Çocuklar Masumdur Ankara

İki gün önce bir iş için Ankara’daydım, yola çıkmadan önce soğuk olur düşüncesiyle sıkı sıkı giyindim.

Tahminim doğruydu Ankara Kasım ayının hakkını verircesine soğuktu.

Dışarıdan Ankara’ya giden herkesin yaptığı gibi Kızılay’dayım.

200, 300, 400 bin mi olduğu tahmin edilemeyen Suriyeli sığınmacılara evimizi, kalbimizi açtık diye dünyaya böbürlendik durduk.

İç siyasete bilmem kaç sefer malzeme yaptık, atalarımızdan örnekler verdik, dinimizden örnekler verdik.

O kadar örneğin sonunda gurur abidesi yarattık kendimize.

Anlattığınız masallara ‘yiyen yedi yemeyen gargara yapsın’ dercesine baktınız insanlara, sonuç beyler sonuç.

Sonuç çok acıydı Ankara’nın kuru soğuğunda, neredeyse her köşe başına üç beş Suriyeli dilenci anne ve çocuklar.

Sıkı sıkı giyinmiştim ya üşümeyeyim diye, onların çocuklarının ayağında ayakkabı bile yoktu, üstleri, başları çıplak, tirtir titreyerek ellerini açmış Ankara halkından şefkat, bir çorba parası dileniyorlardı.

Halkımız bıkmış veya alışmış bu duruma, umursuzca gelip geçiyorlar yanlarından.

Sorunun başı Ankara’da, sorunun kendisi Ankara sokaklarını sarmış, vicdanlara yumruk atarcasına ortalıkta. Sorunu halledecek olanlarda Ankara’da.

Ne garip bir çelişki değil mi?

Bir iki haftada Suriye’ye girip Esat’ı devirecek olanlar, camilerinde namaz kılacaklar, sabrımızı sınamasınlar diye bağıranların bulunduğu kent Ankara.

Sınır kapılarından yığınlarla ülkemize akan bu insanların, denetimsiz, şartsız, koşulsuz bir şekilde gelmesini sağlayanlar şimdi üç maymunu mu oynuyor?

Karakış kapıda, ne olacak bu insanlar?

Madem büyük devletiz, madem herkese kafa tutuyoruz, madem inanılmayacak şekilde büyüyoruz, bu insanların sokaklarda ne işi var?

Ağzımızı her açtığımızda üç üç diye aileleri, yeni evlenenleri çocuk yapmaya teşvik eden devletimiz Suriyeli çocuklara sıcak bir kap yemek, sıcak bir ev veremeyecekse niye yırtınır acaba üç üç diye?

Kendi halkına bile iş, aş bulmakta zorlanıyorsun, komik asgari ücretlerle geçinmelerini söylüyorsun, bin odalı saraylar yaptırmaktan kaçınmıyorsun.

Bu mudur büyük devlet olmak?

Komşun aç yatarken, sen tok yatamazsın, günahtır diyen bir dinin insanları olarak ne yapacağız şimdi, bunlar bizim komşumuz olmuyor mu?

Antalya’da Suriyeli istenmediğini öğrendik basından, gelenlerde yollandı bir yerlere, biz göremiyorduk ama gördük işte yoksulluğu, acıyı, imkânsızlığı.

Antalyalılar olarak bizi Suriyeliler’den kurtardıkları için kendimizi ayrıcalıklı mı hissetmeliyiz?

Yoksa turistler bu rezilliği görmesin diye Antalya’ya Suriyeli sokulmadığını bilmek mi acıdır.

Bak kafanız çalışmıyorsa size önerimdir.

Kaçak sarayların parasını halkımızdan çıkartmak için pasaport, nüfus cüzdanı, ehliyet için, ‘sorma ver vergisi’ topluyorsunuz ya.

Gelin bir salmada Suriyeliler için salın ve deyin ki:

“Sevgili halkım biz bir yanlış yaptık, Esat üç beş günde gider diye düşündük, kapımızı açtık bu insanlara ama şimdi baş edemiyoruz, bakamıyoruz. Her vatandaşımızdan on lira istiyoruz”, deyin, para toplayın ve bu paralarla o masum çocukların hatırına bu insanlara bir şeyler yapın.

O çocuklar okula gitsin, sıcak yemek yesin, üşümesinler. Yapın bunu utanmayın inanın Suriyelilerden nefret eden birçok vatandaşımız bile seve seve yardım eder bu durumda.

Ben Ankara’da kazağım, kabanım ve başımdaki şapkayla çok üşüdüm o küçücük çocukları görünce.

Şimdi her gece dua ediyorum inşallah her gün rüyalarınıza girsin o çocuklar uyutmasın sizleri.

Yemek yerken aklınıza gelsin yedikleriniz boğazınıza düğümlensin kalsın.

Kendi çocuklarınızı severken o çocukları hatırlayıp mutsuz olun inşallah.

 

Yayın Tarihi
27.11.2014
Bu makale 1351 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!