Kömür karası çizmeleri, sedyeyi kirletecek Diye endişeli...
"Abe, çıkarayım mı çizmemi, sedye kirlenmesin" diyen bir tertemiz, pak niyetli maden işçisini hatırladınız mı?! Hiç sanmıyorum, unutuldular...
Kirli ayağını uzatmaya tereddüt eden bir adanmışlık...
Ölümle yüz yüzeyken genç arkadaşının doğmamış bebeğini düşünür; "Abi Mahmut çıkmadı. Mahmut çıkamadı! Beni bırakın, bekarım onu alın abi... Onun karısı hamile..." (13.5.2014 / Soma) diyebilen bir insanlık, arkadaşlık örneği... "Ben bekarım önce arkadaşımı alın çıkarın" diyen yürek...
Edep ve adap timsali bu davranışlar SOMA Madencilerine ait...
Hatırladınız mı? Hiç sanmıyorum!
Bu ifadelere karşın ahlaksızlığın sembolü olan bazı konuşmalar yapanların umursamazlığı ise zikre değmez...
**
Asgari ücretle can pazarına çıkan bu kahramanlar kömürden ekmek için can verdiler... Kösele suratlılar hala yalan ve hile peşinde...
İnsan olanın içi acımayla diner mı ki...
En büyük ve acı çığlığın sessizlik olduğunu anlayacak zihniyet var mı ki?
Soma halkını yine aldatmak için "din" faktörü devreye sokuldu; acılarını bile yaşamalarına izin vermediler; onu bile yasakladılar din adına... O din sizin gibi mendeburları kör ve topal eder umarım...
Neymiş; "çok bağırmayın yakınlarınız cennette gidemezler!!!"
Hatırladınız mı? Hiç sanmıyorum... Çabuk unuttuk...
Bunu diyen güya bir ilin müftüsü (basından haberlerle)..
Bu ifade doğruysa o müftü kılıklı adamı derhal oradan alınarak, tenzili rütbeyle bir daha din konusunda söz söylememek üzere askıya alınmalı...
"Bre adam, gidip geldin mi öte tarafa ki cennette nasıl girilip girilmeyeceğine fetva veriyorsun? Kimin adına bu hükmü veriyorsun?" diyor vatandaşın biri...
Ona verecek cevabı olabilir mi? Sanmıyorum...
Peki siz hatırladınız mı bu sarıklı yobazı?
Hiç sanmıyorum...
Balık hafızalıyız!
**
Bu kadar cehaletin olduğu ortamda din faktörü kullanılarak esas sorumluların, siyasi iradenin battığı çirkeften kurtulmasını sağlamak tam anlamıyla cehennemi hak etmek değil de nedir!!!
Halk inanacak mı? Onu da zaman gösterecek...
Vatandaşın ağzından söylemleri aktaralım;
"Duydun işte bere gafil, duydun bunları... Uzamış kurbağa dilin her yana saldırıda... Yurttaşım ben, ağzımın içinde gemlediğim bir çok şeyleri söylemek istiyorum; edebim izin vermiyor... Nefesim daralıyor... Gözlerim dol-dolu taşacak... Ne diyeceğimi ne düşüneceğimi artık bilemiyorum!!!..." diyor... Haykırası gelen vatandaşın takati kalmayınca o andan itibaren kopar ve biter!!!...
Haykırası gelen vatandaşın takati kalmayınca o andan itibaren kopar ve biter!!!...
Peki siz hatırladınız mı bu vatandaşı? Hiç sanmıyorum...
Balık hafızalıyız...
**
İşte bu nokta gerçek anlamıyla sözün bittiği yer...
Feryat etmek, ağlama yasak!!!
Utanmazların icadı bu, acısını yaşayamayan vatandaş din ablukasına alınmış, sakallı mollalar halkı mevlitle, Kur'an'la, Allah ile, dua ile kandıracaklar...
O kadarını o iş şehidi insanların yakınları bilmiyor mu?
İşte bu manzaralar acıdan rant çıkarmak...
Ağlamayı, feryadı yasaklayan müftü denilen zatın ifadelerini okuduğumda kanım donmuştu... Hatırladınız mı? Hiç sanmıyorum...
Balık hafızalıyız!...
Allah ile aldatmaya, Kur'an ile Mevlit ile aldatmaya devam eden din tüccarları, duam ve temennim odur ki tez elden o dinin sahibi olan Allah (Malik-i Yevmeldin) hepinize uygun cezayı verir, aklınız da başınıza gelir...
Sorumluların, yetkililerin, siyasi iradenin, bürokratın ihmali sonucu iş şehidi olan Madenci kardeşlerime rahmet diliyorum, yakınlarına da sabır ve dayanma gücü...