Antalya, düşen cemrelerle ilkbaharına ‘Merhaba’ dedi.

 

 

Çocukken düşen cemreyi boşuna arar dururduk. Anne ve babamızdan yardım ister; Cemre’yi bulmak amacıyla bir ipucu vermeleri için adeta yalvarırdık. “Bekleyin!” derlerdi; “Bir hafta sonra toprağa düşecek. O zaman daha kolay bulursunuz”

 

Eskiden halk arasında, hava tahminleri çok revaçtaydı. O günlerde evlerin olmazsa olmazlarından, her oturma odasının duvarında asılı ‘Saatli Maarif Takvimi idi. Sabahları bir yaprak koparılır; o gün ile ilgili bilgiler dikkatle incelenirdi. 20 Şubat günü ise “I. Cemre Havaya” açıklamasını takvim yaprağında gören babam; bir bilgiç edasıyla “Hanım, bugün Birinci Cemre havaya düşüyor. Artık Karakış geride kaldı” derdi.

Bu sözler biz çocuklarda Cemre’nin ne olduğu konusunda büyük bir merak uyandırırdı. Cemre nasıl bir varlıktı? Ne kadar büyüktü? İşte biz çocuklar ilk Cemre’nin düştüğünü duyduk mu, o sabah erkenden mahallenin tüm çocuklar ile birlikte “Cemre düştü havaya, biz çıkalım sokağa!” bağırışları ile sokak sokak koşarak düşen Cemre’yi bulmaya çalışırdık.

Bu arayışlar tam üç hafta sürerdi. Mahallenin çocukları şubat ayının yirmi birinden

Mart ayının altısına kadar sokaklarda, evlerin bahçelerinde, derelerde hep Cemre arar dururduk. Fakat nedense onu bütün aramalarımıza rağmen bir türlü bulamazdık. Tam ümidimizi kaybettiğimiz anda, bir duyardık ki, ikinci cemre suya düşmüş.

 

CEMRE ARAMA

Tekrar fırlardık sokaklara Cemre aramaya. Bütün Antalya’nın su arıklarını araştırırdık. Fakat nafile. Cemreyi bulmamız imkânsız. Anne ve babamızdan yardım ister; Cemre’yi bulmak amacıyla bir ipucu vermeleri için adeta yalvarırdık. “Bekleyin!” derlerdi; “Bir hafta sonra toprağa düşecek. O zaman daha kolay bulursunuz.”

Bu kez 6 Mart’ı beklerdik. O gün sabah babam, Saatli Maarif Takvimi’nden yüksek sesle (anlamını daha sonraki yıllarda anladığım bıyık altı gülümsemesiyle) okurdu:

-Cemre bugün de toprağa düştü!

Hurraa! Yine bütün mahalle çocukları sokaklara dökülürdük. Kargılıktan kestiğimiz kargılarla

(bambus değnekler) Cemre Avı’na çıkardık. Elimizdeki kargılar, bütün bataklık yerleri, sazlık alanları, (karşımıza ne tür bir canlının çıkacağını bilmediğimiz için) biraz merak, biraz da korku ile araştırırdık. Ne havada, ne suda, ne de toprakta bulamamıştık cemreyi.

Neyse ki bir gün, bizden birkaç yaş büyük mahalle arkadaşımız Cemil imdadımıza yetişti; “Cemre’yi düşerken gördüm, isterseniz arkamdan gelin size göstereyim” deyince hemen onun peşine düşüp, Develik Meydanı’na (bugün Antalya 2000 binasının yanındaki otopark) kadar koşturduk.

 

CEMRE’NİN FOTOĞRAFI

O zamanlar bu meydan, Antalya’ya Korkuteli’nden ve civar köylerden gelen zahire ve kömür yüklü develerin yükünü boşalttıktan sonra, çekilip dinlendirildiği hafif kayalık, çevresinde karadut ağaçlarının bulunduğu makilik bir yerdi. Cemil uzun aramalardan sonra bulduğu irice bir solucanı bize gösterdi. “İşte düşen Cemre bu” dedi. Doğal olarak mahallenin en büyüğü olduğu için, bütün çocuklar ona hemen inandık.

Öteki arkadaşlarımı bilemem ama, ben bugün bile ne zaman ‘Cemre’ kelimesini duysam; gözlerimin önünde, yerde sağa sola kıvrılan o iri solucanın hayali belirir. Toprakta bir solucan görsem, Develik’e büyük bir heyecanla arkadaşlarla koşturduğumuz o gün ve bir de ‘İşe yeni başlayan bir gazete muhabirinin Cemre fotoğrafı çekmeye gönderilmesi’ aklıma gelir.

Bir yerde okumuştum. Bilmem doğru, bilmem bir şaka. Eskiden gazeteciliğe yeni başlayan muhabir, cemrenin düşme fotoğrafını çekmeye gönderilirmiş. Tabii, dalga geçmek için. Belki de uyanıklığını ölçmek için. Elimize öyle bir Cemre fotoğrafı ulaşmadı ama, ben olsam herhalde fotoğraflamak için ‘en irisinden’ bir solucan bulmaya çalışırdım.

Buraya kadar okuduklarınız benim Cemre konusunda çocukluğumda yaşadıklarım.

Aslında Arapça kökenli “ateş parçası”, “ateş halindeki kömür” anlamına gelen ve ısınmayı ifade eden Cemre, halkımızın arasında yaygın olarak, ilkbaharın müjdecisi olarak bilinen sıcaklığın artması olayına deniyor.

Eskiden Anadolu halk takviminde yıl “Kasım ve “Hızır” günleri olarak ikiye ayrılırdı. Kasım

180, Hızır ise 185 gündü. “Kasım”, kasım ayının sekizinci günü başlıyordu. Kasımın 46’sında

“Kırk gün” anlamına gelen “Erbain”, 60’ında da, “elli gün” anlamına gelen “Hamsin” giriyordu. Böylece, kışın en şiddetli günleri sayılan 90 gün geçmiş oluyordu. Kasımın

90’ı, halk arasında, “Kantar ağdı” (yani, kantar yaza doğru yükseldi) deyimi ile anlatılır.

Kasımın 100’ü ise, “Geldik yüze, çıktık düze” sözleriyle belirtilir. Kasımın 150’si de, “Yüzelli, yaz belli” diye anılır.

 

KOCAKARI SOĞUKLARI

Antalya halkı, Şubat ayının başlarından itibaren baharı beklemeye başlar. “Birinci Cemre” Kasım günlerinin 105’inde (20 Şubat) havaya “İkinci Cemre” Kasım’ın 112’sinde (27 Şubat) suya, “Üçüncü Cemre” ise Kasım’ın 19’unda (6 Mart) toprağa düşer. Böylece halkımızın inanışına göre, önce havanın, sonra suyun, en son da toprağın ısındığına inanılır ve kışın soğuk günlerini arkada bırakmak üzere olduğumuzun müjdecisidir.

Halk, özellikle de kadınlar, cemreye “Cemile Hanım” derler. Cemrelerin düştüğü günler, havanın iyi, ya da kötü oluşuna bakarak, hava ile tuttukları niyet arasında bir ilişki kurmaya

çalışırlar. 11-17 Mart tarihleri arasındaki döneme ‘berd-el-acuz’ denir. Arapçada ‘berd’ soğuk, ‘acuz’ kocakarı demektir. Bu nedenle bu dönemin diğer adı, ‘Kocakarı Soğukları’dır.

Cemre düşmesi deyimine, çeşitli söylentiler de karışmaktadır. Bu söylentilerden birine göre, göçebe Araplar, kasım ayında birbiri içine üç çadır kurarlar, ya da iç içe üç ağıl yaparlarmış. Dış çadır, ya da ağılda, büyükbaş hayvanlarını, orta kısımda küçükbaş hayvanlarını, iç kısımda da kendilerini barındırırlarmış. Bu iç içe bölümlerde de, ayrı ayrı ateş yakıp ısınırlarmış. Havalar ısındıkça, önce dış bölümdeki ateşi, daha sonra ortadaki ateşi, en sonunda da en içerideki ateşi söndürür, buna da “cemre düşmesi” derlermiş.

Antalya zaman zaman soğuk ve yağmurlu geçen günlerden sonra; düşen cemrelerle, bugünlerde çiçek açan erik ve zerdali ağaçları ile yeniden sonsuz İlkbahar’ına ‘Merhaba’ diyor.

 

CEMRE’NİN KELİME ANLAMI

Cemre, kelime karşılığı olarak kor halindeki ateş anlamına gelir. Cemre’nin diğer bir anlamı ise, Müslümanların hac sırasında Mina Vadisi’nde attığı taşlardan meydana gelen yığındır. Cemrenin tıptaki anlamı ise, halk arasında karakabarcık, kabarcık, ateşgöynüğü ya da yanıkara adlarıyla bilinen iltihaplı çıban olarak tanımlanıyor. Divan şairlerinin, cemre zamanlarında baharın gelmesi dolayısıyla, önemli kişilere yazdıkları övgü şiirleri de Cemreviye olarak bilinmektedir. Meteorolojik bir olay olarak bilinen cemre ise takvimlerde ilkbahardan önce birer hafta aralıkla havaya, suya ve toprağa düştüğü inanılan ısıtıcı (ısıl) güç veya sıcaklık yükselmesi olarak tanımlanır.

Bu konuda 60 yıllık dönemi kapsayan bir araştırmada, cemrelerin kıştan bahara geçilirken ortalama sıcaklık eğrilerinin yükselmeye başladığı dönemin başlangıcını belirledikleri ve bu dönemde mevsim normallerinin üzerindeki az ya da çok bir sıcaklık artışı gösterdikleri ortaya çıkarılmıştır. Cemreler arasındaki günlerde ise, sıcaklıklarda az da olsa bir düşüş

olduğu saptanmıştır. Aynı araştırmaya göre her üç cemre dikkate alındığında, bir iki günlük farklarla bu tarihlerde yüzde 42 olasılıkla, iki cemre dikkate alındığında ise yüzde 74 olasılıkla belirgin bir ısınma gerçekleştiği görülmüştür.

Yayın Tarihi
15.03.2009
Bu makale 10685 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Hüseyin bey. sizi tebrik ediyoruz. kültürümüzü bir kez daha yaşattınız. Gelecek kuşaklara ışık tuttunuz. Allah sizden razi olsun. selam ve saygılarımı sunarım.

Abdullah yıldırım 22.03.2009

"MİLYONER AHMET" BAŞLIKLI YAZINIZI MİLYONER AHMET'İN TORUNU OLARAK OKUMAKTAN ONUR VE GURUR DUYDUM.SAYGIDEĞER BÜYÜĞÜM OLARAK ŞAHSINIZA TEŞEKKÜR ETMEK İSTİYORUM.45 YIL ÖNCESİNDE YAŞANAN SEÇİM ATMOSFERİNİN NE DENLİ İÇTEN VE SAMİMİ OLDUĞUNU,GÜNÜMÜZDE İSE NE KADAR YAPAY VE SIRADAN OLDUĞUNUN ORTAYA KOYULDUĞUNU GÖRÜYORUZ.BİRİCİK DEDEMİ RAHMETLE ANIYOR ,SİZİN GİBİ ELİT,ANTALYALI ,DEĞERLİ İNSANADA UZUN ÖMÜRLER DİLİYORUM. SAYGILARIMLA AŞKIN ÇOMAKOĞLU RESTORATÖR

AŞKIN ÇOMAKOĞLU 21.03.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!