Öfke baldan tatlıdır

Yakında yazdan kalma günleri tümüyle geride bırakacağız. Hava kararıp kapayacak. Bizler de güneşin gidişiyle içimize döneceğiz. Hoşgörümüz azalacak, etrafımıza karşı daha kırıcı olacağız. İlişkilerimizde de bu böyle. Hattâ ben olaylara şöyle bakıyorum: Müzik dinlediğimiz radyo kanalından aniden yayın kesiliyor. Hangimiz tekrar yayının gelmesini sabırla bekliyoruz? Çoğumuz öfkelenip radyoyu tokatlıyoruz suç ondaymış gibi. Arkasından bu defa da kanalı karıştırıyoruz. Yine ses yok. Her şeyi altüst ettikten sonra oturup bekliyoruz. Ama yayın gelmiyor. Çünkü kanalın frekansını da karıştırırken kaybettik. Oysa biraz sabredip bekleseydik, bir süre sonra yayın gelecek ve yeniden kaldığımız yerden müziğimizi dinleyebilecektik.

İnsanoğlunu memnun etmek çok zordur. Sıcak olunca terliyoruz diye, yağmur yağınca her yeri sel alıyor diye dır dır ediyoruz. Rüzgâr esmeyince bunalıyor, esince toz oluyor diye şikâyet ediyoruz. Evde, trafikte, anahtar kapıyı açmadığında sürekli kızıyoruz.

    Kış mevsiminde soğuk algınlığı, grip, anjin, başımızın derdidir hep. Burnumuz tıkanıyor nefes alamıyoruz diye; akınca da silmekten yara oldu diye söyleniyoruz. Öyleyse kendimizle ve çevremizle barışık yaşamak için öfkemizi bir kenara atıp, hoşgörülü olalım. Aynı zamanda öfkemiz, sağlığımıza da zarar veriyor.

“Öfke baldan tatlıdır”ama; “Delidir ne yapsa yeridir” atasözünü dedirtemeyelim kendimize. Hem sağlığımızdan, hem dostlarımızdan olmayalım bir de.

Neden öfkeleniriz:

İtibarımızı korumak için. Peki itibarımızı korumaya çalışırken, itibarımızı zedelediğimizi unutuyor muyuz? Evet.

                Hugo şöyle demiş:

“Herkes dünyayı değiştirmek ister, nedense kimse kendinden başlamayı düşünmez.”

O hâlde başka bir bilge sözden yola çıkarak “öfkeyle kalkıp zararla oturmayalım”...

 

Kıssadan hisse:

Hintli bir Ermiş şöyle anlatıyor:
 

“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”

                “Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.

Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”

Yayın Tarihi
19.11.2014
Bu makale 4298 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!