Tarih yazan adam

Türkiye Bisiklet Federasyonu Başkanı seçilinceye kadar; “Kuddusi Müftüoğlu’nun abisi idi!”
Oysa, hem kardeşi Kuddusi’nin ve hem de kuzeni M. Kamil Abitoğlu’nun süper lig hakemi oluşunda en büyük pay O’nun olmasına rağmen, Türkiye’nin O’nu tanıması Bisiklet Federasyonu Başkanı seçildikten sonradır.
Kim ne derse desin, Alanya’nın adı çeşitli sportif olaylarla ve spor adamlarıyla birlikte anılıyorsa, bunun nedeni Emin Müftüoğlu’nun uzun yıllara dayanan özverisinin bir sonucudur.
Bazı insanlar vardır, değerleri yaşadıkları sürece bilinmez.
Allah geçinden versin, Emin Müftüoğlu’ndan sonra Alanya’nın şimdiki gibi altın harflerle yazılacak bir spor tarihi olabileceğini sanmam…
Emin Müftüoğlu’nun yaklaşık 30 yıldır görüşmediği bir okul arkadaşı federasyona bir mail atmış…
Duygularını ve Emin’i o kadar güzel anlatmış ki, benim yazımı çok uzatmama gerek bırakmayan bu maili sizlerle paylaşmak istedim.
Bakın ne diyor:
“Sevgili kardeşim Emin,
Yaklaşık üç-dört yıldır, uzun yıllara dayanan bir arkadaş ve kardeşliğin verdiği hasretle, seni medya üzerinden takip ediyorum. Her zaman olduğu gibi, televizyonlarda her gördüğümde de seninle gurur duyuyorum. Yaptığın organizasyonlardan dolayı milletin bir ferdi olarak sevinç ve mutluluk duyuyorum.
İnsanlara derler ki, hiç değişmemişsin. Evet gerçekten hiç değişmemişsin. Dün bizimle beraber iken ne kadar samimi, ne kadar içten ve ne kadar mükemmeli arayış içindeysen, bugün de seni aynı heyecan ve mükemmeliyetçi yanınla gördüm. Bu bakımdan değişmemişsin. Öğrencilerime örnek olarak seni gösteriyorum. İnsan eğer isterse ve vizyonu varsa neleri başarabileceğini göstermek açısından seni örnek veriyorum. Bunca mazeret üretecek konu varken, öğrenilmiş çaresizliklerimiz diz boyu iken, bir insanın isterse hiç bir mazerete sığınmadan neleri başarabileceğine örnek olması bakımından seni gösteriyorum. Çünkü yeni yetişen nesillere örnek teşkil edecek iyi bir modelsin.
Türk toplumu bisikleti seninle tanıdı ve seninle sevdi. Bisiklete binmeyi "şeytan arabasına binmek" olarak gören geleneksel kültürden, çocuklarına bisiklet almayı fuzuli masraf sayan bir ebeveyn anlayışının olduğu bir toplumdan, bisiklet sever bir toplum haline geldiysek bu senin çabalarınla oldu. O da yetmedi, bisiklet bizim dünyaya açılan yeni bir penceremiz oldu.
Bisiklet vasıtasıyla tam bir hafta boyunca Türkiye ve dünyanın gündeminde yer alacak bir organizasyon çıkarmak, galiba çobanın gönlü olduğunda "tekeden süt çıkarmak”tan daha kolay değildir. Bunu sen başardın. Ekibin başardı. Dünyada 125’den fazla ülkenin insanı, televizyon yayınlarıyla, senin sayende Türkiye'den haberdar oluyor. Türkiye ile yatıp kalkıyor. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? İşte gerçek vatanseverlik bu.
Bütün Türkiye seni, Anadolu’nun bağrından çıkmış, izzet ve ikbal peşinde olmayan, sadece ve sadece vatanını ve milletini sevdiği için bunu hizmete çeviren kişiyi, ayakta alkışlamalıdır. Küllerden ateş çıkarmak her kişinin değil, er kişinin harcıdır. Sen küllerden ateş değil, alevler çıkardın. Ben bundan üç-dört sen evveline kadar Türkiye'de Bisiklet Federasyonu’nun ismini bile bilmezdim. Tüm Türkiye de benim gibiydi. Şimdi ise, herkes televizyonlarının başında, yol güzergâhlarında, yarışmacıları alkışlayarak, onları takip eder hale geldiler. Bunu sağladığın için sana tüm ülkemle birlikte teşekkür ediyorum.
Sana bunu yazmamın nedeni, bu kadar bariz bir hizmeti, sanki her zaman oluyormuş gibi, sıradan ve ilgisiz geçirmenin, teşekkür etmemenin bir nankörlük olacağını düşünmemdir.
Bu yazıyı, bir taraftan daha ortaokul ve lise yıllarından beri ekmeğimizi beraber paylaştığımız bir arkadaş ve kardeş olarak yazdığım gibi, diğer taraftan da Türkiye Cumhuriyetinin bir üniversitesinin Akademisyeni, öğretim üyesi olarak yerine getirmem gereken sorumluluk olduğunu düşündüğüm için yazıyorum. Sevgili kardeşim, Allah yardımcın olsun. Doç. Dr. Şükrü Keyifli.”