Antalya Kaleiçi, yarın görücüye çıkıyor

Antalya'nın gözbebeği, Altın Elma ödüllü Yat Limanı projesi ile turistlerin eğlence ve cazibe merkezi olan Kaleiçi, yarın saat 15. 30' Cumhuriyet Meydanı'nda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımı ile düzenlenecek törenle görücüye çıkıyor.

 

 

 

Kent Dönüşüm Projeleri kapsamında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel tarafından ele alınan ve kısa bir önce yepyeni bir görünüm kazanan bu bölge bana göre artık, Antalya'nın en güzel gezi alanı oldu. Yeni bir anlayış ile sokak aydınlatması yapılan Kaleiçi geceleri artık ışıl ışıl. Geceleri bu sokaklar insana, gezerken büyük bir haz veriyor. Antalya Kaleiçi'nden, oradaki eski yaşanmışlıklardan önceki yazılarımda sık sık söz etmiştim. Bugünkü Yat Limanı'nı çevreleyen Antalya'nın ilk yerleşim yeri ve iki bin yıllık geçmişe sahip olan bu bölge, tarihi ve kültürel dokusu, evleri ve yat limanı ile Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden biridir.

Sınırları büyük bölümü yıkılmış bir kale ile çevrilidir. Kale güneyde Karaalioğlu Parkı bitişiğindeki Hıdırlık Kulesi'nden başlar. Bugünkü Büyükşehir Belediyesi binasının da yer aldığı Yenikapı semtinden kuzeye Hadrian Kapısı'na (Üçkapılar)doğru döner. Eskiden bu surlar, Kalekapısı'ndan Tophane'ye (Cumhuriyet Meydanı'na) kadar uzanırdı. 1920'li yıllara kadar önünde iki metre derinlik, beş-altı metre genişlikte su hendeği olan bu kale duvarları şehrin hava almasına mani oluyor diye 1935 yıllarında yıktırılmıştı.

 

ALTIN ELMA ÖDÜLLÜ

Bilindiği gibi 1984 yılında Turizm Bakanlığı'nca "Turizm Merkezi" ilan edilen, aynı yıl FİJET tarafından, uluslararası öneme sahip ve "Turizmin Oscar"ı olarak kabul edilen Altın Elma ödülü verilen Kaleiçi'nin, günümüzde artık altyapı, trafik, çevre ve görüntü kirliliği, güvenlik gibi sorunları büyük ölçüde giderilmiş durumda. Ancak şimdilik bir tek sorunu kaldı. O da burasının kentin bir cazibe merkezi haline getirilmesi.

Bu yönde birçok çalışmalar da yapılmıyor değil. Örneğin Antalya Kent Müzesi birkaç aydır 'Antalya Kent Gezileri" ile ilgili bir çalışma sürdürüyor. Burada hedeflenen amaç, kent sakinlerine ve Antalya'ya gelen yerli ve yabancı turistlere değişik gezi alternatifleri sunmak, kenti iyi bilenlerden öğrenmek olarak özetlenebilir. Kaleiçi'nin Antalya'nın bir sembolü, bir markası olduğu düşüncesinden yola çıkan Antalya Kent Müzesi, bugünlerde Antalya Kaleiçi için bir gezi rehberi hazırlığı içinde. Bu rehberde çizilen birkaç alternatif yürüyüş parkuru ve bu güzergâh üzerinde işaretlenen tarihi görsellikler, bu güzelliğin Antalya halkı yanında kente gelen turistlere de en iyi şekilde tanıtımını yapacağını umuyorum.

 

NELER YAPILABİLİR?

Tüm bu yapılanlar, Antalya Kaleiçi'nin bir cazibe merkezi olması için yeterli mi? Tabii hayır.

O zaman neler yapmalı? Bunu da 35 yıl Profesyonel Turist Rehberliği yapmış ve turistleri

yakından tanıyan biri olarak bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Turist hiçbir zaman bir ülkeye, 'orada alışveriş edeceğim' diye gelmez. Olsa olsa ülkesine

dönerken anı olarak, o ülkeye özgü bazı küçük hatıra eşya alabilir. Asıl turistin görmek ve

yaşamak istediği şey, o ülkenin yaşam şekli, geleneği, göreneği ve mutfağıdır. Bugün

Antalya'nın sahip olduğu Türk yemekleri sunan lokanta sayısı, bundan yirmi yıl öncesi göre,

çok daha azdır. Bu söylemden yola çıkarak, örneğin haftada bir-iki gün Kaleiçi'nin buna uygun bir sokağında Antalyalı becerikli bayanlarının hazırladığı Türk yemekleri sunulabilir. Belirlenen günde, zamanla kaybolan Antalya lezzetlerinden bazılarını tatmak için oraya insanlar gidebilir.

Diğer bir gün ise kitaplara, kitapçılara; ressamlara ve eserlerinin sergilenmesine ayrılabilir. Bir gün Antalya'nın 'bit Pazarı' ve 'antika pazarı orada kurulabilir. Bir başka gün Mermerli Parkı'nda müzik dinletisi yapılabilir. Böylece haftanın her günü, belirli bir etkinlik işine ayrılır. Antalya'da herkes bilir ki şu günde, Kaleiçi'nde şu etkinlik vardır. İnsanlar kalabalıkların olduğu yere giderler. Buna en iyi örnek semt pazarlarıdır. Hanımlar, hiç bir şey satın almayacak olsalar bile haftada bir kez olsun, semt pazarlarına gitmeyi adet haline getirmişlerdir. Onları oraya çeken evdeki tekdüze yaşamdan bir an olsun uzaklaşmak, bir tanıdığa rastlama arzusudur. Peki. o zaman söz konusu ortam Kaleiçi'nde nasıl yaratılır? Tabii ki bu. Antalyalıları oraya çekmekle olur. Bunda başarılı olunursa, göreceksiniz, turist de Kaleiçi'ne girecektir.

Kaleiçi'nde lokantası olanlar, deneyimlerinden faydalanmak üzere, bana zaman zaman "Lokantamı nasıl müşteri ile doldurabilirim" diye sormuşlardır. Ben de onlara "Türk mü, yoksa yabancı müşteriyi lokantalarında görmek istediklerini" sorduğumda cevapları "elbette ki yabancı müşteri" olmuştur. Hâlbuki bilmiyorlar ki yabancı turistler, her insan psikolojisinde olduğu gibi, kalabalık ve yerli halkın gittikleri yerleri tercih eder. Bunun başlıca iki nedeni vardır: yerli halk bu lokantayı tercih ettiklerine göre; birincisi bu lokantanın yemekleri yerli halkın damak tadına hitap etmektedir. İkincisi ve turist için en önemlisi, lokantanın fiyatları yerli halkın ödeme gücüne uygunluğunu çağrıştınmasıdır. Bugün Antalya'da birçok lokantanın bir-iki masa dışında müşterisi yokken, Dönerciler Çarşısı'nın gece-gündüz yüksek orada yabancı turist çekmesinin tek nedeni, Türk müşterilerin burayı tercih etmelerinden ileri gelmektedir.

 

CİNİ KAÇMIŞ

Eskiden Kaleiçi'nde yaşayan halk zamanla, kale dışına taşınmıştır. Artık ne pencereden turiste el sallayan yaşlı bir nine, ne de sokakta oyun oynayan çocuklar vardır. Satılıp restore edilen o güzelim evlerde ya halı tüccarları, ya da yılda bir iki- haftalığına tatil geçirmek gelen mal sahibi çocuksuz yaşlı yabancılar yaşamaktadır. Bugün Antalya Kaleiçi'nin (Alaaddin'in sihirli lambası'ndaki olduğu gibi) cini kaçmıştır. Şimdi o cini bulup, tekrar lambasına yerleştirmemiz gerekir ki cin, yine o bilinen mucizelerini gösterebilsin. Kaleiçi'nin eski sakinlerini bir zamanki oturdukları evlere geri getiremeyeceğimize göre; bize tek bir seçenek kalıyor: O da yukarıda anlattığım gibi Kaleiçi'nde çeşitli etkinler yapılarak halkımızın, Kaleiçi'ne alıştırılması.

Buna en güzel örnek Suna-İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi. Bilenler biliyordur ama ben bir daha anlatayım: Kaleiçi'ne Kocatepe Sokağı'ndan girilince Mimar Dr. Sinan Gerim tarafından restore edilen iki büyük eski Antalya evi ile Aya Yorgi Kilisesi dikkat çekiyor. Kilise, Suna-İnan Kıraç koleksiyonundan 19'uncu yüzyıl Çanakkale ve Kütahya seramiklerinin sergilendiği bir müzeye dönüştürülmüş; tam karşında ise güzel bir bahçe içinde Akdeniz Araştırmaları Enstitüsü ve 150 kişilik konferans salonu binaları var. İşte bu konferans salonu, onbeş günde bir cumartesi öğleden sonra yüz kişiden fazla insanı, birbirinden ilginç konferanslar ve belgeseller buluşturuyor. Böylece Antalya Kaleiçi'nde güzel ve bilgilendirici bir cazibe merkezi oluşturuyor.

Bize de düşen görev, bu gibi değişik etkinlikleri, Kaleiçi'nde çoğaltmak ve çeşitlendirmektir diye düşünüyorum.

Yayın Tarihi
04.01.2009
Bu makale 11224 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!