Bir Padişahın hatıra defteri - 2

26 Şaban 1436


Azizim defter-i hatırat,

Görüşmeyeli neredeyse bir yıl oluyor*...

Ama şimdi hiç hal-hatır soracak halet-i ruhiyede değilim...

"Neden?" dersen; Meclis-i Mebusan seçimleri keyfimi çok kaçırdı...

Hiç ihtimal vermiyorum ama; bir mucize olur da isyancı muhalefet birleşirlerse, güzel sarayımdan olur, o sarı saçlı mavi gözlü adamın anılarıyla dolu eski saraya dönmek zorunda kalırım diye korkuyorum...

Sana daha önce de yazdığım gibi*, seçimler öncesi kendimi meydanlara atıp, bir elimde Kur'an, diğer elimde kefen bezi, o vilayet benim, bu vilayet de benim dolaştım durdum...

Kullarıma ne nutuklar attım, ne duygu sömürüsü yaptım, isyancılara ne küfürler ettim, bir bilsen!... Yine de olmadı...

Çok mutsuzum be defter-i hatırat... Okkası dörtbin akçelik çay bile boğazımdan geçmiyor!... Senden başka dostum da kalmadı...

Ama bütün kabahat Vezir-i Azam Hayalci Davut Paşa'da... Bu işi beceremedi!...

Sonuçlar kesinleşince kendisini huzuruma çağırttım. Kapının önünde ayakkabılarını çıkartırken çok tedirgindi (Geçenlerde üzerine yürüdüğümde çoraplarıyla kaçmak zorunda kalmıştı. Ondandır?... Halbuki bu sefer bornozlu askerlerime tembih ettim; o içeri girince, kaçamasın diye kapıyı dışarıdan üzerimize kilitleyecekler)...

Usulca yaklaştı, hızla eteğimi öptükten sonra, tokat menzilimin dışına çıkarak beklemeye başladı...

"Nedir bu rezalet Paşa?" diye en sert ses tonumla gürledim (Boş bulunup öyle bir zıpladı ki, neredeyse aynı boya gelecektik... Mazallah o yükseklikten kafa üstü yere çakılsa, sarayın pahallı yer kaplamaları kirlenip zedelenecek!)...

Sesimi biraz daha alçaltarak devam ettim "Ben sana 50 arşın arazi bağışladım... Ama şimdi duyuyorum ki, sen o arazinin 10 arşınını başkalarına kaptırmışsın... Kürdistan'dan göçenler üzerine gecekondu dikmiş diyeler... Bunun hesabı sorulmaz mı sandın Paşa?... Maruzatın varsa duymak isteriz!"...

Öksürerek boğazını temizledikten sonra, hafif duyulur, titrek bir sesle konuşmaya başladı...

"Mevcudiyetimin yegane sebebi Yüce Padişahım. Tabi ki bir kusur varsa bu garip kulunuzundur. Ammaaaa, bizi acilen satan müelliflerimizin de yazdıkları gibi; Siz eğer meydanlara çıkmasaymışsınız, bendenizi beceriksiz bir kulunuz gibi göstermeyeymişsiniz, saçını buzağı yalamış hizmetliniz 'iki kılıcım yüzlerce kamam var' gibi saçma-sapan konuşmayaymış, Ağlak Şeyettiğim Paşa aleyhimize sözler ederek, Şehr-i Emin Parselci Melih Paşa'yla kapışmasaymış, eli uzun eski Sadrazamların Şeriat'a hesap vermelerine engel olmasaymışız, Abgül Paşa çaktırmadan kuyumuzu kazmayaymış, Kürt Selo Paşa Güneydoğu'daki kullarınızı birleştirmeyeymiş, 'Rey ve Ötesi Cemiyeti" reyleri takip ve kontrol etmeyeymiş, benim Silahdaroğlu Paşa ve Bahçedar Paşa'yla başa çıkmam kolay olacakmış..."

Kesmesem daha da devam edecekti... Dayanamadım...

"Sus bre zındık!" diye lafını kestim... "Utanmadan bir de kabahati bize bulursun... Biz ki yüce varlığımızı ve Devlet-i Aliye-i Osmani'nin tüm imkanlarını seferber edip, kefereye karşı vermediğimiz mücadeleyi halkımıza karşı vermişiz... Şimdi yok o yok bu der, bahane üzerine bahane üretirsin... Paşa, Paşaa... Kürdistan ahalisini biber gazıyla telef edemedin mi?... Rey ve Ötesi Cemiyeti azalarını paralelci diye zindanlarda çürütemedin mi?... Sana bu gibi konularda öğrettiklerimin hiç birisini dimağına getiremedin mi?... Hemen karşımdan yıkılasın... Sadaret mührünü bırakmayı da unutmayasın!"

Sözümü ikiletmedi, geri geri yürüyerek huzurumdan kaçarcasına ayrıldı...

Azizim defter-i hatırat, o gittikten sonra, birden aklıma parlak bir fikir geldi!...

Benim için en hayırlısı; bir müddet adil, tüm kullarıma eşit davranan bir Padişah gibi görünmek... Yerimi ve sarayımı koruyabildiğim kadar korumak... Gerekirse, eli uzun, rüşvetçi paşaların kellerini verip isyancıları sakinleştirmek. Eski kuvvetimi kazanınca da, isyancıları bir bahaneyle saraya çağırtıp, cellatlarıma boğdurtarak, mutlu mesut saltanatıma devam etmek...

Ancaaak... Bu iş için Bahçedar Paşa, Silahdaroğlu Paşa ve Kürt Selo Paşa'ları kullanamam. Çünkü onlara ettiğim hakaretamiz sözler, henüz çok körpedir...

Bana daha önce de büyük hizmetleri dokunmuş, kendisine attığım kazıklardan ucuz kurtulmuş ve kin tutmadan hemen unutmuş, haber salınca nazlanmadan koşup gelecek, süslü laflar ederek tarafsız görünmeme yardım edecek, şu zor günlerimde ortalığı sakinleştirecek bir kuluma ihtiyaç duyarım...

Hah! Aklıma geldi...

Şimdi bana hemen müsaade et azizim defter-i hatırat...

Varayım Deniz Paşa'ya haber saldırayım heman...

Bunları da atlatırsam, ben yine yıkarım ülkeyi, eylerim viran!

 

(*) "Bir Padişahın hatıra defteri" yazısı için:

http://www.antalyabeyaz.com/yazarlar/bir-padisahin-hatira-defteri/

Yazıdaki düzeltme için "Sen de benim hatalarımdan birisin":

http://www.antalyabeyaz.com/yazarlar/sen-de-benim-hatalarimdan-birisin/

Yayın Tarihi
13.06.2015
Bu makale 2054 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!