Haydi Hayırlısı

Yerelden ulusala, oradan dünyaya dokunmak mümkün. Ancak hangi araçlarla, hangi kültür, hangi bilgi, hangi bilinçle hemen dışımdaki yaşama, birazcık uzağına ve dünyaya dokunulduğu çok önemli. Salt medya yönlendirmesi, kısıtlı bilgi, algı operasyonlarından geçmiş beyin ya da yerel dar alan paslarıyla herşeyi bilen olarak kabuğumuzun dışındaki dünyaya ulaşmak  ulaştığımız dünyayı yorumlamak zor.

Eğitimden, ekonomiye, göçten, gence, gençten kadına içinde insan,canlı,sistem,gelecek olgusunu barındıran dünyanın ta kendisinin ihtiyaç duyduğu çözümlemeler bireyden başlar inancım geçen hafta geride bıraktığımız kurban bayramında yaşadıklarımızla pekişti.

Kurban Bayramının anlamı; dini inançlarımız gereği gücü yetenlerin Allah rızası için kurbanlık hayvanların kesimi ile yaptıkları ibadetle bütünleşir.  Çocukluğumuzdan başlayarak Kurban Bayramı öğrendiğimiz, uyguladığımız, ihtiyaç sahiplerini sevindirdiğimizi düşündüğümüz, derisinden, sakatatına nasıl değerlendirileceğini hesapladığımız,  telaşının bile planlandığı bir ritüeldi(!) Şimdilerdeki  “vahşet”ten çok uzaktı.

Çevre hem doğasıyla, hem de sosyal dokusuyla gözetilirdi. Haklar hem insan hakları hem de hayvan hakları bakımından daha özen görürdü. O zamanlar ne sürdürülebilir bir çevrenin ne de küreselliğin lügatlerimize girmediği zamanlardı. Ya şimdi… Giderek umarsız, duyarsız, kaygısız, vurdumduymaz bir aymazlık girdabındayız. Acaba kaçımız  birey olabilmenin gereğini yerine getiriyoruz ve” nedir bu dışsallık” diye kendimize soruyoruz ki. Sanallığın bendesi olup, fiziki şartlardaki aşırılık, ölçek tutsaklığı bu sorgulamayı yapmamızın sorunsalı.

Şehirleşmenin, kalabalıklaşmanın mekanizmaları doğru rotada hareket ettiremediği görülüyor. Kurban kanları hala denizlere, akarsulara ulaşıyor. Bir apartmanın altıncı katına canlı kurbanlık bırakılabiliyor. Hayvan sevgisini görsele dönüştüren koyun-kuzuya sarılmış çocuk imgeleri biranda kanlı görüntülü algılar yaratıyor.

Bu saydıklarım çevreyi de insanı da hayvanı da direkt olarak olumsuz yönde etkiliyor. Bu etkiler kasıtlı ve bilinçli olarak oluşturulmuş olmasa bile toplum üzerinde oluşturduğu etki her türlü maliyetin üzerinde…

Genel olarak çevre tanımlanırken; insan ve diğer tüm canlı varlıklar ile doğanın ve insan yapısı ögelerin bütününü kapsayan bir sistem; olarak tanımlanmaktadır

Çevresel bozulmalar sanayileşme, nüfus artışı, teknolojik gelişmeler, kentleşme gibi faktörlerin yanı sıra ekonomik faktörlerin de rolü çok. Çünkü doğal çevre ile ilgili koruma kullanmanın gözetildiği bir piyasa şartı yok. Çevre üzerindeki mülkiyet hakları tam belirli değil hayvanlarla insan arasındaki ilişkinin şartları bilinmiyor dolayısıyla hoyratça kullanımlar içine girmişiz “madem biz insanız şımarıklığıyla”  davranmak bireysel refleksimiz olmuş.

Bu gerçeği görmezden gelmek insanoğlunun yaşamsal sorumluluğu ile uyumlu bir durum olmayacaktır. Fiziksel,duygusal gereksinimlerimizi karşılarken varoluşumuzun dayandığı doğal kaynaklara saygılı olmak, yarını düşünmek, adil kullanımla ihtiyaçlarımızı karşılamak; gelecek nesillerin haklarını koruyan bir yaklaşım olacaktır.

Yeryüzünde yaşamın sürmesi, tamamen doğal kaynakların akılcı kullanımına bağlı da yeterli mi…Yeterli olsaydı biten cümlelerim daha fazla, sorularım daha az olurdu.

Yayın Tarihi
12.10.2014
Bu makale 8018 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Beynine , kalemine sağlık. Bu ancak bu kadar güzel yorumlanabilir.

Şevket Özmen 13.10.2014

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!