Kefaret

İki yılı aşkın süredir “Terör örgütü üyesi” Savıyla tutuklu olan Genel Kurmay Eski Başkanı İlker BAŞBUĞ özgürlüğüne kavuştu.

Peki, suçlu muydu?

Hayır!

Suçlu olmadığını hukukçular başta olmak üzere sokaktaki sade insanlar bile biliyordu.

Ve suç iddiası düzmece sürecin koyduğu ad olarak kumpastı.

Amaç kitlelere:

“Bakın biz istersek genelkurmay başkanlarını bile içeri atabiliriz.” Gözdağı vermekti.

Sonuçta kitleler bu gözdağına sinip, pustu m?

Elbette ki hayır!

Tam aksine güvensizlik uçurumunu derinleştirdiler, sokakları her an eylem yapacak kitlelerin platformuna dönüştürdüler.

Cahil cühelanın senaryoları tel tel döküldü. Kendi saflarındakiler bile bu ucuz komedyanın tezgâhında eriyip gideceklerini fark ettiler. Ancak koltuk ve getirisi yağlı ballı olan çıkar ilişkileri kopuşlarını geciktirdi.

Seçim sonuçlarında iktidar olma zaferiyle atılan “Ben değiştim!” Nutuklarında birlik ve beraberlik çağrıları hızla yerini özgürlüklerin kuşatılarak dediğim dedik, kestiğim kestik döneme bıraktı.

Toplumsal değerlerimiz arasında önemli bir olgu vardır. Bu olguya kefaret diyoruz. Yani yapılanlardan veya yapılacaklarda ısrarlı olacağını yeminle söyleyip günah ve vebal yüklenenler pişman olduklarında karşılığını yoksullara bedel ödeyerek, kurban keserek, oruç tutarak kendilerini affetme yoluna giderler.

Bugün İlker BAŞBUĞ gibi haksız yere özgürlükleri çalınanların…

Kişi hak ve özgürlüklerinin bir parçası olan eylemlerde yaşamını yitiren, sakat kalan, ruhsal travmalar yaşayanların…

Dış politikanın yansımalarının kanlı bombalama olaylarında Suriye sınırına komşu ilçelerimizde hayatlarını kaybedenlerin…

Hırsızlıkların…

Rüşvet ve yüz kızartıcı suçların müsebbiplerinin…

Ve ülkemizin dününü, bugününü, yarınını karartanların…

Ülkemizin uluslararası saygınlığını yok edenlerin…

Halkı dinsel, mezhepsel, etnik olarak bölüp, ayrıştıranların kefaretlerini kim ödeyecek?

Kim bu affedilmez suçların bedeliyle yüzleşecek?

Siyasi erk mi?

Siyasi erkin keyfi yönetimi karşısında beceriksiz tavır sergileyen muhalefet mi?

Bence bütün bu tabloyu oluşturan halktır kefaretin bedelini ödeyecek!

Çünkü oluşan tablonun ressamı halktır.

Başını deve kuşu gibi kuma gömen…

Benden sonrası tufan diyen…

Böyle gelmiş böyle gider yazgısının çamurundan çıkamayan halktır!

Halkımız üzerindeki ölü toprağından sıyrılıp 30 Mart günü sandığa giderek kabahatinin kefaretini özgür iradesini ortaya koyarak ödemelidir.

Ya da bütün bu günah ve zilletle yaşamaya devam etmektir…

Yayın Tarihi
10.03.2014
Bu makale 2258 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!