Ceberut

Hani bir arkadaşımdan söz etmiştim size. Bir bahar gezmesinde dereden tepeden söyleştiğimiz, birbirimize içimizi döktüğümüz arkadaştan.

 

O arkadaşla yine karşılaşınca başladık yarenlik etmeye.

 

“Ben ile başlayan konuşmalar bazen karşımızdaki insanı yorar, bezdirir. Sizi dinlediğinizi sansanız bile Mushaf çarpsın ki iplemezler. Her sözcüğünüz dinleyicinizin bir kulağından girip ötekisinden çıkar.”Diye başladı söze ve devam etti:

 

“İnsan psikolojisi uzmanları buna ego diyor. Hani arada bir kulağınıza çalınır ya falancanın egosu şişkin diye. Yine her şeye limon oldu deyimi de benliğini ön plana çıkaranlar için söylenmiştir.”

 

“Son yıllarda böyle bir adam, hayatlarımızı kendi yaratmış gibi havari kesiliyor ve doğmamış çocuklarımıza bile don biçiyor.”

 

“Öyle arsız ki neredeyse yatak odalarımıza bile girip hiç sıkılmadan, arlanmadan, mahrem bellemeden, şişşşt bu gece sırtınızı dönün birbirinize. Yarın olabilir mi bir bakacağız. Şimdi uyumaya devam edin. Sakın şeytana uymayın diyecek.”

 

Nefes nefese kalıyor… Duruyor biraz… Soluklanıyor sonra koluma kırk yıllık yoldaşıymışım gibi girerek konuşmasını sürdürüyor:

 

“Şahsen bu zatın sesini duyduğumda tüylerim dikenleşiyor, kalbim yerinden kopacak kadar panik yaşıyor. Bizimkiler bayılırım mayılırım diye şak televizyonu kapatıyor. Geçenlerde torunum gazeteyi sırf o sevimsiz var, dedem görmesin diye resimlerini keserek koca pencereler açmış. Ne yapmışsın diyen babasına da ama dedem fenalaşıyor onu görünce diyerek ağlaşmış.”

 

Bulutlar geçiyor üstümüzden. Mayıs ayının sulu gözlü bulutları… Başını kaldırıyor bulutlara sonra elini gökyüzüne sallayarak:

 

“Ceberut! Tam bir ceberut! Ey güzel Allah’ım alın çalın başınıza diyerek mi yarattın bunu. Ceza mı verdin bize?” Diyor. Sonra yağmur gelecek işaretini yapıyor eliyle, adımlarımızı sıklaştırıyoruz. O bir taraftan da kaldığı yerden söylenmeye devam ediyor:

 

“Hiçbir şeye saygısı yok! Ayrımcı… Bütün dağları ben yarattım havasında… Bugün söylediğini yarın inkâr ediyor. Kendisini sevmeyenler, beğenmeyenleri bertaraf edilecek saflara kaydediyor. Bak omzu kalabalık paşa nasıl da devrilip gitti. Yemek yerken nefes borusuna kaçmış yediği. İşkenceci Ali Elverdi diye biri de vardı ya. O da aynen yediğini nefes borusuna kaçırmış ve cavlağı çekmişti. Ne demişler etme bulma dünyası. Ah alan gidermiş zarı zarı.”

 

Yol kenarındaki tahta banklardan birine ilişiyoruz. Nefesleniyor arkadaşım.

 

“Bizim bir bedenci vardı. Koşarken ve yürürken konuşmak ciğerlerdeki kirlenmiş oksijeni dışarı salar. Bak hem spor yapıyoruz hem de içimize çöreklenmiş ne saframız varsa söküp atıyoruz.” Diye konuşuyor. Bir süre susuyoruz.  Belli ki konuşmasını sürdürecek.

 

Suskunluğumuz devam ederken cebinden çıkardığı kâğıt mendille alnında, boynunun kökünde biriken terleri siliyor. Sonra kalkıyor, yine koluma giriyor, o konuşuyor ben dinliyorum:

 

“Allah’tan namus ve onur saydığım seçeneğimi ceberuda kullanmadım. Ya kullansaydım? Yeminle kafamın içindeki beyni söker alırdım. Hani seçeneğini ona kullananlar var ya; Allah günah yazmasın ama bu cihanda ve o cihanda ne veballer yüklendiler bir bilseler yeminle akılları şaşar.”

 

Yağmur başlıyor inceden…

 

O, ha bire konuşuyor ve ben dinliyorum.

 

Biraz sonra vedalaştığımızda, sarf ettiği ceberut sözcüğünü şöyle bir detaylı araştırmak için eve koşacak, dinsel ve sosyal alt yapısını öğreneceğim.

 

Yayın Tarihi
15.05.2015
Bu makale 194 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!