ANTALYA YÖRÜKLERİ (5)

Yörüklerde Evlenme ve İnanışlar

 

Antalya Yörükleri ile ilgili yazı dizimizin bu hafta sonuna geldik.  Yeri ve zamanı geldikçe sizlere yine onların yaşamlarından, gelenek ve göreneklerinden kesitler sunmaya devam edeceğim. Çünkü onlar hakkında yazılacak daha o kadar çok şey var ki bilemezsiniz

 

Eskiden Yörüklerde, oğulları evlenecek yaşa gelince aileyi bir telaş sarardı. Acaba oğlumuza hangi kızı alalım ki hem oğlumuz mutlu olsun, hem de aileye ait işlerde yardımı olsun. Evlenmede oğlanın ve kızın hiç fikri sorulmazdı. Aile tarafından beğenilen kız obanın yaşlıları tarafından "Allah'ın emri, Peygamber'in kavli ile sizin kızı falancanın oğluna biz razı gördük, siz ne dersiniz" diye istenirdi. Kız evi aile arasında bu konuyu konuşmak üzere bir hafta müddet ister; oğlan evinin bir hafta sonraki ziyaretinde de yine bir hafta süre istenerek, “Kız evi, naz evi” şeklinde bir tür naz yapılırdı.

Bir sonraki ziyarette söz alınır; bir bohçaya bir kilo şeker, bir kilo kahve bir iki Osmanlı altını ağırlık olarak konur; kız evine gönderilir ve böylece söz kesilmiş olurdu. Nişan âdeti pek yoktu. Söz alındıktan sonra fazla bir zaman geçmeden düğün günü kız evi tarafından tespit edilerek oğlan evine bildirilirdi. Sıra her iki tarafta düğün hazırlığına başlamasına gelirdi. Hazırlıkların bitimine yakın kız ve oğlan evi mendil, çorap, yazma, kuşak gibi küçük hediyelerle (oku) akraba ve dostlarını düğüne davet ederlerdi.

KONUKLARIN KARŞILANIŞI

Yörüklerde düğün günü muhakkak perşembe veya cumartesi gününe rast getirilirdi. Düğün başlangıcında mevlit okutulduğu da olurdu. Düğüne gelen davetlilere oğlan evinde önce kahve ikram edilir; öğle namazı kılındıktan sonra mevlit okunurdu. Mevlitten sonra kız evine gidilerek, kız at üzerinde düğünün yapıldığı alana veya evin bahçesine getirilirdi.

Düğüne gelen konuklar, düğün evine yaklaşınca beraberinde getirdikleri silahla birkaç kez havaya ateş eder; bunu duyan davulcular ile ev sahibi gelen konuklara doğru koşup onları karşılardı. Düğünlerde, gelen her konuk silah atsın atmasın muhakkak davulla karşılanırdı.

Düğüne gelenler sosyal durumlarına uygun yerlere oturtulur; önce kahveler ikram edilir; sonra da topluca yemek yenirdi. Yemekten sonra düğün şenliği başlardı.

Düğünlerde özellikle Serik bölgesi Yörüklerinde eskiden ya yağlı güreşler düzenlenir; ya da at yarışları yapılırdı. Düğün sahibinin gelir durumuna göre bu yarışmalarda keçi, sığır yahut deve ödül olarak konulurdu. Güreşlerde veya at yarışlarında birinci gelen bu ödülü alırdı. Bu yarışmaların yapılamadığı hallerde silah atış yarışmaları yapıldığı da olurdu. Bu atışlarda en fazla hedefi vuran ortaya konulan ödülü almaya hak kazanırdı. Akşam ise kız obasında kadınlar arasında eğlence tertiplenirdi. Bu eğlenceler tam üç gün sürerdi. Gelin alınmadan önce kızın bohçası ve sandığındaki çeyizleri çadır içinde gerilmiş olan iplere ardı sıra asılarak sergilenirdi.

GELİN ALMA

Üçüncü gün yine toplanılarak atlar ve develerle kız evine gidilir, yenilir, içilir, eğlenilir; sonra da develere damatla gelinin eşyaları yükletilirdi. Büyük bir özenle süslenen bir deveye bir çocuk bindirilirdi. Bu sırada gelin oğlan evinden getirilen ata biner binmez misafirler tarafından silahlar atılırdı. Önde bayrak, arkasında davul zurna gelin atı ve eşya yüklü develer oğlan evine doğru yola çıkarlardı. Oğlan evine gelen gelin hemen attan indirilmez, gelinle gelen kardeşi, eniştesi veya en yakın akrabası oğlanın babasından gelin için hediyeler istenirdi. Bu sırada al duvağının altına küçük bir oğlan çocuğu sokularak gelinin eline verilirdi. Bununla yeni kurulacak ailenin ilk çocuğunun erkek evladı olması arzu edilirdi. Gelinin başına doğru kuru üzüm, leblebi, şekerli leblebi, buğday taneleri bazen de bozuk para atılırdı. Çocuklar bunları toplamak için birbirleri ile yarışırlardı. Gelin en iyi işlediği ipekli ve kadifeli para keselerden birini koynuna sokulan erkek çocuğa verirdi. Hediyeler alındıktan sonra gelin attan iner, orada nikâhları kıyılır; duası yapılırdı. Ayağı önünde bir koç kesilerek yere akan kanından alnının ortasına parmakla bir parça kan sürülür, kurbanın üzerinden atlatıldıktan sonra damat odasına alınırdı. Bu odaya girişte kapının eşiğine ve gelinin ayağının altına yağ sürülürdü.

Gerdek gecesi sabahı ise oğlan evinden bir el silâh sesi duyulurdu. Yeni evlenen çift gerdeğe girdikleri çadırda bundan böyle obanın bir parçası olarak hayatlarını sürdürürlerdi.

 

YÖRÜKLERDE BAZI ADETLER, BATIL İNANÇLAR

* Yörüklerin uğurlu veya uğursuz saydıkları bazı inanışları vardı. Akşam namazından sonra birbirlerine zorunlu olmadıkça ödünç dahi olsa bir şey vermeyi uğurlu saymazlardı. Her ne olursa olsun salı günleri göçmezlerdi. Düğünlerini perşembe ve cumartesi günlerine rast getirirlerdi.

* Salı ve cuma günleri çamaşır yıkamazlar. Eğer üç hafta üst üste çamaşır yıkarsa kadın, o evden bir ölü çıkacağına inanılır.

* Yakın akraba olmayan birisine veya komşusuna çiğ süt verilmez. Eğer mutlaka verilmesi gerekirse içine çok küçük ateşli bir kömür atarlar. Böyle yapılmaz ise bir hayvanın öleceğine inanılır.

* Akşam namazına yakın saatlerde akrabalar hariç, yabancıya soğan sarımsak verilmez.

* Çadırı kurarken yönü genellikle güneye getirilir. Eski köy evleri bile böyledir.

* Yürüyen bir çocuğun apalaması, eve misafir geleceğine işarettir.

* Kapının önünde ayakkabı çıkarılırken tesadüfen ayakkabılar üst üste gelirse o eve uzaktan yakından bir misafir geleceğine inanılır.

* Ev sahibi sofraya dökülen yemek kırıntılarını yerse o kişi zengin olur.

* Gece sakız çiğnemek ölü eti yemek olur.

* Birisinin uyuyacağı sırada ellerini göğsü üzerinde bağlaması veya ayakları arasına koyması o kişinin fakir olacağına, kısmetinin bağlanacağına inanılır.

* Gece tırnak kesmek ömrü kısaltır.

* Çok ağlayan çocuğun ağzına babasının terliğinin tersi ile üç defa ağır ağır vurulursa çocuk ağlamayı kestiğine inanılır.

* Dil ucunun kabarması, birisinin hakkını yediği anlamına gelir.

* Soğan ekerken biri yellenirse o yıl soğanlar acı olur.

* Mezar parmakla gösterilmez. Bilmeden göstermiş ise parmak yavaşça ısırtılır.

* Ay tutulduğu zaman tüfek sıkılır.

* Nazardan korunmak için evin bir köşesine at nalı, delik, taş, kaplumbağa kabuğu, soğan sarımsak, çaltı dikeni vs. asılır.

* Köpek uluması iyi sayılmaz. Zira birisinin öleceğine inanılır.

* Konuşmayan çocuğa koyun çanından su içirilir.

* Evin eşiği bıçakla kesilir, yontulursa o ve de yoksulluk başlar.

* Uyuz hastalığına tutulmuş birisine süzülmüş kül  suyu içirilir.

* Otururken eller birbirine bağlanmaz. Çünkü nasip kesilir.

* Çok ateşli hastalar, çabuk geçsin diye koyun veya keçi derisine sarılır.

* Herhangi bir şeyleri veya hayvanları kaybolduğunda Yörükler şöyle bir pratiğe başvururlardı: Sağ kol açılır, sağ elle sol el orta parmaklar hizasında birleştirilir. Dirseğe doğru iki karış yapılır. Aynı karışlar geriye doğru sayılır. Alttaki sağ el uzun gelirse kaybolan şey bulunamayacak demektir. Şayet karışlayan el yani sol el uzun gelirse mal bulunacak demektir.  Bu usulden başka bir kimsenin malı yani hayvanı kaybolduğunda; kaybolan hayvanının vahşi hayvanlar tarafından yenmesini önlemek için "Ağız bağlama" duası yaparlardı. Hayvanı kaybolan Yörük bildiği bir dua okur. "Kuşun kurdun ağzını sık bağ" diyerek sağa sola üfürerek bunu üç defa tekrarlar. Hayvan bulunduktan sonra da "Kuşun kurdun ağzını çöz bağ" diyerek aynı duayı okuyarak büyüyü çözerlerdi.

 

BİTTİ

Yayın Tarihi
23.08.2008
Bu makale 14257 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Selam sayin Huseyin Cimrin makalenizi arastirma yazinizi zevkle okudum. size bir sorum olacak beni bu konuda aydinlatirsaniz memnun olurum. buyuklerimiz soyumuzun Horasan dan Erzincana gelme oldugunu soylerlerdi. inanc olarak Alevi Ehlibeyt iz. Yoruklu bir bayanin alevi biri ile evlenebilir mi. anlasabilir miyiz. evlilik uyumlu guzel gider mi. Yorukler genellikle aile ici dayi amca cocuklariyla evlilik yaptigini biliyorum. bilgileriniz icin tesekkur ederim

gungor uzunkaya 14.02.2016

allah Türkleri ve Türkiyeyi sevenleri korusun

kadir yurdusever 15.08.2010

Sayın Cimrin, Canlı kütüphanemiz olarak sizi ilgi ile okuyoruz. Ufkumuz açılıyor. Elinize ve hafızanıza sağlık. Teşekkürler

Cem Kızılçeç 24.08.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!