Cumhurbaşkanlığı tartışması

Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışması öyle bir noktaya geldi ki, devletin en üst makamı siyasi pazarlık haline dönüştü.

Başbakan Erdoğan “Ben Cumhurbaşkanı olacağım. 30 Mart seçimleri bu gösterdi” diyor.

Bu söylem aynı zamanda “30 Mart seçimlerinde halkın verdiği yüzde 45,5 oy ne AKP’ye ne de belediye başkan adaylarına değil bana verilmiş oydur” anlamı taşır ve bu da AKP’den aday olup kazanan belediye başkanlarına haksızlık yapılmış olur.

Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı tartışılırken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün durumunun ne olacağı gündeme geliyor.

“Ben Cumhurbaşkanı olurum, Gül de benim yerime Başbakan olur” düşüncesi.

Cumhurbaşkanı Gül de kendisinin kariyeri üzerinde yorumlar yapanlara karşı da “Bugünkü şartlar çerçevesinde benim gelecekle ilgili bir siyaset planımın olmadığını burada paylaşmak isterim” diyerek rahatsızlığını dile getiriyor.

(Bu rahatsızlığının samimi olup olmadığını da zamanla göreceğiz)

Tabi Gül’ün bu söylemi, “Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı olur ise AKP’nin durumu ne olacak?” sorusu da tartışma konusu oluyor.

Bunu önümüzdeki ay içinde hep birlikte göreceğiz.

Ancak bir yurttaş olarak benim rahatsızlığım, Cumhurbaşkanlığı gibi ülkenin ve devletin en itibarlı makamı üzerinde yapılan siyaset.

Madem artık Cumhurbaşkanı’nı yurttaşlar seçecek o zaman siyasi partilerin “bu bizim adayımız” deme hakkının olmadığını düşünüyorum.

Kaldı ki, Başbakan eğer Cumhurbaşkanı adayı olur ise adaylığı sürecinde AKP üyeliğinden, AKP Genel Başkanlığı’ndan, AKP Milletvekilliğinden ve Başbakanlıktan istifa etmesi gerekmeyecek.

Yani bir siyasi partinin Genel Başkanı ve Başbakan partiler üstü bir makama bir partinin gölgesi altında aday olup seçim yarışına girecek.

Eğer Başbakan Erdoğan seçilirse de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı yenine sürekli AKP’nin Cumhurbaşkanı olarak görülecektir.

Cumhurbaşkanı Gül için her ne kadar CHP ve MHP Genel başkanları tarafından partiler üstü olarak 7 yıldır görülmek istense de özellikle kritik yasalarda Cumhurbaşkanlığı makamının noter gibi ‘geleni onayla gideni onayla’ makamı olarak eleştirildi.

Dolayısı ile Cumhurbaşkanı madem yurttaşlar tarafından seçilecek, o zaman hiçbir siyasi partiye üye olmamış, hiçbir yolsuzluk ve rüşvet olaylarında adı karışmamış, bugüne kadar ülkesine bulunduğu makamlar aracılığı ile hizmet etmiş, demokrasiye inanmış kişiler çıkar ve aday olduğunu açılar, yurttaşlarda hiçbir siyasi partinin gölgesinde kalmayan bir Cumhurbaşkanı’nın seçer.

Ama hesaplar böyle yapılmıyor ve “Ben Cumhurbaşkanı olacağım ve Anayasa’nın verdiği tüm yetkileri kullanacağım” deniyor.

Bunun anlamı, “Askeri cundanın hazırladığı 1982 Anayasası’nın Cumhurbaşkanı olacağım. Bu Anayasa da ki yetkiler yetersiz olursa, Anayasa değişikliği ile yetkileri artmış Cumhurbaşkanı olacağım” demektir.

Bu da başkanlık sistemi anlamına gelir ve 12 yıldır gelinen ve yaşanan gelişmelerden sonra böyle bir sistemde demokrasi aramak da hayalcilik olur.

Yayın Tarihi
19.04.2014
Bu makale 2778 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!