Çevre katliamları

Kentin sorunlarını, doğru ya da yanlış projeleri ve kararları bu köşeden sık sık gündeme getirmeye çalışıyorum.

Antalya’nın turizm ve tarım konusunda yaşanan kriz, yatırımlar hep ön plana çıkıyor.

Bunların yanı sıra özellikle devletin izni ile yaşanan çevre katliamları ise çok fazla gündeme gelmiyor.

Bugün bir başkan dostuma, Finike İlçesi Sahilkent Mahallesi’nde içinde portakal ağaçlarının ve seraların bulunduğu 700 hektarlık bir tarım alanı Bakanlar Kurulu kararı ile 6306 sayılı kanun Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında ‘Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi Alanı’ ilan edildiğini hatırlatarak, konuyla ilgili görüşünü sordum.

Başkanı olduğu kurum bu konularla ilgili olduğunu bildiğim için sorduğum konuyu bilmediğini söyledi.

Olabilir, ilk kez benim gündeme getirdiğim bu konu gözünden kaçmış olabilir. Ama bir gerçek var ki, özellikle tarım alanlarının beton yığınlarına dönüşmesi, Taş ve Maden Ocakları için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün peynir ekmek dağıtır gibi “Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) gerekli değildir” kararı vermesi ile birlikte yaşanan çevre katliamları konusunda hem takipçi hem de duyarlı olmak gerekiyor.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak dün haber merkezlerine bir basın açıklaması gönderdi.

Açıklama, TBMM’ye verdiği soru önergesine yönelik bakanlık tarafından verilen cevap içeriğinin yorumu olan çevre katliamıyla ilgili

Yani benim sık sık gündeme getirdiğim hem Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü hem de Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu kararlarını incelediğimiz zaman çevre katliamına yol açacak “ÇED Gerekli Değildir” kararları ile ilgili.

Bu kurumlar tarafından Antalya’da toplam 706 proje için “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilmiş.

Sayın Budak da kararları “Her bölgesi tarihi değerler ve doğal güzellikleriyle dolu Antalya için ‘ÇED gerekli değil’ demek cinayettir” diye yorumlamış.

Çok da haklı bir yorum.

Çünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2010-2016 yılları arasında Türkiye geneli 81 vilayette toplam 24 bin 753proje için “ÇED Gerekli Değildir” kararı vermiş.

Ortalamaya baktığımız zaman her vilayet için 305 adet proje için “ÇED Gerekli Değildir” kararı çıkıyor.

Ancak, sadece Antalya’ya bu ortalamanın neredeyse yarıdan fazlası yani 706 projeye “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilmiş.

ÇED ile ilgili verilen bu kararlar öncesi yerinde yani sahada inceleme yapıldığını düşünmüyorum.

Genellikle 40-50 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve koordinatlar üzerinden bu kararlar veriliyor.

Dönemin Antalya Vali vekillerinden bir dostum şöyle demişti. “Gün gelecek, Valiliğin bulunduğu yer içinde Taş Ocağı Ruhsatı alabilmek için ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verilecektir.”

Tabi bu kararı veren Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerini tek başına suçlamak da doğru değil, çünkü bu kararın alınabilmesi için bir çok kamu kurum ve kuruluşlarından olumlu görüş alınması gerekiyor.

Geçmiş yıllarda dönemin Orman Bölge Müdürü’ne ormanların yok edilmesini öngören, bir çok ağacın kesilmesine imkan veren taş ve mermer ocakları konusunda neden olumlu görüş verdiklerini sormuştum.

Verdiği yanıt şu olmuştur, “Benin derdim ağaçların kesilmesi değil, derdim diktiğimiz fidelerin keçiler tarafından katledilmesidir.”

Yine geçmişte ormanın yanı sıra derenin, yeraltı su kaynaklarının ve kuyuların bulunduğu bir bölgeye kum ocağı açılması için DSİ Bölge Müdürlüğü de olumlu görüş vermişti ve bende dönemin bölge müdürüne neden olumlu görüş verdiklerini sorduğumda aldığım yanıt şöyle olmuştu, “dereler, yeraltı su kaynakları ve kuyular korunduğu takdirde sorun yok.”

Dolayısı ile bu yaklaşımla kurum ve kuruluşlar tarafından verilen olumlu görüşler olduğu takdirde Çevre ve şehircilik İl Müdürlüğü değil 706 ayrı proje için 1706 ayrı proje içinde “ÇED Gerekli Değildir” kararı verir ve çevre katliamları da devam eder.