BAKIŞ

2016 için tespitlerim 2017 için tavsiyelerim

Hem turizm için, hem de genel anlamda ülkemiz için asla hatırlamak istemeyeceğimiz berbat bir yıl yaşadık.

2016 toplumsal hafızaya kan, gözyaşı, acı ve gerileme ile kodlandı.

Uğursuz 2016 yılında kimimiz hayatını, kimimiz ailesini, kimimiz işini gücünü kaybetti.

İnsanlara ve insanlığa olan güveni kaybettik.

Baştan sona kayıp yıl, kayıplar yılı...

Yaşam sevincimiz de havalandı uçtu gitti, bizden epey uzaklaştı.

Şimdi yaralarımız ve acılarımızı saracağımızı umut ettiğimiz yeni bir yıla giriyoruz.

Hepinizin yeni yılı kutlu olsun, umarım 2017 hepimize ve tüm insanlığa daha dost, daha merhametli, daha umut dolu, neşeli günler sergiler.

Bizden uçup giden yaşam sevincimiz hızla geri döner...

Ancak hayat devam ediyor. İşimize daha çok sarılmalıyız.

Yapılması gerekenleri biliyoruz. Yapamayacaklarımızı da biliyoruz. O zaman yapabileceklerimizi en mükemmel şekilde yapmalıyız;

Doğru piyasa analizleri yapmalıyız:

Piyasalar genişliyor, hızlanıyor, esnekleşiyor ve en küçük sorunda hemen size sırt çeviriyor.

Global ürün enflasyonuna acımasız  rekabet,siyasi krizler ve terör eklenince;

Turist profilinin kimyası bozuldu.

Beklentileri değişti; Daha fırsatçı, daha seçici, daha ürkek oldu:

Hız ve efektiflik davranışlarımızı belirleyen iki temel etmen olarak insan hayatını yeniden şekillendirmeye başladı. Günümüz tüketicisinin talepleri bu iki etmen tarafından yeniden yapılandırılıyor. Yeni tüketicinin istekleri net ve kesin;

“ Her şeyi istiyorum”

“ Hemen istiyorum”

' Kesinlikle risk ve tehlike istemiyorum

“ En güzelini istiyorum”

“ En az maliyetle istiyorum”

Eğer bu ‘snob’ tarza tepeden bakarsanız… Eğer bu ‘ukalaca’ tarza, alçakgönüllü, sabırlı, kibar geri dönüşü hemen yapmazsanız.. Geçmiş olsun.

Turizm gerçekten de barış ve diyalog mudur?

Uzun yıllar birkaç cümleye amentü gibi biat ettik. Turizm barışın garantisidir. Turizm kültürleri bir araya getirir. 2016’da yaşadığımız felaketlerde ilk bizi terk eden turistler oldu. Demek ki bu iki cümlenin altını doldurmak gerekiyormuş.

Birkaç yıl önce bu durumu gördüm, bir yol haritası çıkardım. Turistleri ağırlamakla bu diyalogun gerçekleşmeyeceğini belirttim.  Geleneksel ağırlamanın ötesinde, kültürlerin birbirini tanıması gerektiğini ve bunun için çalışmamızın şart olduğunu vurguladım. Dünyanın bir çok ülkesinde bu çerçevede toplantılar düzenledim. Türkiye’de kültürleri ve farklı inançları bir araya getirdim. O zamanlar oteller dolu idi ve dolar ve eurolar kasalardan taşıyordu. Devranın böyle devam edeceğini sananlar benim çabalarıma uzaktan garip garip bakmakla yetindiler. Hatta beni yadırgayanlar oldu.

Gelinen noktada haklı çıktım. Bunu söylemekten de geri durmayacağım.

Zaman geçmiş değil… Devir kültürler ve inançlar arası diyalog zamanı. Bunun öncüsü de turizmciler olmalı. Bu bizim misyonumuzdur.

Avrupa toplumları ürktü, içine kapandı;

40 yıldır Türkiye turizmini sırtında taşıyan ana pazarda sıkıntılar var. Bünye hasta ve uyduruk bir ‘antibiyotik’ tedavisi ile geçiştirilecek gibi bir şey de değil.

Avrupa pazarı zaten hem iç hem de dış faktörler nedeniyle yorgun ve hasta. Gerek ekonomik krizler, gerekse Dünyada yaşanan travma Avrupalıyı global alandan koparıp kendi içine kapanmaya zorluyor.

Avrupalının değerleri, alışkanlıkları, korkuları, sevgisi, her şeyi değişiyor. Bu değişimin tatil alışkanlıklarına ve tercihlerine yansımaması mümkün mü?

Alın size taze bir bilgi; Almanya’daki 44 milyon hanenin yüzde 40’ında tek kişi yaşıyor. Bu bize bu ülkedeki pr ve marketing çalışmalarımız için bir fikir vermeli. Yani artık toplum, sosyal gruplar, aile gibi yapılardan önce birey geliyor. Alman artık çok güçlü bir şekilde ‘ben’ diyor. Bunu dikkate almalısınız.

Türkiye'nin imajı doğuya doğru itildi;

Türkiye tehlikeli bir Ortadoğu Ülkesidir imajı yerleştirilmek istendi..

Dünyada yeni meslek Algı Operatörlüğü..

Ortalama bir Avrupalının gözündeki yerimiz şu an budur.  Muhafazakar, gergin, savaş riski taşıyan bir Orta Doğu Ülkesi.

Bu algının yaratılmasında nesnel koşullar kadar, bilinçli operasyonlar da pay sahibidir. Hatta kabahatin çoğu da bizdedir. Bu algı bağıra bağıra geldi, Avrupalının aklına ve gönlüne yerleşti. Hem öyle hızlı çekim falan da değil, bildiğin ‘slow motion’.

Ne yaptık? Koskoca bir hiç… İpnotize olmuş gibi seyrettik olduğumuz yerde. İşin kötüsü ortalama Avrupalının aklındaki bu algıyı güçlendirmek için biz de elimizden geleni yaptık.

Ben şahsen bütün yıl bazı önemli noktalara  ' Türkiye yenilmez, Türkiye batmaz, Türkiye dimdik ayakta ' diyerek ulaşmaya çalıştım.. Piyasalarda Türkiye ye haset dolu pusu kurmuş fırsatçıların önünü kesmek için koşturdum.

Ancak, bizim bu konuda elçimiz olabilecek insanları elimizin tersi ile ittik. Sanatçılar, yazarlar, kanaat önderleri, stk’lar, biliminsanları, hepsi bize küs. İşin kötüsü, bizi Avrupa’da parlatacak bu değerli bağlantıları uzaklaştırmak için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Bu insanların Türkiye’miz ile ilgili bilgi ve duygu anlamında beslenebilecekleri kendi insanlarımız ile de kavgalıyız. Onları da dışladık.

İşin adını koyalım; artık içi geçmiş ve sirkeleşmiş bir karpuz gibi ortadan ikiye bölündük. Bu bölünmüşlük sosyal yaşamda da, ekonomide de, sporda da acı bir şekilde yaşanıyor. Her platform, her kanal bir sosyal mevziye dönüştü. Safını seçen, her fırsatta ‘ötekisini’ yerden yere vuruyor. Kimse kimseyi beğenmiyor, saymıyor, sevmiyor.

Bu hengamede, ana pazarımız, yani Avrupa, hem evinde hem de Türkiye’de kahraman kimdir, şeytan kimdir, şaşırmış durumda.

Türkiye’de, otelci otelciyi, otelci acenteciyi, acenteci operatörü, çalışan müdürünü, uçak şirketi tur operatörünü, turizm medyacısı rakibini, sektör başka sektörleri sevmiyor.

Avrupalı Tur Operatörleri ile ne durumdayız?

Avrupalı tur operatörü sıkıntılı, yardıma gerek duyan riskli Türkiye’yi değil, dikensiz gül bahçesini satmaya alışmıştı. Şimdi bu ürün yok. Türkiye için elini taşın altına sokması gerekiyor. Türkiyeli turizmciler ile yoğun ve güçlü bir iletişim içinde olması gerekiyor. Heyhat! İspanya’yı komşu kapısı yapan tur operatörü Türkiye’ye hatır gönül için yılda bir kez geliyor. Doğru dürüst konaklama bile yapmadan ertesi gün hemen ülkesine dönüyor. İstisnalar var. Bazı yabancı tur operatörleri Türkiye için çok çabaladılar, efor gösterdiler ve diğerlerine nazaran yılı çok küçük bir düşüş ile kapattılar.

Gelecek aydınlatılabilir mi?

Elbette. Durumun tahlilini doğru yaparsak hastalığın teşhisini de doğru yaparız. Çözüm önerileri ve yapılacaklar çok. Ama en öncelikli olanı ifade edeyim;

Bu saatten sonra Türk turizmini turizmciler değil Siyasetçiler, sanatçılar, Stk ler kurtarır...

Şimdi Suriye Barışa doğru ilerliyor. Bu beklenen gün olabilir bizim için ..

Şimdi tam şimdi sanatçılarımız, aydınlarımız, STK’lar, kanaat önderleri, sporcularımız, bilim insanlarımız ön plana çıkmalı. Dünya toplumları ile bir araya gelmeli...Yaşananları bizim açımızdan anlatmalılar..

Bu ‘Barış ve Dostluk Elçisi’ kesimlerden oluşturacağı iletişim ve pr kanalları ile Avrupa’daki muhataplarına hızlı ve acil olarak Türkiye'nin küçük bir Karayip Adası olmadığını; 80 milyon insanın yaşadığı büyük bir ülke olduğunu anlatacak Avrupa'da dinleyicisi olan Türklere ihtiyaç var.

Türk halkının barış istediğini, teröre kesinlikle karşı olduğunu, Türkiye sınırları içersinde herkesin eşit hakkı olduğunu anlatmalıyız.

Türk toplumunun gelecek için tüm dünya ile entegre olmak istediğini uygulamalı olarak kültürel etkinlikler ile yurtdışında yaygınlaştırmanın ilk çalışmalarını hemen başlatırsak herkesin tahminden çok kısa zamanda toparlarız.

Yarınlar Türkiye’nin!

 

 

 

Yayın Tarihi
31.12.2016
Bu makale 1580 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!