Cennete tekrar dönmek – 2 / İlahi aşk olamaz!

Kur’an-ı Kerim’de açık bir şekilde görülebileceği gibi de, “Erkek ve Kadın”, insanoğlunun; hem ‘Cennet/Ahret Evreni’ yaşamı, hem de ‘Yeryüzü Evreni’ yaşamı ‘imtihan’ oluyor. Haliyle de, yaşamının amacı, “imtihan’dan geçmek” oluyor.

Yaşanması gereken hâl bu olunca da, “Müslüman olan”ın öncelikli Tercihi, ‘imtihanını geçmesi halinde’, Cennet ehl-i olacağının ‘farkındalığını yaşamak’ oluyor…

***

Fakat, Kur’an-ı Kerim’in bildirdiği ‘Cennet/Ahret Evreni’ ve ‘Yeryüzü Evreni’ yaşamı ‘imtihandan geçme gerçeğine’ rağmen de; “Cennetten yeryüzüne indirilen Erkek ve Kadın”ın, “yeryüzü yaşamındaki imtihanı’ının başlamasından birkaç bin yıl sonra” ortaya çıkan, “vacib-ül-vücud”, “mümkin-ü’l-vücud” tabirlerinin anlamını ‘yakalamak’, “Müslüman olan’ın” önüne ‘amaçmış gibi’ konulmuş bulunuyor. “İlahi aşk’a” ulaşmak ‘tercih önceliği’, “İmtihan Gerçeği”nin yerini  almış bulunuyor.

İşte bu nokta, “Tasavvuf anlayışı” ile  karşımıza çıkan, “İlahi Aşk” aramak şeklindeki “Yanlış (esastan uzak) Bilgi/Kültürsüzlük” ile, Cennet’ten beri süregelen, “İmtihan -sırrı- gerçeğini” bildiren “Doğru Bilgi/Kültür” zıtlığındaki “Tercih farklılığı” oluyor…

***

Daha önceleri; 10.07.2010 tarihli, “Gerçeğini oku, oku gerçeğini…” başlıklı çıkan yazımda; “Kur’an’ın önermesi olmayan ‘İlahi aşk’ diye bir ‘kavram’ üretilip, Müslümanlar bunun peşine düşürülürken, Allah’ın, ‘kendisine bildirdiği’ ilmin, ‘Allah’ın ilminin’ peşine düşen ise -ne yazık ki- pek bulunmuyor. Oysa, Kur’an; sadece ve asla ilahiyat kitabı değil, Kur’an; hem ilahiyat, hem edebiyat, hem jeoloji, hem biyoloji, hem astronomi, hem tarih, kısaca; aklınıza gelebilecek her kitap oluyor. Çünkü, O; bütün ilimlerin köken (kaynak) kitabı…’bugünkü tasavvufun’ da bilmesi gereken de, dünyada bulunmamızın sebebinin ‘ilahi aşk’ aramak değil, “imtihanda” olduğumuzu bilmek gerektiği oluyor…Tasavvuf, ‘İlahi aşk’ bulmayı amaç edinmiş, “bulunacak olan” bulunmayıp kaybediliyor… İnsanoğlunun bulması gereken, tasavvufun öngörüsündeki gibi, “Allah namına (varlığı ile yokluğu yaratıcısının kudretine nispetle) mahlukatın inkâr edilmesi” uğraşıyla boşuna boğuşmak değil; Kur’an-ı Kerim’in açık bir şekilde bildirdiği gibi, ‘insanoğlunun bu dünyaya -imtihan için- gönderildiğini’ bulması, ‘tabii tutulduğu imtihanda’ başarılı olmak için boğuşması, ‘uğraşması gereken’ oluyor. Yoksa, ‘Allah var, başka hiçbirşey –mahlukat- yoktur’ uğraşı anlayışı, insanoğlunun ‘öncelikli gayesi’ olmuyor. Çünkü, o/insanoğlu, ‘bulması gerekeni’ burada -geçici mekanımız olan bu evren yaşamında- bulamaz, ‘içinde bulunduğu imtihanı’ kazanmasıyla ancak, Cennet’te…bulabilir oluyor. Yoksa, kimilerinin, kainatın/evrenin aslının ‘hayal olduğu’ görüşü, O’nun…Allah”ın bildirdiği “imtihanda olduğumuz” gerçeğini yoksaymak olur, oluyor. Kimsenin de, ‘kendini aştığı’ iddiasıyla ‘En-el Hak’ demek lüks yok, olmamalı, sözkonusu ‘imtihan’ sadece ‘avam’ için değil, cezbe ulaşmak isteyen ‘avarif’ için de sözkonusu oluyor. Bu düşüncem, ‘tasavvuf’a karşı olduğum’ anlamına gelmesin, asla…’bugünkü şekline’ itirazım; “İslamdan yana taraf olmam” oluyor…‘soyut ilahi aşka’ ulaşmak için değil, maddi bir olgu olanimtihan için’ uğraş verilmesi gerekiyor.” diyordum.

İnsanoğlunun, ‘Cennet’ten yeryüzüne indirilmesi’ sonrası, “arza ilk ayak basmasıyla Bilgilendirme başlamış; sonrasında ise, kitaplar açık, ‘sorular sorulmuş’, ‘zil’ çalmış, ‘imtihan’ başlatılmıştır. İmtihanı bitirecek ‘zil’, Kıyamet/Sur Sesi olacak, o güne/ana kadar ise, “imtihan” süregidecektir. Yaşamımızın bu şekilde gelişeceği “bildirildiği” için de, ‘cezbe çıkılması/ilahi aşk’ gerekmiyor. Avam ve Avarif insanoğlu; “Erkek (Adem-nesli) ve Kadın (Havva-nesli), “indirildiği Cennete yeniden-tekrar dönmek” için, tabii tutulduğu “imtihandan” başarılı çıkması gerekiyor. İnsanoğlu, ataları Adem ve Havva ‘bağlamında’ bu imtihanı ‘Cennette kaybetmişti’, hâlen süren yeryüzü serüveninde, ‘imtihanını’ geçebilmesi; ‘Cennete tekrar dönmesi için’, ‘ilahı aşk(ı)’ bulması değil, ‘kaybettiği imtihanını’ bu defa ‘kazanması’ gerekiyor…

***

Şüphesiz ki, Dünya, ‘İmtihan Yurdu”dur…

 

“…İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?” (Ankebut : 29 / 2)

O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için... gökleri ve yeri...yaratandır... ” (Hud – 11 / 7)

Gerçek şu ki, biz insanı …imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.”

                   (İnsan – 76 / 2)

 

Bildirilen bu haberler; verilen ‘gerçek bilgi’, yeryüzünün ‘imtihan salonu’ olduğunu, insanın yaratılmasının sebebinin, ‘imtihan’ olduğunu ortaya koyuyor.

İşte.. insanoğlunun, öncelikli bilmesi gereken de bu; kendisine tahsis edilen/yaşadığı Evren Sisteminin, ‘yaşam ortamı’ olmasının yanında, ‘imtihan salonu’ da olduğu gerçeği oluyor…

Hâl bu olunca da, insanın/Adem ve Havva’nın nesillerinin, yeryüzü yaşamındaki imtihanı’ başladıktan birkaç bin yıl çok sonra ortaya çıkan, “vacib-ül-vücud”, “mümkin-ü’l-vücud” tabirlerinin anlamını ‘yakalamak’… ilahi aşka’ ulaşmak gibi bir ‘tercih önceliği’ olmaması gerekiyor. “Müslüman” olanın “öncelikli tercihi”, sürmekte olan ‘imtihanını geçerse’ eğer; “Allah tarafından sevileceğinin, Cennet ehl-i olup, O’nun Cemalini görme” şerefine de erişeceğinin ‘farkındalığını yaşamak’ oluyor.

Fakat…

***

Ne yazık ki de, Kur’an’ın/İslam’ın, “Bilgilendirme kültürü/Gerçek Bilgi/Öğüt/İlahi kültür” önermesinin yerini, Bugünkü Sorunlu Tasavvuf/Aşk ve cezbe Kültürü” öngörüsü aldığı için de, yapılan bu ‘yanlış tercih’; tercih edenine dahi ulaşamıyor. İlahi aşk’ diye diye ‘insani aşka” ulaşılıyor! Bu öngörü,inananı’ tarafından bile ‘sıkıntılı’ yaşanıyor. Hemen herkes kendine bir şeyh, alim, veli zat vb.. bulabiliyor ama, “kendi gerçeği” ortada olduğu halde o bir türlü bulunamıyor.

Yaşanılan bu ‘sıkıntı’nın ortadan kalkması için de yapılması gereken; “Bilgilendirildiğimiz İmtihan sırrı- Kültürü”nün unutulmasının ‘terk edilip, yeniden yaşanılması’ oluyor. Kul için öncelikli olan ‘İlahi aşk’ kazanmak değil, Allah’ın (c.c.) sevgisini kazanmak, bunun için de, ‘imtihanı geçmek’ gerekiyorİnsanoğlunun, ‘Cennete yeniden/tekrar dönme isteğini’ sağlayacak olan, yapılacak böyle bir ‘Tercih’ oluyor.

Tabii ki de, “Gerçek Bilgi/Kültürü”yi değil de, “Şeytani Öğütü/Sahte Bilgiyi/Kültürsüzlüğü” Tercih edip “İmtihanını geçemeyecekler”, Ahret -Yeniden Diriliş- Evreni’ndeki Cennet’e ‘tekrar dönemeyecekler’ ama, “yaptıkları yanlış tercihin” onlara ‘kazandıracağı’ yer de bulunuyor…

İşte, bu noktada da şu: Yaşam, “kendim ettim, kendim buldum” oluyor. Yoksa, “TANRI sadece O olan ALLAH”, kimseyi ‘Cennet veya Cehenneme’ göndermiyor…

 

http://www.ahmetmusaoglu.org

 

Yayın Tarihi
21.03.2013
Bu makale 9152 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!