Bir yılbaşı hikâyesi

Yeni yıla günler kala o bilindik tartışmalar toplumsal hayatı meşgul etmeye başladı.

 

Kutlansın mı, kutlanmasın mı? Kutlanırsa gâvur mu oluruz, kutlanmazsa Müslüman mı kalırız?

 

Bu tartışmalar sürerken çok eskilere döndüm.

 

Çocukluk yıllarımızdı…

 

Floransan lambasının bile mahallemizde kimi komşularımız tarafından:

 

“Yaydığı ışık nura benziyor, bu yüzden bu lambayla aydınlanmak caiz değildir.” Diye günah görülürken, yılbaşı kutlamalarına da aynı karanlıkçı zihniyetin baskısı getiriliyordu.

 

Mahallemizde gazete okuyanların sayısı iki ya da üçtü. Rahmetli Hasan Yamaç’ın ülkemizde ve dünyamızda yaşanan olayları yakından gözleyen eşi Emine ablamız Hürriyet, babam da Tercüman Gazetesi okurdu. Onlar birer ışık gibiydiler. Tutucu ve baskıcı düşüncelere eyvallah etmez, düşündüklerini saklamaz, görüşlerini açıklamaktan kaçınmazlardı.

 

Yılbaşına günler kala rahmetli babam bir akşam yemeğinde sır paylaşır gibi:

 

“Yılbaşı akşamı için halalarınızı davet ettim. Sakın ama sakın mahallede biz yılbaşı kutlayacağız demek yok!”Tembihatında bulunmuştu.

 

Durur muyuz hiç… Arkadaşlarımızın kulağına:

 

“Oğlum biz yılbaşı yapacağız. Ama içkisiz.” Diye fısıldardık.

 

O zamanlar yılbaşı sözcüğünü söylemek bile kimileri için dinsizlikti, günahtı.

 

Ve yılbaşına bir gün kala pilav üstü tavuklar pişirilir, meyveler, çerezler alınır, davetli halalarımız hünerlerini ortaya koyarak en güzel tatlılarla aramıza katılır ve eve dönen babamız bir de tombala getirdi mi gecemiz şölene dönüşürdü.

 

Ertesi gün oldu mu o bilindik fısıltılarla kimlerin yılbaşı kutladığını, kimlerin kutlamadık dediği halde işi kitabına uydurduklarını öğrenirdik.

 

Namaz niyazındaki nenemiz:

 

“Siz yine de babanızın dediklerine kulak verin, elin ağzına sakız düşürmeyin.”Diyerek tantana yapmamıza set vururdu.

 

Bir korku, bir sindirme eskiyen bir yılın ardından gelen yeni yılı karşılamamıza hep duvar olup durdu.

 

Ne yazık ki dinsel tabular yeni yıl kutlamalarının üzerinde Demokles’in kılıcı gibi tutulmaya devam ediyor. Yılbaşının bizden olmayan bir kültür olduğu temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp insanların önüne konulmaya devam ediliyor.

 

Oysa yeni yıl kutlamalarındaki amaç geçmiş bir yılın muhasebesini yapmak, yanlışların altını çizip özeleştiri yapmak ve umuda can suyu vermek değil midir?

 

İnanıyorum ki birey olarak da, ülkemiz için de bu yeni yıl en zor özeleştirilerin verileceği bir yıl olacak. Ve mutlaka akan kanın, patlayan bombaların, cezaevlerine atılan gazetecilerin, sokağa çıkma yasaklarının, iç ve dış politikalardaki büyük sıkıntıların bir muhasebesi yapılacaktır.

 

Yayın Tarihi
23.12.2015
Bu makale 373 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!