Yüreğin Sesini Kıstık, Aklın Işığını Boğduk.

Rutinleşen söylemler, sıradanlaşan ölümler ve öğretilen çaresizlikler arasında.

Durup da bir an hayatı yok etmeye değil de var etmeye, değer katmak için üretmeye çalıştığımızı düşünmek.

Var olan rahatsızlığımızı artırır mı dersiniz?

Kolektif bir aklın ürünü olsa kurtarılmış hayatlar..

Barış kolektif bir yüreğin yankısı olsa…

Yüzleşemediğimiz bir tarih yerine onurunu yaşatacağımız kimlikleri bıraksak üzerimizde.

Ölümü söze almakla başlayan aktivizm de.

Şeytanları yok etmek uğruna varolan meleklerimizi de öldürdük.

Kasıtlı değişimden kasteden toplum yarattık.

Yüreğin sesini kıstık, aklın ışığını boğduk.

Barışı fısıldayan, aydınlığı işaret eden, ölümlere, karanlıklara, cahilliklere, sömürülere ve güvensizliklere bıraktık üç tarafı denizlere çevrili ülkemizi..

 

ŞEYTANLARA SAHİP ÇIKTIK

 

Onca güzelliği, ince naif duygularımızı bir kenara fırlatıverdik hoyratça, kimsesiz bir yetim, bir garip gibi.

Boğuluyoruz şimdi kendi yarattığımız kaba, saba davranışlarımızın kıskacında.

Yakalarsak bazen o naif o ince duygulu insanları imrenerek bakıyoruz onlara.

Oysa çoğumuz inceydik, naiftik, insancıldık, bencil değildik.

Ama şeytanların bize sunduklarına aldandık, kandırıldık.

Kendimiz kirlendiğimiz gibi etrafımızı, dünyamızı da kirlettik.

Sığınacak bir duygu, inanacak bir kavga, arkadaş, dost bırakmadık etrafımızda.

Daha iyi yaşamak adına hak yedik, ezdik, yok ettik bütün güzel değerlerimizi.

Vicdanlarımızı bastırmak adına sahte mutluluklar bulduk.

Geçmişteki doğrularımızı yeni puştluklarımıza kalkan yaptık.

Hoyratça harcadık o geçmişimizi her şeyi birbirine karıştırdık kendi yalanlarımıza kendimiz inanır olduk.

Yalanlarımız üzerine inşa ettiğimiz sahte dünyamızı sunduk insanlara.

Artık inanacak ve güvenecek bir şeyin kalmadığına inanmaya başladık.

Suçlu biz değildik bizden başka herkesti ve bu kocaman bir yalandı.

Dünyamız, ülkemiz, kentimiz, doğamız, insanlarımız birer birer çirkinleşirken sustuk.

Suskunluğumuzda yarattığımız sahte cennetlerimiz bize yeter sandık.

Yetmediğini gördüğümüzde uyandık ama iş işten geçmişti.

Çünkü biz şeytanlara sahip çıkarken, içimizdeki melekleri de öldürmüştük.

 

YOK OLAN DEĞERLERİMİZİN IŞIĞINDA MELEKLERİMİZİ ARIYORUZ

 

 

Şimdi çaresizliğimizin girdaplarında meleklerimizi arıyoruz.

Kaybettiğimiz insanlığı, paylaşımı, dostluğu başımızı omzuna yaslayıp güvenle ağlayabileceğimiz dostları arıyoruz.

İnsanlara zırhsız, maskesiz yaklaşamıyoruz.

Şimdi o ağır zırhların ve sahtekâr maskelerin ağırlığı altında eziliyor ve çırpınıyoruz.

Bakın etrafınıza bütün yalanlar, sahtekârlıklar, kaybettiğimiz melekleri öldürmeye değer miydi?

Şimdi her tarafımız pislenmiş, kirlenmiş olarak eski günleri o günlerde içimizde yaşattığımız melekleri arıyoruz.

Ama meleklerimiz öldüler.

Para, koltuk, mevki, makam, iki lokma fazla yemek, ihanet ve sahtekârlık dolu şeytanlarımız hayırlı olsun.

 

Yayın Tarihi
22.07.2014
Bu makale 4731 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!