onu
on geçe öten çalı kuşu
saatin sesi
öğretmen
zili
bir
aşk yok bir de sen
sen gelirsen aşk da gelir mi?
Bugüne
dek herkes bir şeyler yazdı ve söyledi cesaret kavramıyla ilgili olarak. Bir
ben söylememiştim ki bende sırası gelmişken söyleyeyim dedim.
Cesaret
kavramın anlamı Türkçe sözlükte; “güç ya da tehlikeli bir işe girişirken
kişinin kendinde bulduğu güven; yüreklilik, yiğitlik, yürek ve göz pekliği,
çekinmezlik, atılganlık” olarak verilmekte.
Osho’nun
dediği gibi; “Cesaret, korkusuzluk demek değildir. Eğer bir insan korkusuzsa,
ona cesur diyemezsin. Bir makineye cesur diyemezsin, o korkusuzdur. Cesaret
sadece korku okyanusu içinde var olabilir. Cesaret, korku okyanusu içinde bir
adadır. Korku vardır ama bu korkuya rağmen insan o riski göze alır; işte
cesaret budur. İnsan titrer, insan karanlığa girmekten korkar ama yine de
girer. İnsan, kendine rağmen adım atar; cesur olmanın anlamı budur. Bu,
korkusuzluk demek değildir. Korku dolu olmak ama onun altında ezilmemek
demektir”
Diğer
bir deyişle korku yaşamınıza hakim ve çıkış gücünüz yoksa siz korkaksınızdır.
Cesaret; korkuyu var sayarak, korkunun ötesine geçebilmektir. Korkunun ötesine
geçebilmek ailede verilen öğretilerle başlar, sonra arkadaş grubunda, daha
sonra da uğrunda yaşanacak idealler için yapılır. En güzel örneği; İstiklal
Marşımızdır, “korkma…” ile başlar. Bu herhangi bir şekilde umutsuzluğa düşen
birini yeniden yüreklendirme anlamı taşır. Sabahattin Ali’nin meşhur “Başın Öne
Eğilmesin” isimli şiirinin tamamı bu amaçla yazılmışken en çok, “Görmek
istersen denizi / Yukarıya çevir yüzü / Deniz gibidir gökyüzü /Aldırma gönül aldırma” kısmı umudu
güçlendirir.
Sydney
Smith; “Dünyada birçok kabiliyetli kişiler, küçük bir cesaret sahibi
olmadıkları için kaybolurlar” demiştir. Ulu önderimiz;
cesaretle ilgili olarak “Gençler için vatani işlerde ölmek söz konusu olabilir.
Ama korkmak asla! Büyük kararlar vermek kâfi değildir. Bu kararları cesaret ve
kesinlikle tatbik etmek lâzımdır” demiştir.
Şiirlerde,
öykülerde, romanlarda, filmlerde işlenen temel konulardan biridir cesaret.
Gülay’ın söylediği “Cesaretin Var mı Aşka?” isimli şarkı bunun en güzel
örneklerinden biridir. “Bir gün bir çılgınlık edip/ Seni sevdiğimi söylesem
/Alay edip güler misin /Yoksa sen de sever misin. Cesaretin var mı aşka
/Çarpıyor kalbim bir başka / Sen de böyle sevsen keşke Desen bana yar”.
Yeni
yürümeye başlayan bir çocuğun adımlarındaki, yeni uçmaya başlayan bir kuşun
kanadında büyüyendir cesaret.
Cesaretin
yokluğu hiçlik iken, cehalete ve kaba kuvvete dayalı olmayan, bilgi, yetenek ve
olgunlaşmayla desteklenen cesaretin fazlası kahramanlıktır. Atatürk gibi,
Mandela gibi, Che gibi.
Cesur değilsen sevemezsin, sevdiğini
söyleyemezsin, sorumluluk alamazsın, göze alamazsın..
Cesur değilsen vazgeçemezsin.
Cesur değilsen gidemez ve yeni başlangıçlar yaşayamazsın.
Cesur değilsen umut edebilirsin fakat ona
ulaşamazsın.
Cesur değilsen yüreğini açamazsın, ağlayamazsın.
Cesur değilsen dost da değilsin, özgür de…
Anne/baba olabilirsin ama cesur değilsen
örnek olamazın.
Cesur değilsen tükenirsin.
Cesur değilsen insanı, ilişkiyi, zamanı ve buna
benzer her şeyi tüketirsin.
Dolayısıyla; CESARETTİR yaşamın temeli.
Dikkat
edin, çocuklar çok cesurdur. Büyüdükçe cesaretini kırar büyükler. Sen de
cesurdun, ben de.
Kahramanlar
yüreğinde kendi çocukluğunu taşıyanlardır aslında.
Küçüksün çocuk
Daha çok küçük
Büyüyeceksin
Büyüyeceksin dünya da büyüyecek
Adımların kocaman olacak
Daha hızlı yürüyeceksin mesafeleri
Daha hızlı çarpacak kalbin aşka ve inanca
Daha büyük yollarda olacaksın
Ellerin mesela
Onlarda büyüyecekler
Daha çok ve daha büyük her şeyi tutmaya yürekleneceksin
Öğrendiğin kelimler de büyüyecek
Daha çok şeyler dökülecek büyümüş dilinden
Büyü çocuk büyü
Evren senin büyümeni bekliyor
Onu sen büyütecek
Onu sen değiştireceksin
Hadi ikinci adımını da at çocuk hadi
Kırılma ve kırdırma cesaretini lütfen