Alın, verin ekonomiye can verin

“Alın, verin ekonomiye can verin” kampanyası hakkında çok yazıldı, konuşuldu hatta köşe yazarları arasında polemik bile yaşandı.

Ben iyi niyetli hatta yararlı buluyorum.

“Bir kibrit sen de yak, bir tuğla da sen koy” sloganlarıyla ve benzerleriyle bugüne kadar önemli başarılara imza atılamamışsa da olsun varsın, bu tür kampanyalarla karşılaşınca, en azından birileri çabalıyor, deniyor diye düşünüyor, biraz rahatlıyor, moral buluyorum.

Hayat çok daha gerçek ve zor, keşke almak ve vermekle işler bitseydi ama olsun çaba çabadır…

Bol paralı, daha huzurlu, sağlıklı bir gelecek için çalışmaya devam diyelim.

İsviçre gibi Muratpaşa

80’li yıllarda anam, babam beni her fırsatta lisanım gelişsin, görgüm artsın diye yurtdışına, özellikle de İsviçre’ye gönderirlerdi.

O yıllarda hatırlıyorum, yaş 10-14 arası, Cenevre’de, Lozan’da en çok dikkatimi çeken, uçsuz bucaksız parklar, üstüne basmanın yasak olmadığı çim alanlar, köpeğini gezdiren genç-yaşlı çiftlerdi.

Merak edenler için açıklayalım, Leman Gölü kıyısında üstsüz güneşlenen bayanlar, mini şortla paten yapan genç kızlarla daha sonraki yıllarda ilgilenmeye başladım ama yeşile ve doğaya olan aşkım ve ilgim daha öncelere dayanır..

Son bir yıldır Antalya’da, özellikle Fener mahallesi ve civarında, daha doğrusu Muratpaşa çevresinde gözlemlediğim değişimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ne kadar önce başlandı bilmiyorum ama 2009’da bu bölgede çok güzel parklar ve yeşil alanlar yapıldı.

Şaka değil çevre planlaması, suyu, yeşili, düzenlemesiyle ve devam eden bakımıyla gerçekten beni o 80’li yılların hayran olduğum İsviçre yeşiline götürecek kadar bir değişimden, daha da doğrusu gelişimden bahsediyorum.

Antalya’nın diğer köşelerini çok fazla bilmiyorum, sınırlı bir alanda gidip, geliyor yaşıyorum, umarım benzer çalışmalar oralarda da vardır.

Bu parkları bize kazandıranlara ve ilk gün gibi koruyup, bakanlara teşekkür ediyorum. Sanırım büyük alkışı Süleyman Evcilmen Başkan hak ediyor.

Sadece düz yeşil alanlar değil, estetik ve kullanışlı bir düzenleme tarzını seçtiği, göze ve ruha hoş gelen projeler hazırlattığı için de özellikle tebrik ediyorum.

Antalya için daha yeşili, en temizi, en güzel ve özeli istemeye devam edelim, bunun için çalışan herkesi destekleyelim ve “Darısı Lara’ya” diyelim.

Bomba gibi dergi

Ağustos ayında Yasemin Can’ın yönetiminde hazırlanan MaxiMan dergisiyle tesadüfen bir masa üstünde, dişçide tanıştım.

İlk sayıyı elime aldığımda “bizim kızları” görünceye kadar “Akdenizli Erkeğin Dergisi” sloganına rağmen Antalya’da hazırlandığını tahmin edemedim..

Kalitesi, baskısı, konularındaki çeşitlilik gerçekten Antalya sınırlarını çok çok aşmış.

Daha detaylı bilgi için, eve gelince “Antalya medya-magazin data bankası” Yasemin’e (Berkel) danıştım ve alkışı hak eden bu emeğin arkasındaki başarılı kadroyla beni tanıştırmasını rica ettim.

Buluştuk, çay, kahve, yeni projeler derken, sohbet kısa zamanda, yeni merakım kickbox’a geldi.

Son dönemde yurtiçi ve dışındaki erkek dergilerinde tekme boksuna ayrılan sayfalardan ve hızla üst gelir gruplarına yayılan bu yeni trendden bahsedince, benim de ara gazımla, eylül sayısında bir bölümü, hatta belki de kapağı eldiven sporuna ayırmaya karar verdiler.

Daha sonraki hafta sözlerini tuttular, zaman ayırdılar, bizlerle oldular, özel ringimizde antrenmanlarımıza katıldılar ve benim de henüz görmediğim ve heyecanla beklediğim özel sayfaları ve sanırım sürpriz kapak çalışmasını hazırladılar.

Size tavsiyem şimdiden mutlaka 15 Eylül’e MaxiMan’i ayırtın, öyle fotoğraflar var ki hem genç kızlar, hem de delikanlılar bu sayı yüzünden uzun geceler uykusuz kalacaklar.

Benden söylemesi.

Umarım Yasemin Can Hanım bu sırrı açıkladığım için bana kızmaz ama dayanamadım, kusura bakmasın…

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR