“Dinle yalnızca dinledi” dedi…

Anayasa tartışmalarının gündemi doldurduğu bugünlerde, Cumhuriyet Meydanı’nda bir bankta oturuyordum. Birden yanıma oturdu ve başladı konuşmaya.. Yabancı gelmemişti konuştukları. Bir yerden hatırlıyordum.. Tam kafamı çevirip kim olduğuna bakacaktım; “dinle, yalnızca dinle” dedi kararlı sesiyle.. Samimi ve sıcacık sesinden dinledim ve aktarmak istedim. Hani referandum olursa ne yapacağınızı ne için evet/hayır diyeceğinizi bilesiniz diye.. Anayasayı hazırlayanlara da kim ve ne için anayasayı değiştirdiklerini hatırlatmak için aktarmak istedim… Herkes kendini dinlemeli ve bu değişime tanıklık etmeli. Kısır çekişmeleri, “bana dayatılıyor” sızlanmalarını, kontrolsüz “sosyal demokrat” çıkışlarını bir yana bırakıp bu değişime odaklanmalıyız. Çünkü tekrarı yok! Terzi provası gibi değildir anayasaya hazırlığı.. Tek beden, halkın kayıtsız şartsız egemenliğidir. Bu bedene göre hazırlanacaksa makbuldür, gerisi nafile gayrettir!

                 

Okudukça daha önce de bunları okuduğunuzu hatırlayacaksınız!

"Kayıtsız şartsız" ifadesiyle belirtilen egemenliği, milletin üzerinde tutmak demek, bu egemenliğin bir zerresini, sıfatı, ismi ne olursa olsun, hiçbir makama vermemek, verdirmemek demektir. Bununla demek istediğim anlamı kolaylıkla anlayabilirsiniz. (1)

Süngü ile, silâhla, kanla elde ettiğimiz zaferden sonra, kültür, bilim, teknik, ekonomi gibi alanlarda zafer kazanmak için çalışacağız. Milleti refah ve mutluluğa götürecek bu alanlarda güvenle, başarıyla yürüyebilmek ise, yalnız bir şarta bağlıdır. Bu şart bulunmazsa o alanlarda başarımız imkânsızdır. Bu şart şudur: Milletin, doğrudan doğruya kendi egemenliğine kendisinin sahip olmasıdır! (2)

Toplumda en yüksek özgürlüğün, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması, ancak ve ancak, tam ve kesin anlamıyla millî egemenliğin kurulmuş bulunmasına bağlıdır. Bu nedenle özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası, millî egemenliktir. Toplumumuzda, devletimizde özgürlük sonsuzdur. Ancak, onun sının, onu sonsuz yapan esasın korunmasıyla mevcut ve çevrilidir. Bir insan, belki kendi arzusuyla kişisel özgürlüğünü yok etmek ister; fakat bu girişim koca bir milletin hayatına ve özgürlüğüne zarar verecekse, çok büyük ve şerefle dolu bir millet hayatı bu yüzden sönecekse ve o milletin çocukları ve torunları bu yüzden yok olacaksa bu girişimler hiçbir vakit haklı ve kabule değer olamaz. Ve hele böyle bir hareket hiçbir zaman özgürlük adına hoşgörü ile kabul edilemez. Hiç şüphe yok, devletimizin sonsuza kadar yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için, yaşamımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve en sonunda her şeyimiz için elbette en kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliğimizi koruyacak ve savunacağız. (3)


Yalnız, bildiğim ve bilinmesi gereken bir gerçek varsa,o da milletimiz, hiçbir kimsenin uygun görmesine gerek görmeden, uygun görmeyenlere karşı isyan ederek, millî egemenliğimizi ele almış ve öylece kullanmakta bulunmuştur. (4)

Arkadaşlar! Türkiye Devleti'nde ve Türkiye Devleti'ni kuran Türkiye halkında hükümdar yoktur, diktatör yoktur! Hükümdar yoktur ve olmayacaktır; çünkü olamaz!
Bütün dünya bilmelidir ki, artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır, o da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır, o da milletin kalbi, vicdanı ve varlığıdır. (5)

Bugünkü varlığımızın asıl niteliği, milletin genel eğilimlerini kanıtlamıştır, o da halkçılıktır ve halk hükümetidir. (6)

İç siyasetimizde özelliğimiz olan halkçılık, yani milleti doğrudan kendi yazgısına egemen kılmak esası, Anayasamızla belirlenmiştir. (7)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, bir halk hükümetidir. Memleket çıkarlarına ait hususlarda millet bireyleriyle hükümet arasında görev bakımından ortaklık vardır. (8)


1.     1923 (Atatürk'ün S.D. II, s. 80)

2.     1923 (Atatürk'ün S.D. I, s. 298)

3.     1923 (Atatürk'ün S.D.II, s.135)

4.     1921 (Neşet Halil, Büyük Meclis ve İnkılâp, Ankara 1933)

5.     1923 (Atatürk'ün S.D. I, s. 300)

6.     1920 (Atatürk'ün S.D. I, s. 87)

7.     1921 (Atatürk'ün S.D. I, s. 161)

8.     1921 (Atatürk'ün T.T.B., IV,s 421)

9.     www.atam.gov.tr

Yayın Tarihi
13.04.2010
Bu makale 9023 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Teşekkürler Hüsamettin Bey, O kadar kötü bir şekilde unutuyoruz ki geçmişimizi... unutturuluyoruz veya uyutuluyoruz demek istemiyorum zira unutmak veya uyumak da, unutmamak veya uyumamak da bizim kendi elimizde.... değil mi?

Aysun Hoche 19.08.2010

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!