Benim de kasetim varmış!

Geçen gün bir arkadaşım, “Ben de aday olacaktım, ‘senin kesin kasetin vardır’ dediler vazgeçtim” diye yazmış facebook’a. Okuyunca epey güldüm. Bir anda ‘acaba adaylığım söz konusu olsa ne yaparım’ diye düşünmeden de edemedim. İşte o an, vücudumun her tarafını adeta bir ateş sardı. Ardından aşırı bir terleme, hafif bir ürperti ve birden üşüdüğüm fark ettim.
Mideme krampın girdiğini ise sonradan fark ettim. Kendime gelmem epey uzun sürdü ve içimden “İyi ki aday değildim” dedim.
Düşünebiliyor musunuz benim gibi tam bir ev erkeği bile bu korkuyu yaşayabiliyorsa siz artık gerisini düşünün. Hele bir de önümüzdeki günlerde bir kaset furyası yaşanacağı dedikoduları iyice ayyuka çıkmışken.
 

++++++++

Genç gazetecilere tebrikler

Aydın Doğan Vakfı’nın düzenlediği 25. Genç İletişimciler Yarışması’nda Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi toplam 15 ödülle üst üste üçüncü kez Türkiye birincisi oldu. Rektör Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Bilal Arık ve ödül kazanan öğrencileri kutluyoruz.

+++++++

Keşke dememek için okuyun!

Yapılan bir araştırmaya göre, ölmek üzere olan insanlar en büyük beş pişmanlıklarını şöyle sıralamışlar,

 “Keşke istediğim hayatı yaşabilseydim”
“Hayatının noktalanmak üzere olduğunu anlayan insanın, birçok hayalinin gerçekleşmediğini görmesi kolaylaşıyor. Benim refakat ettiğim, ölmek üzere olan hastaların çoğu, hayallerinin yarısını bile gerçekleştirememişti ve hepsi bunun en büyük sorumlusunun kendisi olduğunun farkında olarak hayata veda etti. Çünkü her biri çeşitli nedenlerden ötürü, kendi istedikleri hayatı yaşayacakları yerde başkalarının onlardan beklediği hayatı yaşamıştı.”

 “Keşke o kadar çok çalışmasaydım”
“Ölümüne refakat ettiğim bütün erkek hastalarımın pişman olduğu ortak şey vardı. Hepsi evlatlarının çocukluk dönemini kaçırdıkları ve karısına daha fazla zaman ayıramadığı için pişmanlık duyuyordu. Gerçi kadınlar da aynı pişmanlığı dile getiriyordu ama çoğu ileri yaşlarda olduğu için, bu kadınların çok azı hayatı boyunca tam mesaili bir işte çalışmıştı. Ama erkekler istisnasız, iş dünyasının tekdüzeliği içinde o kadar çok zaman geçirdiği için pişmandı.”

 “Keşke duygularımı açıklama cesaretim olsaydı”
“İlgilendiğim birçok kişi, hayatı boyunca durup dururken ‘ortamın ahenkini bozmamak’ adına duygularını bastırmış. O nedenle de ortalama bir mutluluk yakalayabilmişler ama hiçbir zaman olmak istedikleri kişi olamamışlardı. Ve bence yakalandıkları birçok hastalığa da işte bu hayata küskünlük ve memnuniyetsizlik sebebiyet vermişti.”

”Keşke arkadaşlarımla daha çok görüşseydim”
“Hastalarımın büyük bir kısmı, hayatlarının son haftasında sahip oldukları arkadaşlıkların ne kadar değerli olduğunu anladılar. Ama hemen hepsinin hayatı o kadar yoğun bir tempo ile geçmişti ki arkadaşlarını yıllar boyunca ihmal etmiş ve çoğu ile iletişimi kaybetmişlerdi. Ve maalesef birçoğuna, hayatına nokta koymadan önce eski arkadaşlarına ulaşmak ve onları bir kez daha görmek kısmet olmadı. Tecrübelerime dayanarak şunu kesinlikle söyleyebilirim: Ölmek üzere olan her insan, eski arkadaşlarını özlüyor.”

“Keşke daha mutlu olmama izin verseydim”
“Birçok insan hayatının son evresinde aslında ‘mutluluk’un kişisel bir tercih olduğunun farkına varıyor. Oysa insanlar hayatları boyunca mutluluğu keşfetmek yerine, eski alışkanlık ve kalıpları devam ettirerek yaşıyor. Değişim korkusu insanları kendi kendilerini aldatmaya kadar götürüyor ve birçok kişi, sürdürdüğü hayattan mutlu olduğuna hem çevresini hem de kendini inandırıyor. Hem de içlerinde bir yerlerde, bütün kalbiyle gülmek ve yeniden hayattan tat almak için büyük bir özlem duymalarına rağmen.”

++++++++

HAFTANIN FIKRALARI.. HAFTANIN FIKRALARI..

LOUİS AMCA
Heyecanlı damat düğünlerinden bir gün önce müstakbel karısına:
- Sen aşk hayatı nedir bilmiyorsun sevgilim, onun için müsaade et de gece sana yeğenim Jeon'un, sonra Louis amcamın, daha sonra da kardeşim Theodoro'un nasıl aşk hayatı yaşadıklarını anlatayım.
Ertesi sabah genç damat müstakbel karısından bir telgraf aldı. Telgrafta şöyle diyordu:
 “Çok özür dilerim, fakat seninle evlenemeyeceğim. Louis amcanla kaçıyoruz.”.

BOZUK GARDIROP
Bir kadının yatak odasındaki gardırop bozuktur. Evin yanında bulunan istasyondan tren geçince kapağı açılmaktadır. Bunun için bir gün bir marangoz çağırır. Marangozu yatak odasına götürür ve dolabı gösterir. O anda bir tren geçer ve gardırobun kapağı kendiliğinden açılır. Marangoz menteşelere, kilide bakar. “Hanımefendi buradan gardırobunuz nesi olduğunu anlayamadım. Şimdi ben içine gireyim ve siz kapağı kapatın, böylece ben içeriden bakarım belki böyle anlarım.” der.
Marangoz içeri girer, kadın kapağı kapatır. O anda kapı çalar. Kadın kapıyı açar. Kadının kocası gelmiştir. Kocası doğru odasına gider ve üstünü çıkarıp asmak için gardırobunu açar. Bir bakar ki gardıropta bir adam. Kızarak adama bağırır. “Ne işin var senin burada?” der. Marangoz korkmuş bir vaziyette cevap verir:
- Şey beyefendi ne desem ki, şimdi size burada tren bekliyorum desem inanır mısınız?

HEMEN HEMEN
Seksen yaşında adam doktora kontrole gitmiş...
 “Seks yaşamın nasıl?” demiş doktor...
 “Hemen hemen her gün...” demiş 80'lik. Aklı durmuş doktorun.
 “Nasıl yani, hemen hemen her gün?” diye sormuş.
 “Pazartesi hemen hemen... Salı hemen hemen... Çarşamba hemen hemen...”.

OTOBÜS ŞOFÖRÜ
Bir anne ve sekiz yaşındaki kızı otobüste gidiyorlar. Durakların birinde birkaç tane seks işçisi, müşteri bekliyor. Kız annesine sorar:
-Bunlar kim anne? Ne diye bekliyorlar? 
Anne de:
- Bunlar kocalarını bekleyen kadınlardır kızım...
Bunu duyan otobüs şoförü dönüp:
- Çocuğa böyle saçma sapan şey anlatmayın, gerçekleri anlatın. Bunlar orospudur ve para için erkeklerle yatıyorlar.
Çocuk da:
-Anne bunlar erkeklerle para ile bile yatarlarsa, çocukları olur, bu çocuklar sonra ne oluyor?
  Annenin yanıtı:
- Otobüs şoförü...