bir kere. Bu konuyu gündeme getirmekteki amacım CHP’nin zarar görmesini istediğimden değildir, silkelenip kendine gelmesi içindir. Çok uzağa gitmeye gerek yok, benzerini belediye başkan adayları belirlenmesinde yaşadık zira.

             Erdal Öner’in CHP’ye geçmesine ve kabul görmesine ne kadar tepkiliysem, Süleyman Evcilmen’in de DSP’den aday olmasını o denli yadırgadım.  Ayrıca çok meraklanıyorum, acaba Erdal Öner’in düşünce yapısı muhafazakârlıktan demokratlığa geçerken hiç zorlanmayacak mı? Söz gelimi yakınındaki sıkmabaşlar saçını açacak mı, Cuma namazlarını kaçırmayacak mı,  Dokuma projesi yeniden gündeme gelecek mi?

            Hem damataşı gibi parti atlayan siyasetçilerin yüzü hiç kızarmıyor mu?

            Hey Yarabbi, berberdekini uyutan, iktidardakini kudurtan koltuk, sen nelere kadirsin. Ülkemizin üstünde dolaşan karabulutlara aldırmayarak, demokrat düşünce yapısındakiler nasıl böylesi hataya düşer? Eğri oturup doğru konuşalım: Evcilmen niçin dışlandı? O zaman Böcek de gitmeliydi, hatta Akaydın da...

            CHP ne mi yaptı: Başvurusu dahi bulunmayan “Sultan Yeğen’i” aday gösterdi, baskılara dayanamayan CHP İli  “U” dönüşüyle “Devrim Kök” dedi, ardından “Ümit Uysal” da karar kıldı. Bu denli sansasyonel tutarsızlık oy kaybettirdi.

            Aristo mantığı: ya hep ya hiç olmalıydı.

             Atasözüdür: “Dere geçerken at değiştirilmez”, ki bu dere, hayati anlam taşıyorsa!

            Kısacası DSP’den adaylığını açıklayan oy potansiyeli yüksek Süleyman Evcilmen oyları bölecek, bu kaçınılmaz, MHP ile AKP’nin işine yarayacak. Ha Evcilmen’in DSP’den adaylığı tartışılır, o ayrı bir konu ama CHP stratejisi de tartışılır. Fakat doğrular değişse de gerçekler değişmiyor, “görünen” değişse de “görülen” değişmiyor işte.

            Yerel seçim öncesi beklenti içinde olanlar, yangından mal kaçırırcasına seksen yıldır yapılamayan arsaya temel kazıp, beton dökmeye başladılar. Kaybedeceğini bilen adayların bile “kazanan temizlesin” diyerek bayrak, amblem, ne varsa süsleyip velhasıl ağaçlara neye çaput bağlayarak ortalığı “Tellibaba”ya çevirdiler Ayrıca bu süreçte devletin partilere verdiği hazine yardımlarını değerlendirmenin yolları aranacak, kutular hazırlanacak.

            Bir de Döşemealtı Belediyesi’nin seçim öncesine ertelediği hizmetleri gözüm yaşararak izliyorum. Belediye harıl harıl çalışıyor, peki vatandaş aptal mı? Beni aptal yerine koyan bir zihniyete oy atmam için gerçekten aptal olmalıyım! Kaldırım taşları döşeniyor, bu arada apartmana giriş rampasını göz ardı ederek araçların park yerini yükselterek kapatıyorlar, söylediğinizdeyse “kendiniz yapacaksınız” yanıtını alıyorsunuz. Hazırı da bozuyorlar, dostlar alışverişte görsün. Seçim arabalarından yankılanan müzikler, uykuya dalmaya çalışan bebekleri yerinden hoplatıyor, yaşlıları, hastaları rahatsız ediyor, canlarından bezdiriyor, oysa istediğiniz kadar bağırın, çağırın, k.çınızı yırtın, imam bildiğini okur. Büyükşehir, açmadık, gezmedik yer koymuyor, Konyaaltı ona keza, vaatler vaatler...

             Yeşilbayır’dan Antalya’ya doğru inerken, Fatih, Vakıf Çiftliği, Otogar,  velhasıl Özdilek’in önündeki sözümona caddede, kısacası Vatan Kavşağına geldiğinizde iç organlarınızı yerinde duruyor mu diye yoklayın! Karatay Lisesi bölgesi ile Yenimahalle Semtevi’nin AVMlere giden caddelerini de bir onarıverin artık, ama sakın yamamayın! Hani hazır eliniz değmişken diyorum, seçimden sonra yüzünüzü gören cennetliktir çünkü...

Politikanın sözlük anlamını açarsak: Memleket işlerini idare için tutulan ölçülü yol. Siyaset. Anayasa’da: “Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı, siyaset"

         Benim görüşümce politikacıyı tariflersem: Kesinlikle “evet” veya “hayır” demeyen, sorulanları net cevaplamayan, lafları dolaştırıp karşısındakine konuyu unutturan, haksızken bile haklı durumuna geçen, seçim dönemlerinde yapay yaklaşımlarla halkla kaynaşıp el sıkmanın, yanak öpmenin kitabını yazan kişidir. Politikacılara halka seslenirken asla bin kelimeyi aşmayın derlerken, onlara şu anahtar sözcükleri öneriyorlar: 

         “Halk” 81 kere, “yurdumuz” 21 kere, “özgürlük” 17 kere, “yoksullar” 33 kere, “söz veriyorum” 77 kere, karşıt görüştekilere kaç kere “beceriksizler” diyebileceğinizi ise becerinize bırakmışlar. Kısacası politika, yalan söyleme sanatıdır. Bol yalanlar hayırla sonuçlanır umarım.

Yayın Tarihi
24.02.2014
Bu makale 8108 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!