Dönüşümün Neresindeyiz?

    Türkiye AKP iktidarıyla büyük bir dönüşüme sokuldu.

    Tıpkı İran’daki gibi adım, adım şeriat devletinin temelleri atıldı.
    Önce Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çökertilmesi gerekiyordu. Bunu yaptılar.
    Yargıyı, Orduyu, Polisi, Milli İstihbarat Teşkilatını, Üniversiteleri, Milli Eğitimi, Bütün Bürokrasi kadrolarını, özellikle “Hariciyeyi (Monşerler(!) sözcüğünü aşağılama olarak kullanmak ve benzerleri gibi…),Öğretmenleri, Avukatları, Yargıç ve Savcıları ve bütün Cumhuriyet kadrolarını itibarsızlaştırmak için her yolu denediler.
    Ordunun gelecekteki parlak komutanlarını daha öğrenciyken harcayarak yollarını kestiler. Bu iş aynı Terminatör filminde, zaman içinde geriye doğru bir robot göndererek gelecekteki muazzam başarıları sağlayacak lideri öldürmek gibi parlak (!) zekânın bir ürünü olarak uygulandı….
    Bunun için defalarca Anayasayı ihlal ettiler.
    “Yok kanun, yap kanun” kuralını uyguladılar.
    Silivri yargısı, Habur Yargısı yarattılar.
    Yüksek Mahkeme kararlarını, Danıştay kararlarını, Anayasa Mahkemesi kararlarını çiğnediler, uygulamadılar.
    Anayasaya aykırı yüzlerce kanun yaptılar.
    Sadece Kamu İhale Kanununu kendi yandaşlarına çıkar sağlamak için 134 defa değiştirdiler.
    Türkiye Büyük Millet Meclisini baskı ve tehdit altında sabahlara kadar çalıştırdılar. Uyguladıkları sistem; “benim istediğim kanuna direnirsen sabahlara kadar uyutmam!” sistemiydi…
    Halkın canına okuyacak, özgürlükleri kısıtlayacak, Türkiye Cumhuriyetinin temel taşlarını yerinden oynatan bütün kanunların tartışmasını halk dinlemesin diye saat:19.00’dan sonraya denk getirdiler.
    Saat 19.00’dan itibaren TBMM’de olan bitenden sadece meraklıları haberdar oldular. TRT yayınları o saatten itibaren kesildiğinden halkın ihanet yasalarından haberi bile olmadı. 
    Turgut Özal’ın “Hıyanet-i Vataniye” kanununu sessiz sedasız, aydınların, halkın haberi olmadan yürürlükten kaldırdığı gibi nice kanunlar çıkardılar.
    TBMM’de sabahlara kadar direnenlerin çığlıklarını halk duymadı.
    Orada zaten padişahlarından aldıkları talimata uygun kanun çıkarmak için çoğu kez kanun tasarılarının veya tekliflerinin bir harfini bile değiştirmediler. Bunu bilerek muhalefet yaptık. Konuşmalarımızı; hem tarihe not düşmek ve hem de “belki halk sesimizi duyar” umuduyla yaptık.
    CHP’li milletvekilleri olarak her yerde vardık. Gezi olaylarında Ankara, İstanbul, Antalya vb. her yere koştuk. Silivri yargılamalarında defalarca Mahkemelere gittik. Yasaklanan ulusal bayramlarda, Ankara Ulus’ta, Tandoğan Meydanında, Kızılay’da yürüyüş ve örgütsel katılımda birlikteydik.
    Soma’da CHP vardı, Ankara’da Tekel işçileri direnişinde CHP vardı, Sokaklarda, Caddelerde, esnafın yanında, her yerde çalıştık…
    En önemlisi bütün Liseleri “İmam Hatip Lisesi” yapan, 4+4+4 sistemine karşı verdiğimiz mücadelenin, milletvekili arkadaşlarımız yerlerde sürüklenerek, kavganın, dayağın, bağrışmanın en üst düzeyde olduğu anda, Milli Eğitim Komisyonu Başkanının sürekli okuyup oylama yapmak suretiyle komisyondan geçirilen yasaya karşı verdiğimiz mücadele herkese saman alevi gibi geldi.
    Bir bez parçasından ibaret olan türbanı, laikliği delen araç haline getiren iktidarın bunu kullanarak “Anayasayı bir defa ihlal etmekle bir şey olmaz” sözünü yaşama geçirdiğine tanık olduk. 
    Bütün bunlara halk son seçimde oyunun yüzde altmışını muhalefete vererek tavrını gösterdi. 
    On üç yıldır Cumhuriyeti dönüştürmeye çalışan iktidar; başaramamıştır!
    Şeriat devletinde kadın köledir. Otomobil kullanamaz, oy kullanamaz (Pakistan yerel seçimlerinde bunun örneğini gördük), mirastan erkek kardeşinin yarısını alır, iki kadının tanıklığı ancak bir erkeğin tanıklığına eşit olabilir, çalışamaz, kocasının izni olmadan ve yanına bir erkek almadan çarşıya çıkamaz vs.vs.
    Oysa Türkiye’de kadın artık her yerdedir.
    Hayatın her alanında, türbanlı da olsa, türbansız da olsa kadın ekonominin kılcal damarlarına kadar vardır. Bu nedenle şeriat devletini kurmak kolay değildir.
    Bazı arkadaşlarımız; “AKP’ye verilmiş olan emperyalizmin görevi Türkiye’nin bölünmesini sağlamaktır. O’na şeriat devleti kurma görevi verilmemiştir” diyorlar. Doğrudur ama padişahın aldığı kültür ve kafasının arkasındaki proje uygulanıyor.
    Örnek mi istiyorsunuz?
    Hukuk Fakültelerinden “Roma Hukuku” dersinin kaldırılmasını söyleyebiliriz.
    Roma Hukuku bin yılı aşan bir süre tek tanrılı dinler yeryüzünde yokken uygulanmış ve eşyanın tabiatından çıkmış bir hukuk sistemidir. Bu nedenle nesneldir (objektiftir), gerçek yaşamdaki bin yıllık iktisadi, sosyal ilişkilerden doğmuş ve uygulanmıştır. Hukuk kuralları, çağın gereklerine, toplumun gereksinmelerine, sosyal yaşamın yapısına göre değişir.
    Şeriat Hukuku ise vahiyden doğmuştur, tartışılamaz, değiştirilemez.
    AKP döneminde; (Şeytanın bile aklına gelmez) Roma Hukuku dersinin Hukuk Fakültelerinden kaldırılmasına karar verildi.
    Karara karşı Hukuk Fakülteleri dava açtılar.
    Davayı kazandılar.
    Buna karşı; AKP bu kez Roma Hukuku Dersini,” seçimlik ders haline” indirgedi. 
    Artık; Batı Hukukunun ve bizim Cumhuriyet Hukukumuzun temeli olan ve ağır ders olan Roma Hukuku Dersini çok az öğrenci seçecektir…    
    241 Üniversiteden Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik bölümlerini kaldıran YÖK’ün gerekçesi “yeterli öğrenci olmaması” dır. Oysa sorulması gereken soru “neden öğrenciler artık pozitif bilimleri tercih etmiyorlar?” sorusudur.
    Türkiye’nin bilime ve akla kapılarını kapattığını görüyoruz. Bu şeriata giden yolda önemli bir adımdır. 
    Ancak bugüne kadar başaramadılar, başaramayacaklar…

Yayın Tarihi
01.07.2015
Bu makale 1564 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!