Antalya esnafı ve düşündürdükleri

Küresel değişimle birlikte insanlar artık firmanın adına değil sattığı ürünün markasına bakıyor. Televizyon ve basında markaların reklâmını daha sık gören tüketici, aklında kalan markaya sahip olmaya çalışıyor. Bu durumda sizin 40 yıllık karşılıklı güvenden kaynaklanan markalaşmış ürününüzü insanlar genellikle unutuveriyor.

 

Antalya esnafı büyük mağazaların kurulmasından ve kent içinde raylı sistem inşaat çalışmalarından yana çok dertliler. Sık sık bu iki nedeni ileri sürerek işlerin iyiye gitmediğinden sitem edip, bazı günler dükkânlarını siftah edemeden kapattıklarını söylüyorlar. Acaba hakikaten işlerin iyi gitmemesi bu iki nedene mi dayanıyor?

Artık şunu kabul etmek gerekir ki, içinde bulunduğumuz zamanda istesek de istemesek de perakende ticaretin tercihleri değişiyor. Değişen ticari kavrama bağlı olarak yaşanan bu değişimden Antalya’da son on yıl içinde markalaşmanın ön plana çıktığı bir alışveriş şekli oluştuğu gözlemleniyor. Antalya’da da esnaf açısından öyle bir hal aldı ki artık “Markalı ürün  satanlar yaşar, onun dışındakiler biter.” durumuna gelindi.

Çarşıda sık sık biraya geldiğimiz esnaf arkadaşım şöyle söylüyor:

“Biz marka satıyoruz o bakımdan krizler ve büyük alışveriş merkezleri bizi etkilemiyor. Ben bu Çarşı’da baba mesleğini 25 yıldır yapıyorum. Yaşanan ekonomik sıkıntılardan dolayı çoğu esnaf işyerini ya kapattı ya da iş değişikliğine gitti. Herkes gelip şansını deniyor ama çarşı şans deneme yeri değildir. Zaman değişti. Artık esnafın karşısında bilinçli tüketici var. Dükkân dükkân dolaşıyor, etiketleri inceliyor. Ona göre karar veriyor.  Hele etiketi olmayan mala hiç yanaşmıyor. Fiyat etiketini insanlar bir güvence olarak görüyor.”

 

REKLÂMIN GÜCÜ

Arkadaşım herhalde haklı. Küresel değişimle birlikte insanlar artık firmanın adına değil sattığı ürünün markasına bakıyor. Televizyon ve basında markaların reklâmını daha sık gören tüketici, aklında kalan markaya sahip olmaya çalışıyor. Hal böyle olunca da sizin 40 yıllık karşılıklı güvenden kaynaklanan markalaşmış ürününüzü insanlar genellikle unutuveriyor. 

Kabul etmek gerekir ki, bugün Antalya’da çoğunlukla esnafın satış yaptığı dükkânlarda hiçbir mal üzerinde fiyat etiketi yoktur. İnsanlar bugün fiyatı yüksek de olsa, malların önce fiyat etiketlerine bakarak alıp almayacaklarına karar veriyorlar. Esnafımızın bu konuda bazı değişimleri hayata geçirmesi gerekir, diye düşünüyorum.

Kalekapı Esnafı bundan birkaç yıl önce bu durumu görerek örgütlenme ihtiyacı duydu ve sevgili dostum Hasan Kilit ve birkaç arkadaşının girişimiyle ‘Kaleder Derneğini kurdular. İzlediğim kadarıyla güzel çalışmalar da yapıyorlar. Kısa süre içinde turist otobüslerinin Kalekapısı’na gelmelerini sağladılar. Bugün derneğe bağlı dükkânlarda, satın aldıkları mallar için tüketiciye güvence veren bu derneğin logosu asılı. İnsanın satın aldığı mal için bir güveneceği ve malın kötü çıkması durumunda başvuracağı bir teşkilatın olması ne güzel. Çünkü Kalekapısı’nda bugün faaliyet gösteren esnafın birçoğunun babaları eski Esnaf Yoncaları teşkilatından geliyorlar.  Kaleder Antalya esnafı için iyi bir örnek oldu. Dilerim diğer semtlerdeki esnafların da Kaleder Derneği gibi bir araya gelerek kendilerine çözüm üretmeleri.

 

ESNAF LONCALARI

Eskilere dönersek bu esnaf teşkilatı son derece mükemmeldi. Kalekapısı’ndaki her esnaf da bu düzenli teşkilata bağlıydı. Kimse sanatında hile yapamaz, herkes namusuyla  çalışır ve kazanırdı. En küçük bir hileye karşı esnafın tabi olduğu teşkilatın başkanı bir ceza tatbik ederdi. Satılan malların da çürük ve hileli olmamasına özellikle dikkat olunurdu.  Çabucak bozulan, yırtılan veya çürüyen eşyada bir hile aranır, bulunursa esnaf teşkilatına şikâyet edilirdi. Ayakkabıların da sağlam olması ve belirli bir süre dayanması lazımdı. Çürük çarık yapılan, çabuk sökülen veya yıpranan ayakkabılar için bir şikâyet olursa hemen o esnafın yiğitbaşısı çağırılır, ayakkabının yapılışında bir hile olup olmadığı araştırılırdı. Eğer esnaf ayakkabıda bir hile yapmış ise bunu yapan çağırılır, tekdir olur, aldığı para müşteriye geri verdirilir ve ayakkabı da dama atılırdı. Bir esnafın yaptığı ayakkabının dama atılması o esnaf için en büyük ayıptı ve meslekte şeref ve itibarı kaybetmekti.

Yine bugüne dönersek zaman çok değişti.  Ne yazık ki eski esnaf loncalarının ortadan kalktığı günümüzde, önüne gelen ben bu işi iyi beceririm düşüncesiyle kafasına göre bir dükkan açıyor. Bu tür insanların çoğunluğu da bu işin ehli olmadıkları için elindeki sermayeyi de kısa sürede yiyip bitiriyor.

 

İŞİN EHLİ OLMAK

Özellikle işçilikten memurluktan emekli olmuş birisi, aldığı emekli ikramiyesini hayatında hiç yapmadığı ve dolayısıyla hiç anlamadığı bir işe yatırıyor. Eskisi gibi Yonca Teşkilatı olsa, buna izin verilmezdi. O işi yapanın o meslekten yetişmiş ve bu mesleği yapabilmesi için ustalarından icazet alması gerekirdi. Diyeceksiniz ki şimdi, “bugün esnaf loncalarının yerine meslek odaları var”.  Evet var. Var ama bu odaların,  eski loncaların gösterdiği kadar sıkı kontrollere sahip olduğunu düşünüyor musunuz? Bugün hemen hemen her kentte yaşam savaşı veren esnaftan hiçbirinin hayatından memnun olmaması, sadece ekonomik krizlerle izah edilecek bir sonuç değildir. Bana göre aynı dalda faaliyet gösteren esnaf sayısının ve esnaflık yapanların meslek ehli olup olmamalarının da bu krizde büyük rolü vardır.

Çocukluğumuzda “Türk Malı, herkes onu kullanmalı” derken, bugün küreselleşme ile Cumhuriyet öncesi günlere döndük. Yabancılar şimdi de tüketimle, alışverişimizde yine söz sahibi oldular. Düne kadar Türk köylüsünün ürettiği ürünü satan manav bugün ithal ürün satar hale geldi. Düne kadar yurdumuzda üretilen pamuktan imal edilen kumaşların yerini bugün Çin kumaşları aldı. Satın aldığımız birçok eşya da aynı şekilde. İçerisinde Türk olan yani TM yazılı mal bulmak oldukça zorlaştı.

Çarşı esnafının durumu gerçekten kritik ve çarşının hali ne olur, diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Yoksa zamanla birçok esnafımız, mağazalarda tezgâhtarlık yapar duruma mı düşecek? Bu düşünce bile beni korkutmaya yetiyor. Fakat şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: artık devir marka devri.  Halk olarak bu konuda bir şeyler yapmamız lazım. Fakat “Babadan, dededen esnaflık günümüzde bitmiştir” düşüncesini unutmadan. Bu yüzden sürekli değişim, sürekli yenilikçilik, sürekli müşteri memnuniyeti politikalarını dikkate almak lazım. Bir yanda markalaşma, bir yanda müşteri memnuniyeti ile esnafımızın değişime ve yenilikçiliğe her zaman açık olmak gerekiyor. Çünkü tüketime dayalı yaşamdan kaçış yok. Hep birlikte ve üreteceğimiz çözümlerle değişime ayak uydurmak gerekiyor. Başka çare yok.

Yayın Tarihi
22.01.2009
Bu makale 9760 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!