Dünyanın her yerinde... En çok da bizim gibi ülkelerde ölüm bir sıradanlık gibi gösterilmekte.
Oysa ölüm bir son, gerisi teferruat...
Yaşanmamış hayatların son noktasına siz cenneti de cehennemi de koysanız ne yazar, sonuçta ölüm olduktan sonra. Kadere inanmak ölümlere göz yummak ise itirazım var kadere!
Henüz oyun yaşındaki çocukları kaçırıp dağlara savurmak hangi özgürlük savaşının zafer sayfasında yer almıştır bir bilen var mı?
Hani “Adiloş Bebe’nin Ninnisi” Şiirindeki o ulvi insanca duygular?
Nazım’ın “Çocuklar da şeker yesin.” Şiirini de mi okumadılar yalvaran:
“Çocuğumu geri verin diyen.” Analar karşısında heykel kesilip:
“Onlar özgürlük savaşçısı olacak!” Diyenler.
Özgürlük mücadelesi; çelimsiz, bir deri, bir kemik kalmış çocukların üzerinde onlarca kışkırtıcı ajanların ve istihbarat örgütlerinin güdümünde zafer şarkıları mı söylemektir?
Kemikleri sızlamaz mı savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için yaşamlarını devrim ve özgürlük adına hiçe sayıp kurban gidenler?
Sormazlar mı günü geldiğinde:
“Ey yolu cehenneme düşmüş zebaniler! Çocuklara ölümü yakıştırmak mıdır yolunuz, yordamınız!”