Kaleiçi sorunu unutuldu

30 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlere günler kalmasına karşılık seçim havası hala genel seçim havasında devam ederken, doğal olarak da kentin gündemleri ve sorunları da ancak adaylar bir yerlere davet edildiğinde tartışma konusu oluyor.

Antalya’nın 3 bin yıllık tarihi olan ve birçok medeniyeti içerisinde barındırmış olan Kaleiçi sorunu da dün Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın “Kültür Evi” açılışından sonra yaptığı esnaf gezisi ile akıllara geldi.

Yıllardır Kaleiçi sorunları tartışılır, sorunları bir bir ortaya konur, ancak çözüm aşamasında somut bir adım atılamaz.

Üstelik yetki karmaşasını ortadan kaldıracak olan Kaleiçi’nin Anayasası olarak da tanımlanan “Kaleiçi Yönergesi” de Büyükşehir Belediye Meclisi’nden geçmesine rağmen bazı sorunların hala çözülemediğini dün bir kez daha görmüş oldum.

Özellikle tescilli binalarda ticaret yapan esnafın halı, kilim, tişört gibi ürünlerini duvarlara asma konusu inatla devam ediyor.

Akaydın hocanın bu konuda çok hassas olduğunu bildiğim için dünkü gezide ister istemez bu konuda gündeme geldi.

Akaydın hoca esnafa ısrarla “Bakın ben size oy istemeye geldim ama bu ürünlerinizi tarihi binaların üzerinden de kaldırmanızı istiyorum. İsterseniz bana oy vermeyin ama Kaleiçi’nin doğal tarihi dokusunu ortadan kaldıran bu görüntüyü kaldırın” söylemine bazı esnafların “Para kazanacağımızı bilsek ürünlerimizi içeri alırız” diye karşı söylemde bulunması inanılır gibi değildi.

Her yıl 12 milyon yabancı turistin ziyaret ettiği bir kentin 3 bin yıllık tarihi olan bir bölgesinde ticaret yapacaksın ve yaptığın ticaretin de hedef kitlesi turist olacak ve hala sokak pazarı zihniyetinde ticaret yapacaksın.

Böyle bir şey olabilir mi?.

Bugün Avrupa’nın birçok ülkesinde Kaleiçi gibi bölgelerinde bu tür sokak pazarı türü ticareti görmek mümkün değildir.

Çok uzağa da gitmemek gerekir.

30 Mart tarihinde muhtarlığa dönüşecek olan turizm merkezi Side’nin AKP’li Belediye Başkanı Abdulkadir Uçar’ın uyguladığı 2 projeyi sık sık bu köşede dile getirmiştim.

Birincisi, aynı bizde ki nasıl Kemerağzı-Kundu bölgesinde sahiller otelcilerin işgali altındaysa aynı durum Side Sahili’nde de mevcuttu.

Ancak bugün artık o işgallerden eser kalmadı ve sahiller halkın kullanımına yürüyüş yollarıyla birlikte açıldı.

İkincisi ise Side’nin Çarşısı da bizim Kaleiçi gibi sokak pazarı gibiydi. Ancak Side’de Sokak Pazarı görüntüsü de artık tarihe karıştı.

Her iki projeyi uygulamak elbette kolay olmadı.

Bir laf vardır, “İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar konuşa konuşa anlaşır” diye.

Side Belediye Başkanı Uçar’da bu sorunu otelciler ve esnafla konuşa konuşa halletmiş.

Bizde ise konuşursun, anlaştığını sanırsın ve uygulamaya geçtiğin anda belediyenin önünde 100-200 kişi birikir ve “Başkan istifa” sesleri ile kenti inletir.

Kaleiçi’nin ikinci sorunu trafik.

Özellikle akşamları vatandaşlar araçlarını zaten dar olan sokakların ortasına park ediyor.

Esnafta bundan şikayetçi.

Çözüm noktasında ise araç girişinde kısıtlama getirdiğin zaman orada bulunan restoranlar tepki gösteriyormuş.

Arkadaş ben akşam yemeğimi eğer Kaleiçi’nde yemek istiyor isem ve restorana kadar da özel aracımla gitmek istiyorsam o zaman bunun bedelini de ödemem gerekir.

Onun için Kaleiçi gibi 3 bin yıllık tarihi olan bir bölgeye araç girişinin engellenmesi gerekiyor. Ya da belli saatte kadar belli bir ücretle giriş yapılmalıdır.

Kaleiçi’nde ki tüm esnaflarda birleşip, golf araçları alarak araç konusunu çözebilirler.

Ha bu arada Kaleiçi’nde özel güvenlik sayısının azaldığı yolunda ki söylemlere de hak veriyorum, şu anda akşamları yeterli güvenlik bulunmuyor. Ancak, Kaleiçi’nin asayiş sorununu da sadece özel güvenliklerle çözmek doğru düşünce değildir, bir zahmet Emniyet Müdürlüğümüz de Kaleiçi’nde devriye ekipleriyle katkı koymalıdır.