Cennetin talanı!

Yeşile kıyanlar işi iyice azıya almış görünüyorlar.

Ses çıkarmazsanız bu sürdürmeye devam edecekler.

Ve gün gelip ormanlarınızı yok eden, akarsularınızı kurutanlar doğan her çocuk için bir fidan dikme geleneği ile yarattığımız bahçelerimize de göz koyacaklar.

Gezi parkıyla başlayan doğayı yok edenlere karşı direnişin kahramanları sessiz… Çünkü onlar da artık görüyorlar ki yaşamlar pahasına korumaya çalıştıkları yeşil örtü için millet dilsiz, dirençsiz!

HES lerle başlayan kıyım yol yapımlarıyla daha bir azgınlaştı. Yarın başka bahanelerle baltalar ellerde, uzun ipler bellerde yeşilin canına okuyacaklar.

Yeşile bakmak sevaptır…

Yarın ölecekmiş gibi bugünden fidan dik…

Bu sözler dünde kaldı.

Hazine arazilerindeki getirimi analarının nikâhı sayanlar doymayan iştahlarıyla yok ediciliklerini sürdürecekler.

Bugün kentlerimizin on yıl öncesiyle şimdiki yıllarının panoramik fotoğrafları yan yana getirildiğinde yeşilin yerini beton soğukluğun aldığı kolayca fark edilebilir.

Van Gölü kıyıları bilinçsiz ve plansız kentlileşmenin tehdit altında…

Antalya yeşili griye dönüşümün tehlikesiyle karşı karşıya…

Akdeniz, Ege, Karadeniz kıyılarında, Marmara ormanlarında çevre koruyuculuğunun ana sigortası sağduyu duyarsızlaştı.

Tek bir ardıç dalı için bile yeri göğü inleten çevreciler bir varmış bir yokmuş oldu.

Kentlerin doğal ve çevresel ileriye dönük planları maalesef kulak ardı edilmiş durumda.

Kısacası yeryüzünün Türkiye adlı cenneti talancı, yok edici bir zihniyetin pençesinde. Varsa yoksa tek yol rant!

Tüm bu olanlara karşı devlet acil tedbirler almak, toplumsal vicdan yaşananlara karşı sessiz kalmamak zorundadır.

Şimdi yağmursuz bir kışın, değişen iklimin kuraklığa yönelişinin şikâyetinde bulunmak üzülerek söylemek isterim ki cennetin talanına seyirci kalmanın çirkin bir ikiyüzlülüğünden öteye geçmez.

Mavinin vazgeçilmez yoldaşı yeşil için alarm!