Şiir ölümü bilmez

Her yıl 21 Mart, “Dünya Şiir Günü” olarak kutlanır. 22 Mart ise “Dünya Çocuk Şiirleri Günü”dür. Dünya Çocuk Şiirleri Günü evrensel bir gündür. Yalnız ülkemizde değil Birleşmiş Milletlere üye tüm ülkelerde aynı günde kutlanır. Dinleri, dilleri, renkleri ayrı olan bütün dünya çocukları bugün aynı duygularla aynı düşüncelerle dolu bir gün yaşarlar. Merkezi Belçika'nın Lieg kentinde bulunan Uluslararası Dünya Çocuk Şiirleri Örgütü 1978 yılında; her yıl 22 Mart'ın “Dünya Çocuk Şiirleri Günü” olarak kutlanıp, değerlendirilmesini kararlaştırmıştır. Örgüt, her yıl saptadığı değişik bir konuda şiir yazılması için dünya çocuklarına çağrıda bulunur.

Bugün şiir hakkında yazmak ve ustaların şiir için söylediklerini aktarmak istiyorum sizlere. İlkin kendi düşüncelerimi dile getireyim:

Şiir, günümüzde kaybolan değer olarak tanımladığımız duyguların, dizginlenmeden ahenkli bir biçimde açığa çıkmasıdır. Şiir söyleşi ve (metafor)eğretileme sanatıdır, duygu aktarımıdır. Olabildiğince özgür ve anlaşılır olması gereklidir. Yani yürekten ne çıkarsa. Kim şair, hangisi şiir, tartışılır. Şiir yazmak, şair olmak çok zordur. Herkese şair, her dörtlüğe de şiir denmiyor tabii ki. Şair harcadığı her sözcüğünden sorumludur. Şiirin hakkını vermek içinse iyi bilgilenmek önemlidir. Bilgi birikimleriyle duygu aktarımları daha sağlıklı olacaktır kuşkusuz. Şiirde okuru kızdırmamak, bıktırmamak ve bencil olmamak önem taşır. Şiir, sadece şairin yaşamından kesitler vermemeli. Şiir bireyselleşmemeli, toplumsallaşmalı. Evrendeki tüm varlıklar şiirde canlanmalı. Okur kendini bulmalı şiirde. Düzgün şiirler yine okuyucunun yaşamından çıkar. En güzel şiir sözlüksüz okunan şiirdir. Bir bulmacayı çözecekmiş hissine kapıldığı an okur, kitabı elinden bırakır. O hâlde şaire çok iş düşüyor. Nitelikli ürünler, geniş düşünüp derine inince çıkar. Dar düşünüp derine inmek kolaydır, fakat orada yeterli bilgiyi bulamazsınız. Her türlü kirlenmenin yaşandığı evrende okura anlaşılır, tertemiz bir dille mesaj vermek hünerdir. Yapmacık yaklaşımları okur hemen anlar, onları asla kandıramazsınız. Sıcak, içten, samimi ifadelerle okur oluşturabilirsiniz ancak. Niteliksiz ürünleri okuyanlar bilinçsiz okurlar, nitelikli ürünleri okuyanlar bilinçli okurlar diye de ayıramayız. Okur buna kendisi karar verir. Bilinçli duyarlı okurlar, şairin iç dünyasını besler, bu dayanışma düzgün ürünlerin çıkmasına neden olur. Tüm evreni dizelere sığdırmak küçümsenemeyecek kadar zordur. Sığdırmak için, mantığı ve duyguyu aynı kefeye koymak gereklidir. Ki, bu da olanaksız gibi bir şeydir. Şiirde hem mantığı, hem duyguyu, hem de düşleri buluşturmak büyük beceri ister. Hele hele duyguyu aktarırken teknik yoksa her şey boşa gider.

Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, 2001 yılındaki “Dünya Şiir Günü” bildirisinin bir bölümünde şöyle demektedir:

“......Şiir, günü geleceğe çevirirken öylesine zenginleşir ki telefon derler ona, gramofon derler ona, radyo, televizyon, bilgisayar, internet derler ona, yine de bütün gücünü dile getiremezler. Şiirin bütün özdeklerde görünümü başka başkadır. Kuşun sesinde 
görünen odur, maviliği sese dönüştürmüştür. Demirin ateşte dövülürken kıpkırmızı olması odur; dışarı çıkmayı kırmızıya dönüştürmüştür. Yaşlı bilginin avuçlarındaki harfler odur; evreni umuda dönüştürmüştür. Gelin olan kızın ilk gecesi odur; ipeği sevişmeye dönüştürmüştür. Birbirimize yakınlığımız odur; ekmeği özgürlüğe dönüştürmüştür. Duyuyor musunuz şimdi? Duyuyor musunuz, burada sizi bana dönüştürmüştür.”

         Yine geçmiş yıllardaki “Dünya Şiir Günü” bildirisinde Şair Arif Damar aşağıdaki gibi anlatmıştır şiiri:

         “Şiir depremdir, şiir ayaklanmadır, şiir başkaldırıdır. Şiir şimşektir, yıldırımdır, gök gürültüsüdür şiir. Şiiri, yani yıldırımı hiçbir siper-i saika durduramaz. Şiir korkunçtur, güzeldir. hiçbir kapı, hiçbir duvar önünde duramaz. Kapı tunçtan, demirden, çelikten de olsa önünde duramaz. Şiir yürür, ezer geçer. Şiir her şeyden, herkesten daha güçlü, daha yıldırıcıdır. Şiir sınır tanımaz, ne kral tanır, ne imparator. Şiir Cengizhan'dan da, Sezar’dan da, Hitler'den de, büyük İskender'den de büyüktür. Şiirin yürüdüğü yolun bitimi yoktur. Şiir sonsuzluğa gider, sonsuzluktan gelir. Şiir hiçbir güce boyun eğmez. En güçlüden daha güçlü, en güzelden daha da güzeldir. Eşsizdir, bir benzeri daha olmamıştır ve olmayacaktır da. Şiir bütün dillerden başka, bambaşka bir dille konuşur. Ama onun dilini, söylediğini herkes ama herkes anlar. Şiiri hiçbir güç tutsak edemez. Altın da, pırlanta da, elmas da şiirden değerli değildir; olmamıştır, olmayacaktır. Şiir dilsizleri konuşturur, sağırların kulaklarını açar. Şiir buluttur, yağmurdur, gökyüzüdür. Şiirin arkadaşları, dostları vardır. En yakın dostu bilimdir. Sonra musiki ve resim gelir. Şiirde müzik de vardır, resim de, yontu da. Mimar Sinan'la da dosttur, Darwin, Einstein'la da.

         Şiir gelecektir, umuttur, özlemdir, mutluluk ve güzelliktir. Şiirden en zalim, en gaddar, en acımasız krallar, imparatorlar bile çekinir, korkar. Şiir ölümü bilmez, şiir yaşamdır. Şiir muştu, sevinç ve mutluluktur. Şiir kötümserlik bilmez, tanımaz. İyimserdir, cömerttir ve gençtir, delikanlıdır, yakışıklıdır şiir. Şiir sonsuzluk gibi en güzel kokar; güllerden de, karanfillerden, zambaklardan da güzel. Şiir deniz gibidir. Nasıl denizi kimse anlatamazsa şiir de tıpkı öyledir. Homeros, Dante, Shakespeare şiiri anlatmak için büyük çaba harcadılar ama şiiri deniz gibi tam anlamıyla kimse, hiç kimse anlatamadı.....” derken,

 

         Felsefe profesörü, aynı zamanda Yazar Ahmet İnam ise kısaca şöyle der şiir için.

         “İnsanlar hukuk önünde, siyasal düzen içinde özgür görünebilirler. İçlerinde şiirin özgürlüğü yaşamıyorsa, hâlâ, bir yerlerde kıramadıkları zincirler var demektir...”

         Şiir hakkındaki son sözü; Orhon Murat Arıburnu söylesin:

         Önce ozanlar ölsün, sonra hiç kimse.

         Varsın ozansız kalsın dünya

         Barışı /insanlığı/ sevgiyi yarattılar ya! 

        

         Tüm günleriniz şiir tadında geçsin.

 

NEVRUZ...

 

Yurdumuzda ve Orta Asya’da Nevruz kutlamaları Orta Asya’da yaşayan Türkler, Anadolu Türkleri ve İranlılar’ın yılbaşı olarak kabul ettikleri güne, Farsça Nev ( yeni), Ruz ( gün) kelimesinin birleşmesinden oluşan ve yeni gün anlamına gelen, Nevruz adı verilir. Nevruz, gece ve gündüzün eşit olduğu Miladi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe rastlamakta olup, Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Sultan Navrız, Mart Dokuzu gibi adlarla da anılmaktadır.

     Nevruz İranlılar’a mal edinmekte ise de görüldüğü üzere, Türkler’de de çok eskiden beri bilinmekte ve törenlerle kutlanmaktadır. İnsanların hayatlarında kültürleri önemli yer taşır.

21 Mart ağaçların çiçeklenip, kuzuların doğduğu bir dönemdir. Uzantısı çağlar evveline dayanıyor. Anadolu’da Nevruz adıyla kutlanan, Şaman geleneğinin hâlâ yaşatılıyor olması ne güzel.

         Şamanlar, çeşitli törenlerle baharın uyanışını, toprağın verimini kutlarlarmış. Bizler her ne kadar doğadan elimizi eteğimizi çeksek de gerçek bir tokat gibi patlıyor yüzümüze. Baharda yükselen duygularımıza, henüz bir ad koyamadık. Yoğun iş stresiyle baş etmeye çalışan bizlere güneş, çiçekler, kuzular yeni bir döneme girdiğimizi hatırlatıyor; bu dönemde güneş bir başka doğuyor, ağaçlar bir başka çiçekleniyor, toprak bir başka kokuyor...

        21 Mart Sultan Nevruz... Mart  9’ u...

İçimizde uyanan güzelliklerin habercisi, pozitif düşüncelerin yoğunlaştığı bu günde dilekler tutulur, ümitler yenilenir. Bu kadar gelgitlerin olduğu bedenimizde, bahar yorgunluğunun olması da doğaldır. Yükselen enerjimizi doğru yerlerde harcayalım ki, doğa amacına ulaşmış olsun. Bu zaman, toprak ananın bütün nimetlerimi sizin için vermeğe hazırım, dediği zaman. 21 Mart. Nevruz-i- Sultani - Güzeller güzeli. Amacını aşan kutlamalar, bazen canımızı sıksa da genel de hiçbir şey bozamaz bu güzelliği. Bahar; kardeşlik ve sevgi getirir umarım. Müzikle coşarak, dans ederek eğlenceyle kutlamalıyız. 21 Mart’a tekrar ulaştığımız için, karşılığını doğaya çirkinlikler yapmayarak ödeyelim. Bir kere daha bize bu nimetleri verdiği için teşekkür edelim.

 

Yayın Tarihi
19.03.2014
Bu makale 8857 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Şiirleri çok seviyorum ama vurgulu bunu geliştirmek için nereye baş vurmalıyım.

Hatice çakır 04.11.2015

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!