Annelere En Güzel Armağan... Şüphesiz İyi Bir Evlat...

PEKİ, ANNELERİN KENDİ ÇOCUKLUK YILLARI, ANNELİKLERİNİ NE KADAR ETKİLİYOR?

Çok küçük yaşta olan yaşantılar, bizi daha sonraki hayatımızda duygusal anlamda, ilişkilerimizde, evlilik hayatımızda ve hatta ruh sağlığımızı da etkileyebiliyor. Çocukluk yaşantılarımız olumsuzsa, kaderden kurtulma şansımız var mı? Ve kendi çocuğumuzu bu durumdan nasıl koruyabiliriz? 

Bir yetişkin, olumsuz yaşantıları hazmedebilmesi için, öncelikle kendisini anlamak ve anlaşılmasını ister. Diğer taraf tan, çocuğunu yetiştirirken onun hayatını mahvetmek istemez. Kendi tahammülsüzlüğü yüzünden, çocuğuna aşırı tepki vermesi çoğu kez kendisinde suçluluk duygusu ve endişe yaşamasına neden olur.

Daha henüz doğmadan yaşantılardan tecrübe edinmeye başlar insan. Her yeni deneyimde nöronlar aktifleşir ve arasında bağlantı oluşur. Annesinin yüzünü gören ve beslenen çocuk, anne ve tatmin duygusu arasında bağlantı kurar. Kediyi severken tırmalanırsa, kedi ve acı bağlantısı kurar ve kediye karşı temkinli olur. Geçmişteki deneyimleri, gelecekle ilgili tahmin yürütmek için kullanır.  Bir durum tekrar ederse, bununla ilgili zihinsel model oluşturur. Örneğin, çocuk annesinin gidince tekrar döneceğini bilir.

Bebek, örtük belleğe sahiptir, bilinçdışı ve otomatik çalışır. Sözsüzdür ve anıları anımsatmaz ancak davranışlarını etkiler. Bir araştırmada, annesinde papatya kokusu alan bebekler, daha sonra papatya kokulu oyuncak ve papatya kokulu bardaktan su içmeyi tercih etmişlerdir.  Yetişkinlerinde, aynı şekilde tercihleri ve yönelimleri geçmişteki deneyimleriyle ilgilidir. Babasıyla güçlü bir bağ olan kadınlar, babasının yüzüne benzeyen erkekleri daha çekici bulmuşlardır. Babasıyla ilişkisi kötü olan kadınlarda ise bu durum söz konusu olmamıştır. Bir yaşından sonra, açık bellek gelişmeye başlar ve kişi hafızasından bilinçli bir şekilde bilgiye ulaşır. Zihinsel modeller sayesinde, olumlu sonuçları ve yapmamamız gereken durumları tasarlayabilme, dünyanın ne kadar güvenilir ya da tehlikeli olduğunu, insanların bize nasıl davrandığını ve etrafımızı ne kadar etkileyebileceğimizi öğreniriz. Bu zihinsel modelleri yeni tecrübelerde kullanarak, geleceği geçmişin gözlüklerinden görürüz.

İlişkiler içinde zihinsel modellerimiz vardır ve bunu ilk ebeveynlerimizle tecrübe ederiz. Bebeğin ihtiyaçlarına karşı duyarlı olan, doğru ve zamanında karşılayan anne, bebekte temel güven duygusunu oluşturur. Eğer anne, bebeğin ihtiyaçlarına duyarlı davranmaz ya da tutarsız davranırsa, bebek anneye göre şekil almaya başlar. Annenin davranışlarının doğrultusunda, anneyle sağlıklı ya da sağlıksız bağlanma gerçekleşmiştir.  Sağlıklı bağlanma gerçekleştiren çocuk, kendini güvende hisseder,  çabuk gerilmez ve dünyayı keşfetmek için yeni bir evreye geçiş yapar. Sağlıksız bağlanma neticesinde ise çocuk yine, annesiyle ilişki kurmak zorundadır. Ancak temel güvensizlik duygusu oluşan çocuk duygusal ihtiyaçlarını bildiremez ya da ilgi ve bakım almak için aşırı yapışık davranabilir. Kişi, sonraki hayatında da aşırı bağlanma ve bağlandıktan sonra kaybetme kaygısını daha yüksek yaşar.  Sağlıklı bağlanan çocuklar, araştırmalara göre sosyal becerileri daha iyi, empatileri daha yüksek ve okul kariyerlerinin daha iyi olduğu saptanmıştır. Zihinsel modeller bir kere oluştuktan sonra, bu kalıpları değiştirmek oldukça zordur. Örneğin, bir başkasının düşmanca yaklaşımı olduğunu düşünen kişi, onu tanımak için kendine fırsat vermeyecektir ve daha çabuk savunmalara geçecektir. Karşı taraf ise onu sempatik bulmayıp, sevecen davranmayacaktır. Kişinin, karşı tarafın düşmanca olduğuna dair düşüncesi böylece kesinleşecektir. 

Çocukluk yıllarımız, bizim geriye kalan ömrümüzü etkiliyor. Yaşantılarımız, bizi şekillendiriyor, geliştirdiğimiz beklentilerimizle geleceği görüyoruz ve kökleşmiş zihinsel modellerimiz daima bizimle birlikte oluyor. Yine de sadece yaşantılarımız değil genlerimizin de, oluşan kişiliğimiz üstünde etkisi var; strese karşı hassasiyetimiz, depresyona yatkınlığımız, bağımlılığa eğilimli oluşumuz vb. Kişiliğimizin nasıl geliştiği genler ve zihinsel modellerin etkileşimine bağlı. Örneğin, alkol bağımlılığına genetik bir yatkınlığı olan kişi, sağlıklı çocukluk yılları ve stabil çevre faktörleriyle buna hiçbir zaman ihtiyaç duymayabilir. Aynı şekilde ebeveynleri boşanan bazı çocuklar bu konuda daha az sorun yaşarken, doğuştan stres toleransı düşük olan çocuklar bu durumdan büyük hasar görebilirler. Kısaca, yaşanılan olaylar aynı olsa bile, bazı insanlar çocukluk yıllarındaki olumsuzluklardan çok zarar görürken, diğerleri görmez. Aileler, çocuğun genetik yatkınlığını elbette değiştiremezler. Ancak doğuştan daha çabuk stresli olan çocukların, sağlıklı bir bağlanma olunca stresi daha iyi tolere edebildikleri bilinmektedir. Yanı ‘sağlıklı bağlanan’ çocuk, stresli durumlarda, daha iyi korunacaktır.

Bu nedenle aileler, çocuğun gelişim evrelerini ve evrelerdeki çatışmalarını bilmeleri ve doğru yaklaşımda bulunarak, çocuğunun sağlıklı bir kişilik gelişiminde etken olacaklardır. Burada, çocuğun ilk çatışma evresi; ‘güvenliğe karşı güvensizlikten’ bahsedilmiştir. Daha sonraki gelişim evrelerinin de şüphesiz, kişiliğin gelişiminde büyük etkisi vardır.

Genel anlamda, ne kadar erken travmatik yaşantılar varsa ve ne kadar uzun sürerse kişi o kadar zarar görür.  Çocukluk yılları çok önemli ama kişinin kötü bir geçmişi olsa bile umutsuzluğa kapılmayıp, hala bir hayatı olduğunu ve sonraki deneyimleri yok saymaması gerektiğini unutmamalıdır. 

 

Uzm. Psikolog Seher SAYAN

(Çocuk & Ergen Psikoloğu)

www.isikseli.com / (0242)-323 70 90

Yayın Tarihi
02.08.2012
Bu makale 8488 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!