Berat

Dinlerin başlıca görevi eğride olan insanı doğruya davet etmek değil midir?

 

Berat Kandili akşamı dostlardan yağmur gibi yağan temenniler, dualar nasıl da mutlu etti bizleri. Yüreklerimiz yıkanırcasına dileklerde bulunduk. Yanlışlarımız için yaratanın affına sığındık.

 

Dinler tarihi incelendiğinde her Tanrı elçisinin gönderildiği çağ ve coğrafyalarda yolunu şaşırmış insanlara davet vardır. Davetin amacı iyiliklerdir.

 

Ne var ki sınıfsal toplumlarda ve gücü ellerinde tutan egemenlerin dünyasında dinin iyiye ve doğruya yönlendiriciliği kitlelere farklı biçimde verilir. Aklın yörüngesinden çıkarılan bir kadercilik kalabalıklara afyon niyetine sunulur. Saf ve tertemiz inanç sahiplerine cennet ve cehennem kavramı sömürme ve itaat ettirme felsefesine büründürülerek verilir.

 

Sözde din adamları ya da dinci dediğimiz çıkar çevrelerinin oluşturdukları tarikatlarla bireye biat etme bilinci aşılanır. Bu güruh takımı kutsal kitaplardaki buyrukları çarpıtır. Kişi hak ve özgürlükleri kurulu düzenin despotlarının ve onların uşaklarının dümen suyuna yönlendirilir. İnanç sahipleri mezhepsel gruplara ayrılır.

 

Oysa hiçbir kutsal kitap, gücü elinde tutan muktedirlerin çarpık dinci anlayışına yer vermez. Evrenselleşen din görüşünü başkalaştıranlara taviz vermez.

 

Geçmişten bugüne gelip geçmiş bilgelerin hiç birisi muktedirlerin değirmenine su taşımamış, tam aksine onların günahlarını her daim karşı durmuş, şiirleriyle, akıl dolu sözleriyle insanlara yol gösterici olmuşlardır. Tıpkı Yunus Emre, Mevlana, Hacıbektaş Veli gibi… Onlar sevgiyi, eşit yaşamayı, kul hakkını yaşamları boyunca savunmayı başarmışlardır. Onlar için bir lokma, bir yudum, bir hırka dünyadaki en değerli varlıkları olmuştur. Kimi gün gelmiş Pir Sultan olmuş, haksızlıklara eyvallah etmediği için darağaçlarında can vermişlerdir. Ama asla zulüm karların maşası olmamışlardır.

 

Oysa günümüzde; kul hakkını, insan onurunu, haramsız yaşama haysiyetini bir kenara bırakan, namaz kılar görünüp şeytanla işbirliği yapan o kadar çok muktedir ve yalakaları vardır ki; kendi halinde, inançlarını en büyük serveti olanların gözünde bu günahkârlar deyim yerindeyse kıyametin işaretleri gibidir.

 

Onları toplumumuz çok iyi tanıyor. Devlet malına göz koyan, tüyü bitmemiş yetim hakkı yiyen, insanları dinsel ve mezhepsel olarak ayrıştıran, kendileri gibi düşünmeyenleri hasım olarak niteleyen bu zavallılar kısa vadede kazanmış görünseler de kul ve Allah indinde yüzleri kara, yürekleri çürüktür.

 

Berat Kandili Müslüman inancında kulların yaratandan af diledikleri önemli kutsal günlerden biridir.

 

Ancak Berat Kandilinde; elleri kardeşkanına batmış, sofraları haramla süslenmiş, sorumluluklarını unutarak emanetlerindeki görevlerini hırsızlıkla çirkinleştirmişler için Tanrı katında berat hakkı yoktur.

Çünkü rab:

 

“Bana hangi suçla gelirseniz gelin bağışlarım, ama kul hakkıyla gelene merhametim yoktur.” Diye buyurmuştur.

 

Bugün anıldıklarında, akıllara; acı, zulüm, kan ve gözyaşı, horlanma, kayırma getirenlerin kıblesinde zerre kadar merhametin ve beratın yeri yoktur.

 

Yayın Tarihi
02.06.2015
Bu makale 402 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!