Mustafa Kemal’in Kemiklerini Sızlattınız!

                   Atatürk Orman Çiftliği gibi bir büyük yeşil alan Türkiye’de değil de Fransa’da, İngiltere’de, Almanya’da olsaydı ne olurdu dersiniz? Böyle plansız, programsız yağmalanır mıydı? Yoksa bir CENTRALPARK (central parking NYC) ya da HYDE PARK (hyde park LONDON) mı yapılırdı?

                   Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz (1).

                   Bu nedenle önce AOÇ nedir birlikte bakalım:

                   “Atatürk Orman Çiftliği, 05.05.1925 tarihinde, önce 20 000 dekar, daha sonra Balgat, Etimesgut, Çakırlar, Macun, Güvercinlik, Tatar ve Yağmurbaba gibi arazilerin de satın alınmasıyla 52 000 dekarlık arazi üzerine M. Kemal Atatürk’ün

emriyle kurulmuştur. Çiftlik kuruluşunda Atatürk’ün kendi kişisel mülküdür.

Çiftliğin kuruluş amaçları,

• Hububat cinslerinin ıslahı için İç Anadolu Bölgesi koşullarına uygun yeni türlerin  

  araştırılması, halka tanıtılması ve dağıtılması,

• Hayvancılığın geliştirilmesi, yeni hayvan cins ve ırklarının araştırılması,

• Elde edilen tarım ürünlerinin işlenmesi,

• Bilimsel yöntemlerle ağaçlandırma çalışmaları yapılması, yapay korular ve ormanlar

  yapılması, fidanlık kurulması,

• Makineli tarıma geçiş ve büyük alanlarda tarım için ziraat, alet ve makineleri üreten   

  bir atölye kurulması,

• Tarım öğretimini uygulamalı olarak halka aktarmak için pratik kurslar ve stajlar  

  düzenlenmesi,

• Ankara halkına temiz ve ucuz gıda maddeleri sunarak kooperatifleşmenin  

  sağlanması,

• Çiftliğin ürettiği tarım ürünlerini satarak piyasada düzenleyici rol oynaması,

• Ankara çevresinin ağaçlandırılması,

• Halkın gezeceği, eğleneceği sosyo-kültürel ve rekreatif alanların oluşturulmasıdır.

Çiftlikte Ne Yapılıyordu?

              İlk adı “Orman Çiftliği” olan Çiftlik arazisinin bir bölümü, ilk kuruluşu sırasında bataklık halindedir. Ancak, yapılan çalışmalarla bataklık ve sazlık olan bu bölge tarıma elverişli duruma getirilmiş, tarım, hayvancılık ile ıslah projelerine öncülük yapma görevlerini üstlenmiştir.

             Kuruluş amaçları doğrultusunda, Atatürk Orman Çiftliği’nde ilk aşamada ziraat ve hayvancılık organize edilmiştir. Bunun uzantısı olarak endüstriyel tesisler oluşturulmuştur. Doğal olarak üretimin değerlendirilmesi için piyasalarla ilişkiyi sağlamak için ticari yapılanmalar kurulmuştur. Bunun için satış mağazaları, lokanta ve gazinolar açılmıştır.

               Atatürk Çiftlikleri satış mağazalarında, çiftliklerin bütün mahsulleri satılmıştır. Çiftlik’te aynı zamanda sosyal yaşama öncülük etmek için lokanta, gazino, park ve plaj gibi işletmeler açılmıştır. Eğlence yerleri az olan Ankara’da halk, tatil günlerini çiftliğin parklarında, gazinolarında ve lokantalarında geçirmiştir. Halkın eğlencesi için bir lunapark kurulmuş, parasız olarak gezilen bir hayvanat bahçesi ile bir müze oluşturulmuştur. Çalışanlar ile civar köylülerin çocuklarının okumaları için çiftlikte bir de yatılı okul kurulmuş ve bir poliklinik açılmıştır.

                ……

                Kuruluşun yapısı incelendiğinde; meyveden sebzeye, çiçekçilikten park-bahçe düzenlemelerine; meralardan ormana; küçükbaş hayvancılıktan mandıralara; bira fabrikasından malt’a; buz, soda, deri fabrikasına, ziraat aletleri ve demir fabrikasına, yoğurt imalathanesine kadar tarım ve hayvancılıkla ilgili her konuda üretim, değerlendirme ve pazarlama ünitelerinin olduğu görülür. Bu ünitelerin her biri, konusu ile ilgili olarak araştırma ve geliştirme çalışmalarında ülke düzeyinde örnek olmuş zamanla bu çağdaş anlayış ülke üretimine yansımıştır(2).

Çiftlikler Hazineye Bağışlanıyor

                   Mustafa Kemal Atatürk; ölmeden önce, bütün malvarlığını Maliye Hazinesine yani Milletimize bağışlamıştır. Yeryüzünde, şimdiye kadar böyle bir tasarrufta bulunan bir başka devlet adamı daha duymadım…

                   Yıllardan beri yürekleri sızlatan bir yağmadır Atatürk Orman Çiftliği!

                   Her fırsatta Atatürk’ü aşağılamaya çalışan Recep Tayyip Erdoğan; sanki Başbakanlık binası yapmak için koca Ankara’da yer kalmamış gibi yeşil Atatürk Orman Çiftliği’ne beton bir çirkinlik abidesi yapmaktadır.

                   Bu da yetmemiş ki Türkiye’nin ilk Bira Fabrikası ve eklentileri topun ağzına getirilmiştir.

AOÇ SÜREKLİ KÜÇÜLTÜLDÜ

“Kurulduğunda 52 000 dekar olan Atatürk Orman Çiftliği arazisi, günümüzde 33 487

dekara inmiştir. AOÇ, geçen 67 yıl içinde yasayla devir ya da satış yoluyla arazi varlığının %36’sını kaybetmiştir (AOÇ Müdürlüğü, 2004). Buna kiraya verilen alanlardaki amaç dışındaki kullanımlar da eklenince bu oran %45’lere çıkmaktadır.

Çiftlik arazilerinin devri, genelde dört değişik yöntemle yapılmıştır.

• Özel Kanunla Devir,• Protokol Yolu İle Devir,• Kiralama Yolu İle Devir,• Yasasız, Protokolsüz Devir…

ÇÖZÜM NEDİR?

                   Oysaki AOÇ arazisi içinde bulunduğu kentsel mekândan bağımsız bir mekânmış gibi ele alınamaz. Başlangıçta kentten kopuk bir tarımsal işletme durumunda olan AOÇ arazisi artık kent içerisinde kalmış bir açık alan, bir bölgesel park kimliği kazanmıştır. Bu sebeple öncelikli olarak Ankara’nın bir üst ölçekli plana kavuşturulması, bu üst ölçekli planın kurgusu içinde kentin nasıl ve ne yöne büyüyeceği öngörüsü yapılırken AOÇ’nin de nasıl korunacağına ilişkin kararlar alınması gerekmektedir. Kent bütünü içerisinde AOÇ’nin konumunun ve işlevinin ne olacağına karar verildikten sonra da AOÇ arazisinin kendi içerisinde nasıl tasarlanacağı, kullanılacağı ve işletileceği sorusu üzerinde durulmalıdır. Bu anlamda AOÇ’nin bir master plan yapılarak korunabileceği iddiasının üst ölçek plan olgusundan

bağımsız değerlendirilmemesi gerekmektedir. Ankara kenti Cumhuriyet ideal ve inancının en temel göstergelerini içinde barındırmaktadır. Bunlardan biri Ankara’nın imarı sonucunda oluşturulan uygulamalar, diğeri de AOÇ’dir. Bu iki önemli mekânsal göstergenin korunması, bu iki öğenin birbirinden ayrı değil, birlikte düşünülmesi

ile gerçekleştirilebilir. Bunun yolu da kent planlaması kurumunun işletilmesinden geçmektedir. AOÇ’nin korunması sorunu aynı zamanda Ankara’nın planlanması sorunudur. Unutulmamalıdır ki, toplumsal değerlerin korunabilmesi ve değişim değil kullanım değerinin öne çıkarılabilmesi için mekânın bir bütün olarak ele alınması, Cumhuriyetin olmazsa olmazlarının planlama yolu ile düzenlenmesi gerekir.”(3)

                        Başbakanlık binasından sonra TBMM sosyal tesislerinin de Bira Fabrikası arkasındaki yemekhanelerin bulunduğu yere yapılmasına, Koruma Kurulu da bunun sakıncalı olmadığına, karar verilmişti.     Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin açmış olduğu davayla İdare Mahkemesi; Koruma Kurulu’nun kararını iptal etmiştir. Bu iptal kararı ile artık AOÇ’ne TBMM sosyal tesislerinin yapılması olanaksız hale gelmiştir (4).

                   Ancak daha Mahkeme kararı çıkmadan AOÇ içinde bulunan Bira Fabrikası güneyindeki işçi-memur lokantası (yemekhane) yıkılmıştır. Sayın TBMM Başkanı’na sesleniyorum; Sayın Başkan sizi Mahkeme kararına uymaya davet ediyorum.

İşin gerçeği; laikliği getirdiği için bu iktidar Mustafa Kemal Atatürk’ten

bize kalan ne varsa yok etmek için fırsat kolluyor.

                   Acaba;

                   Bize bağımsız bir yurt bıraktığı için mi?

                   Bize din, mezhep kavgalarından arınmış bir ülke bıraktığı için mi?

                   Bizi aç kalmaktan kurtaran bütün tedbirleri alarak ekilir alanları ve tahıl ve tarım üretimini 20-25 yılda yüzde bin beş yüz artırdığı için mi?

                   Gerek insanlarımızı gerekse tarım alanlarımızı salgın hastalıklardan kurtaran her çeşit tedbiri aldığı için mi?

                   Ankara’ya böylesine büyük bir orman ve örnek çiftlik armağan ettiği için mi? Yoksa kendilerini iktidara getiren; Laik, Demokratik, Meşruiyetini halkın iradesinden alan bir devlet düzeni bıraktığı için mi?

                   Sadece Atatürk Orman Çiftliği’ni değil Mustafa Kemal’in tüm manevi mirasını da yok etmek istiyorlar?

                   Bu anlayış; “Kemalizmi bırakın Ilımlı İslam olun” , “ Ulus Devlet sizin neyinize?” diyen Hungtington ve Freedman’ın tavsiye, telkin ve herzeleridir. Zaten bütün mesele de Hungtinton ve Freedman’ın çocukları olmak ya da olmamaktır…

                   Rahmetli Rauf Denktaş; “Karen Fogg’un çocukları” diyordu ya…

                   Ülkemiz topraklarında fiilen (de facto) başka bir devlet kurulmasının alt yapısını oluşturan; buna yardımcı olacaklara yasal kılıf imal eden bir iktidardan AOÇ’ni korumasını beklemenin; IŞİD’den merhamet beklemekten bir farkı yok!...(5)

                  

(1)Uğur Mumcu-Araştırmacı-Gazeteci

(2)Eser ATAK* - S. Zafer ŞAHİN**

* Yüksek Şehir Plancısı

** Yüksek Şehir Plancısı,

ODTÜ Siyaset Bilimi ve

Kamu Yönetimi Bölümü

Doktora Öğrencisi,

 (3)Bakınız yukarıda 2.No.lu

Dip Notu.

(4)05.07.2014 Cumhuriyet

Ankara Eki sayfa:4

(5)Ayrıntılı bilgi için:

http://www.spo.gov.tr/resimler

 

Yayın Tarihi
12.07.2014
Bu makale 6498 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!