Talancı Eşek Arıları

Epey bir zamandır, “gelecekse gelsin artık şu sonbahar’la, “hiç bitmesin bu yaz” arasında sıkışmış bir ruh halindeyim.

Ne istediğimi, neden istediğimi bilmiyorum, kaçıyorum kendimden.

Beni gözlerimden ve sesimden tanıyabilecek herkesten.

Bir hiçlik duygusuna kapıldım.

Etrafımdaki her şey değersizleşiyor, peşi sıra ben!!

Nietzsche; “Bilgi ıstıraptan doğar” der.

İnsan sorguladığı, acılarının ağrılarında incelir.

Sorguladıkça hayatı, insanları kahroluyorum.

Hiç kimse, hiçbir şey göründüğü gibi değil herkes doğruluğun, ilkelerin, adamlığın, dürüstlüğün imitasyonu olmuş.

Buna her ne kadar “kişisel gelişim” deseler de bence mutasyon bu.

Hayatta kalabilmek için paşa paşa değişiyorsun, gelişiyorsun.

Bence belki de hiçlik duygusunun panzehiri de budur değişim.

Köylü kişisel gelişimini tamamlamak için kendini kentte buldu.

Oysa kentli neşeli olabilmek için köye gidiyor.

Fırsat buldukça gittiğimiz köyde, kırda gökkuşağından tanıdığımız bütün renkler yerini böceklerin renklerine bırakıyor.

Farkındalığımızı artırmak uğruna çabaladığımız anlarda.

Aslında hiçbir şeyin farkında olmadığımızı anlıyoruz.

Doğada birbiriyle var olan ve birbiriyle yok olan sistem adeta büyülüyor insanı.

Bir tepenin yamacında sıradan bir ev, saçının telini dağıtamayacak bir esinti.

Dağın yamaçlarını yalarken fırtına sesi çıkarıyor.

Kabus şehre gelince başlıyor.

Anlamını bir türlü kavrayamadığım bu koşturmaca bir girdap gibi bizi içine çekiyor.

Eskiden fazla yapamadığım bu doğaya kaçmaları artık daha fazla özler oldum.

Kalabalık, beton, trafik, gürültü üstüme üstüme geliyor.

Her insanın hayalidir bir kır evi, bir sahil kasabası, bir dağ yamacı, bir nehir kenarı.

Peki hepimizin hayalidir de, elimizdekilerin kıymetini neden bilmeyiz.

Nedir bu para, güç hırsı?

Neleri yok ettiğimizin farkında olmadan veya farkında olup da çıkar için ses vermeyenler.

Bu kadar mıdır yani, her şey bu kadar mı?

Modernlik adına, gelişme adına yitirdiklerimiz içini sızlatmaz mı hiç insanların?

Kör boğazından iki lokma fazla geçecek diye kıymak doğru mudur yüzyılların oluşturduğu doğayı tahrip etmek.

İnsanlar köylere, kırlara nefes alabilmek, huzur bulabilmek adına kaçarlarken.

Eşek arıları kentlere saldırıya mı geçti yoksa?

Bu eşek arıları bilmezler mi ki Kızılderili atasözünü.

“Son ağaç, son kuş..” diye başlayan cümleleri.

‘Yine köylülüğü depreşmiş bu vizyonsuz adamın’ diyecekler.

Bu kadar haini, yağmacıyı, talancıyı gördükçe ‘köylülüğümle’ gurur duyuyorum.

Elimden ne gelir bilmiyorum, imkânlarım ölçüsünde eşek arısı saldırılarına karşı kentimi korumak istiyorum.

Yayın Tarihi
21.07.2014
Bu makale 5045 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!