Antalya vitesten attı!

     Bölgemizin yağışlı iklim kuşağında oluşunu ve çarpık yerleşimini göz ardı etmeyelim. Yoğun göç alıp sağlıksız gelişen kentlerin ortak kaderi sahipsizlik. Bunun sonucu çarpık yapılaşma, altyapı eksikliği, plansızlığı, yok edilen doğal güzellikler olarak karşımıza çıkıyor. Bu gidişle gelecek kuşaklara, torunlarımıza nasıl bir Antalya bırakacağımızı şimdiden düşünmemiz gerekiyor.
    Ocak ayı dondurucu soğuk ve arkasından sağanak yağışla geldi. Bu beni çok eskilere götürdü. Koyu grilikler arasından yağan yağmur, kişilerin psikolojisinde gelgitlere sebep oluyor. “Rüzgârlı havanın kuytusu, yağmurlu havanın uykusu” derler ya, biz ununu eleyip eleğini aşanlar da bu söze uyup bir sağa, bir sola dönenip duralım diyeceğim ama fırtına buna izin vermez zaten.       
         “Güneşli olsun da gerisi önemli değil” diyordum eskiden, fakat şu dondurucu Sibirya soğuklarından sonra fikrim değişti. Gerçi Balkan çocuğuyum ama kırk yılı aşkın süredir Antalya’dayım. Bedenim unuttu soğuğu. Bu havada kişi yine yaratıcı ve üretici olabiliyor ama bu tekdüze yağış, içteki pozitifliği alıp götürüyor.  
    İki gündür yoğun fırtınalı yağış, Antalya’da su birikintilerine, göllenmelere sebep oldu, kaçınılmaz trafik kazaları meydana geldi. Genellikle Liman bölgesindeki bazı apartmanların girişi suyla doldu. Vatandaşlar,  alışverişe kendi geliştirdikleri ilkel salla çıkabiliyorlar ancak. Genellikle Lara’daki evler, işyerleri su altında maalesef. Belediye itfaiye ekipleri çalışıyor elbette ki, eee hizmet için varlar.
    Limandaki balıkçı tekneleri dalgalar nedeniyle hasar gördü, içindeki eşyalar denize saçıldı, mal canın yongasıdır diyerek teknelerinin yanına gelen balıkçılar, denizden işe yarayacak eşyalarını kurtarmaya çabaladılar.  Dev dalgalar falezleri aştı. Kimilerinin mağduriyeti kimilerine menfaat olarak döner hep. Ganimetçilere gün doğar böyle zamanlarda, fırsatı kaçırırlarsa şaşarım inanın!
    Valililik, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan engelli ve hamile personeli bir gün süreyle idari izinli saydı, ilk ve ortaokullar tatil edildi. Çöp konteynerleri devrildi, günısılar uçtu, paneller patladı. Kentte yüzlerce ağaç devrildi. 100’üncü Yıl Bulvarı üzerindeki palmiyelerin uçları koparak çevreye dağıldı. Konyaaltı Caddesinde çam devrilerek tramvayın elektrik kablolarını koparttı.  Döşemealtı ilçesindeki bir camiye yıldırım düştü. Allah’tan cemaatin olduğu namaz vakti değildi!
    Pek yakında felce uğrayan büyük şehir yaşamları, iptal edilen uçak seferleri haberlerini duyacağız medyadan, acil durum koordinasyon kurullarının yayınladıkları ikaz duyurularını da ardından tabii ki. Kapanan yollar, mahsur kalıp donanlar, sele kapılıp ölenler olacak yine ne yazık ki!
    Aslında kabahatin büyüğünü kendimizde aramalıyız, yağışa engel olamayız, fakat sele direnebiliriz. İskâna açılan yerlerin eski sel yatakları olup olmadığı ve topoğrafik durumu araştırılmalı, oradan akanların kaç yılda bir şiddetli yağışlarla genişlediği meteorolojiden öğrenilmeli, o bölgelere ne ev ne işyeri ne de otoparklar inşa edilmeli.
    Yanlış hatırlamıyorsam eğer 2003’te kentimizde aşırı yağışla birlikte dağlardan eriyen karlar sele dönüşmüş, Çakırlar Kuru Çayı’nın taşmasıyla Akdamlar ve Hacısekiler köylerinde büyük hasara neden olmuştu. Hatta kurtarma operasyonuna katılan dozer devrilmiş, operatörüyle birlikte bir itfaiye eri ve kurtarılan çocuk sel sularına kapılarak kaybolmuştu. Bu felaketin baş sorumluları köy muhtarlarıydı bence, çünkü zilyetlikle sel yataklarında yapılaşmalara göz yummuşlardı.  
    Göynük ve Ağva Dereleri kenarlarındaki sel setleri turizmin bölgeye girmesiyle ortadan kalktı, daha sonra yapılaşma nedeniyle parsellere açıldı. Doğa kendini direne ediyor fakat bizler kum-çakıl (ç)almak uğruna derelerin ana yataklarını bozuyoruz. Rant uğruna su toplanma yerlerindeki konutlaşma, büyük afetlerde canla mal kaybına sebep oluyor işte.
    Aradan on iki yıl geçti, eski hamam, eski tas! Güneş açar kış sorunları, özellikle hava kirliliği, soğuk olur yaz sorunları unutulur. Geçer, bu da geçer. Velhasıl balık hafızalı bir toplumuz.

Yayın Tarihi
13.01.2015
Bu makale 1890 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Turizme endeksli "balon gibi şişen kent" olarak Antalya'nın altyapı durumunu çok nefis sergilemişsiniz Sn.Demirtaş. Fakat Antalya'nın yıllardır farkına varamayıp hiç uyum sağlayamadığı ana sorunu olan "Turizm AFETİ" karşısındaki durumu, esas tehdit olarak kenti içten çürütmektedir. Henüz Antalya (Başkent?imiz) ilçelerde gelişen turizme bile destek verememekte ve sürdürülecek olan çarpık turizmin tüm ceremelerini çekmeye de cümleten hazır olmalıdır! Ama..!? Anlamayana davul zurna bile fayda etmiyor maalesef.

Zafer Cengiz 28.05.2015

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!