Antalya ve Deniz

 

 

Selçuklu Sultanı I. Gıyasseddin Keyhusrev, Antalya'nın önemini şehzadeliğinde bugünkü Isparta civarındaki Uluborlu’da bulunurken anlamış ve Orta Anadolu’ya sıkışmış gibi duran Türklerin denizlerde de söz sahibi olmasının gerektiğine daha o zamanlar inanmıştı.

 

Türklerin ilk olarak deniz ile tanışmaları Antalya ile olmuştur. İlk Türk Donanması Antalya’da kurulmuştur. 1071 yılından itibaren Anadolu’ya yayılmakta olan Türkler, II. Kılıçarslan komutasında Anadolu birliğini sağladıktan sonra ülkeyi de­nizlere açılan kapıya sahip olmasını zorunlu görmüşlerdir. Çünkü o devirde Antalya Anadolu'nun güney kıyısında, Bizans'ın en zengin buğday ambarı olduğu kadar, Mısır'la ulaşımı en kısa olarak sağlayan korunaklı bir liman konumundadır. Ayrıca Anadolu içlerine giden en elverişli yol, en kısa olarak burada denize ulaşmaktadır.

Antalya kentinin Türkler tarafından ilk alınışı, 860 yılında Türk Amirali Karinoğlu Fazl’ın kumandasındaki Müslüman donanması tarafından olmuştur. Kent bu tarihten sonra birçok

kez el değiştirmeye sahne olacaktır. Antalya, 1085’te Anadolu Fatihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından fethedilse de, Bizans İmparatoru Alexius Kommenos 1103 yılında Antalya’yı tekrar ele

geçirir. Türkler tekrar kenti geri alır. Fakat kentin el değiştirmesi bir türlü sona ermez. Bir süre sonra 1120 yılında kent, İmparator Yuannis Kommenos tarafından tekrar geri alınır. Haçlı Seferi’nin orduları Ocak 1148’de Antalya’ya girer. Türkler kuzeyde Toros Dağları’nın sarp geçitlerinde Haçlı ordularına saldırıp birçok zayiatlar verdirseler de Antalya, 87 yıl Bizans egemenliği altında kalır. 1182 de, bir ara II. Sultan Kılıçarslan tarafından kuşatılırsa da ele geçirilemez. Ancak askeri bakımından zayıflayan kente bu kez Venedikliler egemen olurlar. Antalya’nın ilk ve tamamen Türklerin egemenliği altına geçişi, Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında olmuştur denebilir.

Şehzade­liğinde I. Gıyasseddin Keyhusrev, bugünkü Isparta civarındaki Uluborlu’da görevliydi. Bu yörede bulunduğu sırada Antalya'dan kuzeye gidip gelen kervanların sayısal çokluğu dikkatini çekmişti. Keyhüsrev, daha o zaman Antalya'nın önemini anlamış ve Orta Anadolu’ya sıkışmış gibi duran Türklerin denizlerde de söz sahibi olmasının gerektiğine inanmıştı. Selçukluların Antalya’dan kuzeye giden kervan yolunu kontrolleri altında tutması, özellikle İstanbul’un ticaretini çok zayıflamıştı. Çünkü deniz yolu uygun değildi. Bazı kaynaklara göre, o yıllarda Antalya'dan İstanbul'a kara yolu ile sekiz günde ulaşılırken, deniz yolu ile yolculuk uygun rüzgâr yakalansa bile 15 günden fazla sürüyordu. Bu durum Bizans'ın ve o sırada Antalya’da hüküm süren İtalyan Aldobrandini’nin tepkisine neden oldu.

Bu sırada I. Gıyaseddin Keyhüsrev Selçuk tahtına oturmuştu. Bizans’ın tepkisi daha da arttı. Mısır’dan dönen bazı Horasanlı tüccarların Antalya’da hüküm süren İtalyan Aldobrandini tarafından gemilerine ve mallarına el konulması bardağı taşıran son damla oldu. Horasanlı tüccarlar Konya’ya giderek bunları sultana anlatınca Antalya’ya sefer hazırlıkları başlatıldı.

Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev ordusunun başında şehri kısa bir kuşatmadan sonra 5 Mart 1207 günü ele geçirdi.

 

İLK TÜRK DONANMASI

Fetihten sonra Mübarizeddin Ertokuş Bey, Antalya Valiliğine tayin olundu. Türk tüccarlar derhal Antalya’ya gelip yerleştiler. Venediklilerle Selçuklular arasında ilk ticaret antlaşması

yapıldı. Antalya’da ‘İlk Türk Donanması’ kuruldu. Kent, Türk mimari eserler ile donandı. Mübarizeddin Ertokuş Bey sultanın emri ile bu yöredeki ticaretin kesintisiz devamı için önlemler aldı.

Ne var ki Anadolu'ya açılan önemli bir kapı konumundaki Antalya İskelesi’nin kaybı Hıristiyan dünyasını ve orada yaşayanları şok etmişti. Antal­ya'nın geri alınması için, uygun fırsat kollamaya başladılar. I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ordusuy­la Alaşehir üzerine yürüdüğü sırada 1211 yılında şehit olması, kardeşler arasında taht kavgalarına neden oldu. Şehrin yerli Hıristiyan halkı bunu fırsat bildiler ve Kıbrıslılar ile gizlice te­masa geçildi. Kıbrıs'daki frenkler ile Antalya’nın Hıristiyan yerli halkı, 1212 yılında bir cu­ma günü, ansızın Türkler üzerine saldırdılar ve bütün Türkleri kılıçtan geçirerek şehre tekrar sahip oldular. Antalya'nın kaybı, Selçuklular tarafından hiç beklemiyordu. Bu Türkler üzerinde büyük bir hüzün yarattı.  Sultan İz­zeddin Keykavus hemen harekete geçerek Antalya’ya sefer düzenledi. 22 Ocak 1216 günü şehri tekrar ele geçirdi. Vali yine Mübarizeddin Ertokuş oldu. Selçuk Sultanları kışlarını artık Antalya’da ve Alanya’da geçirmeye başladılar. Bu iki kentte tersaneler kuruldu. Türkler bu tarihten başlayarak denizlerde de egemen olmaya başladılar.

 

ANTALYA’NIN DENİZİ SERGİSİ

Bugün, bütün bunları sizlere neden mi anlatıyorum? Şu nedenle… Atalarımızın denize ulaşmak için verdiği o kadar savaşlara karşın bizler Antalya’da deniz için neler yapmışız? Denizimize gereken ilgi ve önemi göstermiş miyiz?  Bunu öğrenmenin bugün bir tek yolu var:  O da Antalya Kent Müzesi Proje Merkezi tarafından Antalya Karaalioğlu Parkı’nda 19 Aralık 2008 günü açılan ve Mart 2009 ayına kadar sürecek olan devasa “Antalya’nın Denizi” sergisi.

‘Antalya’nın Denizi’ Sergisi’nde;  kuruluşundan başlayarak günümüze kadar Antalya kentinin denizle ilişkisi, görsel olarak ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor. Müze Proje Merkezi görevlilerinden Kemal Demirtaş, Gökhan Tiryaki ve Cem Burak Çimrin tarafından aylar süren bir çalışma sonunda hazırlanan sergiye emek verenler, serginin anlam ve önemini şu sözlerle özetliyorlar:

 "Antalya'nın Denizi" adlı sergi ile uzak geçmişteki An­talyalıların, bugün ken­dini Antalyalı olarak gören tüm yurttaşları­mıza şimdilerde unu­tulmuş kadim bir dos­tun kentimizi adım adım biçimlendiriş serüveni anlatılıyor. Ar­keolojik dönemden başlayarak kentin de­niz tarihi ile birlikte sosyal ve kültürel an­lamda en kadim dostu­muz olan denizimize nasıl sırtımızı döndüğümüzü ortaya koyan bu sergi, bir zamanlar Anadolu'nun en önem­li ticaret limanları ara­sında gösterilen ve kentsel kimliğini ve belleklerdeki imgesini oluşturan en önemli öğelerden biri. Sergi aynı zamanda; Antalya'nın denizinden zamanla nasıl uzaklaştığımızı ve denizin hayatımızda nasıl bir öneme sahip olduğunu bize görseller ve hikâyecikler ile anlatıyor.”

 

MUHAKKAK GÖRMELİSİNİZ

Duyumlarıma göre; sergiyi gezenler bugüne kadar Karalioğlu Parkı'nda açılan sergilerin içinde en beğendikle­ri serginin "Antalya'nın Denizi Sergisi" olduğunu belirti­yor. Başta Kemal Demirtaş, Gökhan Tiryaki ve Cem Burak Çimrin olmak üzere, serginin hazırlanmasında emeği geçen herkesi kutluyor; kendilerine Antalya adına teşekkür ediyoruz. Ayrıca şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Sergideki görsellerin dizaynı oğlum Cem Burak Çimrin tarafından hazırlandı. Bu nedenle sergi, bir baba olarak benim için ayrı bir gurur vesilesi oldu. Benim Antalya misyonumun geleceğe taşınması konusunda, oğluma olan güvenim daha da güçlendi.

Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Menderes Türel ve Antalyalı deniz sevenlerin bilgi, belge ve fotoğraf desteği ile Antalya Kent Müzesi Proje Merkezi tarafından hazırlanan ve Türkiye'nin en büyük açık ha­va sergi alanında, Mart 2009 ayına kadar sergilenmeye devam edecek olan ‘Antalya’nın Denizi Sergisi’ni, deniz kıyısında oturan bir Antalyalı olarak muhakkak görmelisiniz. Antalyalıya yakışan da budur.

 

 

 

‘ANTALYA’NIN DENİZİ SERGİSİ’ MİMARLARI

Soldan sağa: Gökhan Tiryaki (Sergi Küratörü), Ali Yavuz (Deniz Ticaret Odası Şb Md.), Cüneyt Koşu (Kemer Yat Limanı İşlet. Gn. Md.),  Hüseyin A. Seymen (Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı), Ata Küner (Ak-İş Vapur Acentesi Sahibi) , Orhan Silier (Antalya Kent Müzesi Kurucu Küratörü), Kemal Demirtaş (Sergi Küratörü) ve Cem Burak Çimrin (Sergi Tasarımcısı)

 

Yayın Tarihi
11.01.2009
Bu makale 10294 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!