Hanidir yazmak istiyordum. Özellikle TV kanallarının haber sunumlarında acemi muhabirlerin pazar, manav dolaşıp “ domates tarlada şu kadar İstanbul’da bu kadar” çığırtılı haberlerine denk geldikçe yazma isteğim depreşiyordu.
Çünkü, bunca yıllık ekonomi gazetecisi olarak, bir ekonomik sistem konusu olan “fiyat” meselesinin haberlerde böyle cahilce anlamsızlaştırılması, gerçeğinden kopartılması, üstelik çarşıda pazarda denk gelinen kişilerin “ah vah” larıyla” köpürtülmesi, açık söyleyeyim “meslek asabımı” bozuyordu. Hâlâ da bozuyor!
Basın, yani “medya” denilen karmaşık iletişim ortamının “ana akımını” oluşturan gazetelerin ekonomi sayfalarını yönetenler, muhabirler tarım sektörünün dertlerinden habersiz veya ilgisiz oldukları için, basılı sayfalarda TV kanallarındaki kadar “hamakata” pek rastlanmıyor.
Hamakat sözcüğünün anlamını bilmeyen okurlar için; çok sert anlamları var ama ben “anlama zorluğu” veya “anlama özürlülüğü” ile hafifleteyim! Şunu da belirteyim: Gazeteci, özellikle ekonomiyle ilgili gazeteci bilgi düzeyini yüksek, araştırma kabiliyetini zinde tutmak zorundadır. Gazeteci, okumak, araştırmak, yazdığını bilmek zorundadır!
Fiyatın nasıl oluştuğunu…
Fiyat bir sistem ürünü ve sorunudur, dedim. İktisat derslerinde “fiyat teorisi” diye kazık bir bölümde öğretilir. Biz bunlara girmeyelim. TV kanallarında, “çarşı pazar haberi” diye ahaliye “satılan” özellikle sebze, meyve fiyatlarının yüksekliğinden dem vuran haberlerin neden birer “habercilik sefaleti” olduğuna bakalım.
O tür haberlerde sahaya gönderilen muhabir tarladaki çiftçinin ne kadar “mağdur” edildiğini anlatmak için şehirdeki manav, pazar etiketlerine ve tabii fiyat “şişirdiği” düşünülen “aracılara” yüklenir.
Özetle demeye getirir ki, bu aracılar devreden çıkarılsa sebze ve meyve fiyatları “tadından yenmez” düzeyle iner, ahali de mutlu olur! Oysa gerçek bu değildir. Gerçek, bir sebze üreticisinin anlattığıdır. Bakalım neymiş:
“ [Fiyat artışları] nın sebebi aracılar değildir. Aracıların kazancı yüzde 5 - 10 arası olur. [Fiyatları] yükselten en büyük sebep nakliye masrafı yani taşıma aracı - mazot - vergi - sigorta masrafıdır. Maalesef, milyonluk TL'lik yatlar pazara mal taşıyan kamyonlardan daha ucuza mazot alır; bandırası farklı bir ülke yapılırsa daha az vergi öder.
“Üreticinin isyan etmesinin sebepleri çoktur. İlaçlama maliyeti çok yüksektir.
Türkiye'nin coğrafi yapısından dolayı tarım masraflıdır. Amerika’daki gibi uçsuz bucaksız tarlalar maalesef bizde mevcut değildir. İlaçlama ve işleme masrafı bu yüzden artar.
“ Bir çok tarım alanı miras yüzünden paylaşılmış, verimsizlik ortaya çıkmıştır. Bir çok üretici tarım sigortasını yaptırmamakta, dolu - yağmur v.s. durumlarda TV ekranlarında ağlamaktadır. Halkımız maalesef biraz cahildir. Zengin üretici kâr ettiğinde pavyon kapatır. Gelecek sene sigorta yaptırmaz, dolu vurduğunda da nerede bu devlet, diye ağlar.
“ Ürün tarladan tüketiciye şu kanalla gelir: Çiftçi- kabzımal- pazarcı-[manav].
Kabzımallar kilo başına çok büyük kârlar yapmaz. Ancak çok yüklü miktarda alım satım yaparlarsa çok kazanırlar.” (Kaynak : wow Turkey web sitesi, Meyve ve Sebze Fiyatları Niçin Pahalı konulu tartışma, Erdinçt imzalı görüş. 08.07.2016.)
Üretici biliyor!
Görülüyor; ister domates ister pazar, manav tezgâhlarında ve çevremizde her alanda “mebzul” miktarda mevcut hıyar gibi ürünlerin pazara hangi yollarla nasıl ulaştığı sorusuna ülkeyi yöneten siyasetçi, ahaliye akıl fikir “satan” gazeteci doğru cevap veremez hâlde.
Doğru ve gerçeği yansıtan cevabı “eli ürünün altındaki” üretici veriyor. Bu bir sistem sorunudur, diyor. Bir “çiftçi” fırsatçılığından söz ediyor; şüphesiz istisnaları var, ama ürünü satıp parayı “pavyon keyfine” kapatanından bahsediyor. Ürün sigortasına boş verip dolu vurduğunda dövüneni eleştiriyor. Biz bunlara ürün planlaması bilgisizliğini de ekleyelim.
İktidardaki siyasetçi çiftçiden daha fırsatçı… Tarla fiyatıyla pazar fiyatı arasındaki yer yer “fahiş” görünen fiyatın sistem kaynaklı zorunlu sebeplerini bilmesi gerekirken, oy kaygısıyla bilmezlikten geliyor, sorumluluğu aracıların sırtına yıkıyor. Nutuk attığı kürsülerde bu kesime âdeta lânet yağdırıyor!
Fiyat mekanizması arz-talep denklemine göre çalışır. Özellikle sebze ve meyvede bu mekanizmayı içsel etkenlerin ötesinde “manipüle” etmek, edilebilse bile kârı azamileştirmek kolay ve çoğu şartta mümkün değildir.
Ne yapacak aracı… hıyarı, domatesi, biberi ne kadar süre hangi tesislerde, hangi kapasitede stoklayacak veya üreticiden alım miktarıyla oynayacak da fiyatı nasıl ve nereye kadar artıracak?
Ekonomi muhabirleri ve editörleri çarşı pazar haberini bu kadar ağır cehalet ve ilgisizlik düzeyinde yaptıkları sürece, ahaliyi bilmem ama, benim” asap dengelerim” yerine oturmayacak. Gazetecinin bilinçli üretici kadar bilgili olmadığı bu ülkede vay okurların hâline!