Çocuklar ölmesin

Daha önce onlara defalarca seslendim, hatta “Potansiyel evlat katilleri!” diye yazdım.

Evet, çocuklarını arabanın ön koltuğuna oturtanlardan ve şoför yanında olsun diye kucağında canınla yolculuk yapanlardan bahsediyorum.

Her gün bu cahilleri görmekten gerçekten çok yoruldum.

Bazen önlerine geçip, arabalarını durdurmak geliyor içimden.

Araştırmalara göre Türkiye’de hala çocukların yüzde 30’a yakını seyahat ederken ölüme bir fren uzakta. Basit bir hesapla, doğanın, fiziğin kurallarına bakıldığında, 48 kilometre hızla giden otomobilde, çarpışmaya maruz kaldığında, bir çocuğun yetişkinin kucağında bile 3 tona yakın bir basınçla karşı karşıya kaldığı tespit ediliyor. Hala anlamayan varsa, daha açık yazalım, bu durum bir binanın 3’üncü katından düşmekle eşdeğer.

Karayolları Trafik Yönetmeliği’ne göre, 1 Haziran’dan başlayarak, çocuk ölümlerini trafik kazalarında yüzde 70 oranda azaltmak için çocuk koltuğu zorunlu hale geliyor.

Bırakın ön koltukta 36 kilonun, 150 santimin altında çocukları taşımayı, arkada özel çocuk koltuksuz yola çıkarmak bile yasaklanıyor.

Daha birinci aşamayı tamamlamadan ikinciye atlamak gibi gelse de bu yeni uygulamayla, bir can bile kurtulsa, her şeye değer diye düşünüyorum.

Şimdi, bu köşeden tüm emniyet camiasına sesleniyorum: 1 Haziran’dan başlayarak sizlere çok daha büyük görev düşüyor, bu konuda lütfen taviz vermeyin, trafikten men cezası dahil, her türlü yaptırımı kanunların size verdiği tüm yetkileri kullanarak uygulayın. Çocuk koltuğu bulundurmayan ve kullanmayanlara ceza kesin. “Pardon” kabul etmeyin. Bu cinayetlere izin vermeyin.

Sert yazıyorum, “cinayet” diyorum, “katil” diye üstüne basıyorum kelimelerin ama artık bu ülkede, 2010’lu yıllarda, bizim kaderimiz olmamalı, bizim acımız olmamalı trafik kayıpları diye düşünüyorum.

“Yanılıyorsun! Abartıyorsun!” diyebilecek, “Haksızsın!” diye seslenebilecek bir kişi bile düşünemiyorum bu yazdıklarıma.

Hepimize görev düşüyor.

Vazgeçmeden yazacağım, ben de süper bir şoför değilim, benim de hatalarım ve dikkatsiz anlarım vardır. Ancak hiçbir zaman direksiyon bendeyken egolarıma, komplekslerime yenik düşmüyorum, sakin ve sabırlı olmak için çaba sarfediyorum, kurallara dikkat ediyorum,   canımı azraile bir hiç uğruna teslim etmek için yola çıkmıyorum, alkollü araç kullanmıyorum, kısa yol, uzun mesafe ayırmadan kemer takmayı alışkanlık haline getirmeye çalışıyorum. Bugün yeniden düşünün ve yollarda belasını arayanların aramızda kalmasına artık izin vermeyelim ve peşlerini bırakmayalım, hep birlikte bu ayıba, bu felakete son verelim. Başkalarının hatasından ölmek katlanılabilir bir şey değil.

 

Işıklar Caddesi

 

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından yeniden düzenlenen Işıklar Caddesi açıldı.

Ben de ilk defa geçen hafta içinde, havanın kararmaya başladığı saatlerde bu yoldan geçtim.

Abartmıyorum, gerçekten çok beğendim.

Kendimi bir an Avrupa’nın orta ölçekli bir şehrinde, ara sokaklarda gezerken hayal ettim. Heykelcikleri, havuzları, yol taşları ve engellilere saygılı düzenlemesiyle alkışa hak eden bir çalışma olmuş. Işıklandırması biraz abartılı renklerle yapılmış olsa da Antalya’nın en eski bölgelerinden birinde, insanın içini ısıtan, neşe veren, yaşayan ve yaşatacak bir cazibe merkezi oluşmaya başlamış.

Şimdi sıra bu noktadan başlayarak devamını getirmek ve öncelikle sahil bandını ve kent merkezini bu yeni anlayışla tanıştırmak. Mustafa Akaydın Başkan’ın, Hocamızın vaatleri arasında benzer projelerin devam edeceğini hatırlıyorum, ilk adım benden fazlasıyla geçer not aldı, şimdi sıradaki heyecan verecek projeleri koşar adım bekliyorum.

Unutmadan, bir hatırlatma, Şelale bölgesinde, Düden Parkı’nda henüz bir çalışma başlamadı. Her gün binlerce yerli, yabancı turist bu alanda zaman geçiriyor, Antalyalılar her pazar bu bölgede piknik yapıyor ama çevre düzenlemesi henüz başlamadı. Düden Parkı, Şelale ağzının çalışmalarının da başlamasını bekliyorum.

Antalya için, daha yeşil, insanı birinci sıraya koyan, yaşamı kucaklayan tüm projelere de buradan destek vermeye hazır olacağıma da söz veriyorum.

 

Formula 1 can çekişiyor

 

300 milyon dolar yatırım yap, kuruşu geri dönmesin, şimdi  F1 patronuyla pazarlığa otur. Ne o, durumu kurtaracağız. Sırf Antalya almasın diye ne lobiler yapıldı, aralara kimler sokuldu? Menderes Türel çıksa da anlatsa, onca çabaya rağmen Formula 1’in nasıl elden gittiğini… Çok emeği vardır…

F1 Antalya’nın organizasyon kabiliyetini bilen bizler için harika bir alternatif olacaktı. En kötü o tarihte zaten konaklamakta olan turistleri üçe beşe bakmadan otobüs otobüs piste taşır gene işi kotarırdık. Marka değerimize Formula 1 de katılacaktı. Süper zengininden fanatik sırt çantalıya kadar her türden yarışseveri mutlu edecek altyapı vardı. Ama olmadı İstanbul’un hırsı, işi bize yar etmedi. Formula 1 aslında “sizlere ömür” ama hadi turizmciye olumsuz tavır yakışmaz diyeyim, “can çekişiyor” diye düzelteyim.

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

Yayın Tarihi
31.05.2010
Bu makale 9501 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!